BAŞARILI BİR BANKACI NASIL SIFIRLANDI?

yazar:

kategori:

Daha çocuk iken kafasına bankacı olmayı koyan genç bir kadın. Gişeden başlayıp, şube müdürlüğüne giden başarı dolu bir hikaye. Ancak bu hikayeye bankaların moda gerekçesi “düşük performans”son noktayı koymuş. Arzu Bozkurt ile çok özel banka ve bankacı röportajı:
Arzu Bozkurt bir bankacı.
Düşük performans gerekçesiyle bankacılık hayatı sona ermiş genç bir kadın. 
“Bankacılık sahne tozu yutma gibidir. İstesenizde kopamazsınız”diyor. 
Çocukluk hayallerini süsleyen bankacılık mesleği hep başarılarla dolu. Gişeden başlayıp şube müdürlüğüne giden bir başarı hikayesi.
Ancak sektörün son dönemde başarı anlayışı ve değerlendirmesi o kadar acımasız bir hal aldı ki, sistem bu insanları bir anda başarısız ilan edebiliyor.  10 yıl tüm bankacılık yaşamınız başarı ile geçse bile yanlış lokasyon veya yanlış yönetici bir anda sizi sıfırlayabiliyor.
Arzu Bozkurt‘da sistemin bu yanlışlarının kurbanı.
Hayatını yeniden farklı bir ülkede kurmak üzere Kanada‘ya giderken, Arzu Bozkurt ile bankacılığı konuştuk. 
Sektörde başına gelenler. Aslında bu kaderi son bir yıl içerisinde  Arzu Bozkurt gibi binlerce kişi yaşadı. Ve yaşayacak da. 
İşte Arzu Bozkurt ile yaptığımız o röportaj:

-Arzu Bozkurt kimdir? Kaç yıllık bankacısın ve ne zaman işten ayrıldın?
Sanatçılar, küçükken ayna karşısında elimde tarak şarkı söylerdim derler ya benim ki de o hesap büyüyünce ne olacaksın sorusunun cevabıydı bankacılık.Üniversiteye bankacı olacağım diyerek başladım. 2004 yılında,mezuniyet törenimden 2 gün sonra stajyer olarak başladım bankacılık hayatıma, sonrasında da gişe,bireysel bankacılık,özel bankacılık ve işletme bankacılığı departmanlarında şube,bölge ve genel müdürlük kadrolarında çalıştım. 2013 yılının sonunda da bankanın büyüme stratejisi doğrultusunda yeni açılan bir şubeye şube müdürü oldum. 2016 mayıs ayında da bankacılık  son buldu diyelim.
-Başarısız bir bankacımıydın ki sistem dışına çıktın?
Başarı veya başarısızlık sizin bu sıfatları nasıl tanımladığınıza bağlı bence.
Başarı sizin kendinizi nasıl gördüğünüz mü? Takım arkadaşlarınızın,ekibinizin ve yöneticilerinizin size verdiği geribildirimleri mi? Harflerle veya sayılarla ölçülen performans notları mı? veya tüm bunların birleşiminden ortaya çıkan sonuç mu?
Ben 2014 yılına kadar performans dönemlerinde ne olacağını merak etmezdim.Normal şartlarda,İşinizi yaptığınız sürece yukarıda söylediğim o 3 soru ve cevabı zaten birbirine bağlıydı.
Bu kısmı biraz detaylı anlatacağım çünkü tüm hayatım bundan sonra değişti..
Performansımda pozitif,enerjisini ekibine,müşterisine ve yöneticililerine hissettirebilmekte ve aktarabilmektedir.İletişim becerileri gelişmiştir.İş başarma arzusu yüksektir ve hedef odaklı,analitik bakış açısına sahiptir.Yeteneklerine ve dinamizinine güveniyorum.Özellikle personel kaynaklı şansızlıklar sebebiyle hedefleri konusunda bir miktar geride kalmakla birlikte,davranışsal olarak herhangi bir sorun  yaşamamıştır.  Gelişmesi gereken yönü yeni müdür olduğu için tecrübedir.Bunun içinde ihtiyacı olan şey zamandır gibi geri bildirimler vardı.
Performans notu: En düşük performas puanı :J şaka gibi değil mi?
Ayrıca asıl üzücü olan, bu durum tüm ekip arkadaşlarımında performans notunu etkilemekteydi..İstatistiksel olarak,şube lokasyonları olarak(ki fizibilitelerle belirleniyor ) hedefleme olarakta istenilen şey mucizeleri de aşan bir durum olması gerektiğini ortaya koymaktaydı. Yıl ortasında birleşen şubelerin hedef gerçekleşmesi fırlarken, altlarda kalmanız kaçınılmaz bir son ki sunumlarda da bunu görüyorduk. Bunu dışında 2,5 yıl içinde tayinler hariç 20 ye yakın şube müdürü sistemden çıkarılmış bir bölge performans olarak başarılı?yıl ortasında şube sayıları azalıyor,devirler oluyor kendince maliyet azalıyor bölge bu haliyle karlı mı oluyor ? yani fizibilte hatası,hedefleme hatası,yönetici hatası hiç yok,bu çalışanların hiçbir özelliği yok nedir de değildir bakmadan alın kellerini (Bu arada ben sadece kendi çalıştığım bölgeyi bildiğimden ancak ona göre konuşabilirim)
Bu yüzden başarısız mıydın ki sistem dışına çıktın sorusunun cevabı gayet açık, Hayır.

