Soner Gökten

Herkese zam var üvey evlat güvenlikçiye yok!

Kuruluşlarda görünmeyenler vardır…

Emeklerinin karşılığını alamazlar,

Dış kapının dış mandalı durumuna düşerler.

Halbuki onlar olmasa, olmazdır.

İşte bu kesimlerden biri de,

Bankalardaki güvenlik görevlileridir.

Sabah ilk onlar gelir şubeye,

En son onlar çıkarlar.

Yaşlı bir teyzenin ilk soru sorduğu,

Şubeye gelenlerin kolaylıkla başvurduğu danışılanlardır.

Asayişi temin ederler,

Yeri gelir gişeye yardım ederler.

Güler yüzlü olmak,

Sabırla dinlemek ve cevaplamak mecburiyetindedirler.

Müşteri şubeye girerken ilk önce onları,

Şubeden çıkarken gene en son onları görür.

Bir nevi marka yüzü olurlar,

Şubenin İTİBARINI temsil ederler.

Her şey bir yana,

Riske ettikleri CANLARI,

Korudukları ise bankanın malı, BAŞKALARININ HAYATLARIDIR…

Kısacası güvenlik görevlileri,

Bankaların, bankacılığın ASLİ UNSURLARIDIR.

Buna rağmen ÜVEY EVLAT muamelesi görürler.

Nasıl mı?

Birkaç istisna hariç tutulursa,

Bankalarda güvenlik görevlileri, TAŞERONLUK SİSTEMİYLE güvencesiz ve meteliğe muhtaç hale getirilmektedir.

Açlık sınırının altına düşen asgari ücret üzerlerine yapışmıştır.

Özlük hakları yoktur, yarınlarını görememektedirler.

Bu taşeronluk neden terkedilemez anlamak mümkün değil.

Banka şubeleri birer AVM mi?

Güvenlik görevlilerinden, onları taşeronun insafına terk ederek sağlanacak karlılık çok mu önemli?

Veya insan kaynakları direktörlerinin iş yükü mü azalıyor?

Özellikle SÜSLÜ SÜSLÜ sürdürülebilirlik raporları yazan bankalar için güvenlik görevlilerinin taşeronluk zulmüne terkedilişleri işin en tuhaf yanıdır.

Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde, şirketlerin İNSANLARLA etkileşimi en önemli değer yaratma unsurlarından bir tanesidir.

Ne var ki insana verilen değer, buram buram PAZARLAMA KOKAN, görseli kuvvetli, şiiri bol lakin içi boş sürdürülebilirlik raporları yazmaya benzemez.

Bu zulüm bitmeli…

Güvenlik görevlilerinin özlük hakları verilmeli,

Gelecekleri taşeronun insafına bırakılmamalıdır.

KUL HAKKI var neticede!

Yazıktır, günahtır…

Sevgi ve vicdanla kalın…

Prof. Dr. Soner GÖKTEN