-Son bir yılda 7 bine yakın bankacı işten çıkartıldı. Bunlar gerçekten başarısızmıydı yoksa  bankacılık sistemi bu kişileri yeterince kullanamayıp  bir kenara mı itti
 
Bundan 5-6 yıl öncesinde bir kişi performanstan dolayı işten ayrıldığında bunu söylemeye utanırdı.Çünkü bu çok nadir olan bir durumdu.Gerçekten o pozisyon veya bankacılık için uygun olmayan bir çok kez şans verilen artık en son hiçbirşey yapılayacak durumda ise iş akdine son veririlirdi veya o kişi istifa ederdi.
Son dönemde ise neredeyse sistemden çıkanlara değil sistemde kalabilenlere şaşırır hale geldik.Ayrıca iş kaybetme korkusu maalesef bazı bankacıları  artık iş ve iş etiği dışında farklı davranış  şekillerine itmeye başladı.
 -İşten ayrıldığın gün ve ertesi günler ne hissettin? Yani nasıl bir psikolojik atmosfer yaşadın
 
Ben hazırlamıştım kendimi.Ama maalesef çevremde çok farklı örnekler gördüm ve görmeye devam etmekteyim.Sabah her zamanki gibi işe gittiğinde masasında başka birini gören, beklemediği bir anda insan kaynaklarına çağırılan,sabah ekranını açtığında müşterilerini başka şubeye devredildiğini görerek şubesinin birleştiğini öğrenen örneklere şahit oldum.
Ben belkide bekar ve sadece kendinden sorumlu biri olarak daha şanslı sayılırım.Ailesi,çocukları bakmakla yükümlü olan kimseler olan kişiler için durum çok çok zor.Hazırlıklı da olsalar hazırlıksız da olsalar çok zor.
Psikolojik süreç benim fikrime göre şöyle işliyor..Önce bir şok durumu,sonra o stresli dönemlerden kurtulmanın verdiği bir rahatlama ve sonrasında ne yapacağım şimdi ben durumu. Şanslı olanlar sektörde farklı bir kurumda iş bulmakta.
Kurumsal müşterilerinin bu kez iş için kapısını çalanların sayısı da oldukça fazla.Aslında bu da bence banka açısından itibar konusunda çok kritik bir durum.Çünkü müşteriler genelde kurumunu temsil eden bankacıyı çok önemli bir yerde konumlandırıyor..Bu müşteriler bu kişi düşük performans yüzünden işten atılmışsa yıllarca ben kime güvendim de diyebilir, bu banka çalışanlarına sahip çıkamıyor filanca bankadan bu kaçıncı bu bankada bir sorun mu var diye düşünebilir.
İş bulamayan arkadaşlarımda ciddi depresyon durumları da olmakta.Yıllarca yüksek tempoda çalıştıktan sonra haklı olarak bir anda boşluğa düşüyorlar.Hala bankacılık iyi maaş alınan sektörlerin başında, yaşam kalitesinin düşmesi sorumluluklarını yerine getirememenin verdiği yetersizlik kendini ve çevresini suçlayan ağır bunalımları da beraberinde getiriyor.
                                   
-İşten ayrıldıktan sonra nasıl bir süreç izledin? Yani ne yapacağım ben sendromunu yaşadın mı yaşadıysan nasıl atlattın?
Açıkçası ben işten ayrıldıktan sonra değil işte çalışırken bir yol izledim.B,C,D planlarımı çalışırken belirledim,çünkü bunu yapmak zorundaydım. Kişisel ilgimden de kaynaklı 4-5 yıl önce yaşam koçluğu,beden dili,nlp gibi kişisel gelişim eğitimleri almaya başlayarak kişisel farkındalığımı daha da geliştirdim.Hatta banka içinde nefes teknikleri konusunda kişisel gelişim eğitimi veren iç eğitmendim.
2015 yılında gelişmem gereken yönleri çıkardım. İlk olarak global bilgiye ulaşmam için İngilizce bilmem gerekiyordu.İnsan Kaynakları genel müdür yardımcına mail attım. Birikmiş param hiç yoktu.Bireysel emeklilerimi bozdurdum, geri kalanını kredi çektim 6 ay ücretsiz izin alarak Kanada’ya dil okuluna gittim.Akşamları da üniversitelerin sertifika programlarına ve seminerlerine katıldım.
Yöneticim son performans notumu söylemeye tenezzül etmediğinden whatsapp mesajıyla sorarak öğrenmiştim. Döndüğümde aldığım eğitimlerin ve yatırımın bedeli olarak da istifa etmekten başka yolum olmayarak ödüllendirildim.
Maalesef bu sektörde bizim bir işimiz var mesleğimiz yok. O yüzden yeni bir yol çizip bir meslek edinmek için belli yolları yeniden yürümeniz gerekmekte. Öncellikle dijitalleşen dünyada teknolojinin yeni kurallarını öğrenmek gerek dedim.Dijital pazarlama ve sosyal medya programı tamamladım ve kredimi kapattıktan sonra tazminatımdan kalan elimdeki son parayı da Kanada’daki bir aşçılık programına yatırarak bir mesleğim olsun diye 2017 ocak ayında tekrar Kanada’ya gideceğim.
Kısacası bir sendrom yaşamaya vakit bırakmadım yoksa bu durumu takip eden plansızlık gerçekten büyük bir bunalıma sürükler insanı.
-Halen çalışan bankacıların işsizliğe karşı bir B planının olması gerek mi?  Evet ise nasıl bir plan olmalı?
Kimi kendini bir ev aldığında,kimi çocuklarına yatırım yaptığında kimi kendine yatırım yaptığında  güvende hisseder.Sizi hangisi iyi gelecekse güvende hissettirecekse ona yönelik bir plan mutlaka ve mutlaka çalışırken yapılmalı.
Terzi kendi söküğünü dikemez misali, biz bir çok kişiye,müşteriye vakit ayırırken bu hengamenin içinde kendimizin ne istediğine dair planlama yapmakta kendimize vakit ayırmıyoruz.
Her bankacının çalışırken bu iş birgün sonlanırsa ben ne yaparım? Ne iş yapabilirim? İstediğim şeyi yapabilmek için nelere sahip olmam hangi konuda gelişmem gerek gibi sorulara cevap bulması, hedef gerçekleştirmek için çizilen yol haritasından önce kendi hayat yol haritasını çizmesi ve biran önce aksiyon alması taraftarıyım.
Birde kendime de kızdığım bir konudur bu paramızı boşa harcamak. Herkes böyledir demiyorum ancak zaten stresli çalışıyorum şu kıyafeti alayım, şu otelde tatil yapıyım,şurada yemek yiyeyim, çocuğuma vakit ayıramıyorum fazla fazla alıyım,şu markayı giydireyim gibi boşa çok para harcıyoruz.Çevremdeki çoğu arkadaşım borçlu.Şimdiki aklım olsa paramı çok daha hesaplı harcar, şuan kendime çok daha rahat koşullar hazırlardım.
 -Peki sen kızgınmısın ayrıldığın bankana, yöneticilerine?
Klasik bir söz vardır, “İnsanlar işlerini değil, yöneticilerini terk eder”. İlk bankadan ayrıldığımda bir çok avukat arkadaşım ve akrabamla görüştüm.Elimdeki belgelerle yargı sürecinde lehime sonuçlar alma olasılığımın çok yüksek olduğuna dair fikir birliği vardı.Ben kurumun bana bugünkü ben olmamdaki katkılarına baktım,nasıl bir yönetici olmam gerektiğini veya nasıl bir yönetici hatta insan olmamam gerektiğini de bu sektörde öğrendim dedim ve mahkeme yoluna gitmedim.
Tabiki şunu beklerdim, banka içinde satış ve ürün eğitimleri veren -ekstra hiçbir para almadan,hafta içi ve haftasonundan feragat eden-, assessmenttan başarıyla geçmiş, önceki performans notları bu kadar yüksek,eğitim alması gelişimi için izin verdiğimiz müdürümüz, ilk kez bu yöneticiden düşük performans almış niçin diye sorgulamalarını beklerdim.Döndüğümde sen ne eğitim aldın, biz sana izin verdik yurtdışına gittin neler yaptın hangi sertfikaları aldın kendine neler kattın diye bile sorulmadı.
Ancak yargı yoluna gitmemem demek değildir ki hakkımı savunmayacağım. İşten ayrılanları veya ayrılmak zorunda kalanları asalak,parazit olarak tabir eden,insanların haklarını yiyerek hakkaniyetsiz davranan herkesin gücümün yettiğince karşısında olmaya asıl bu mantalitede olan yöneticilerin sistemde olmaması için en ufak bir faydam da olsa sonuna kadar devam edeceğim.Gücümün yettiği yere kadar da dünyanın neresinde olursam olayım sesimizi her platformda duyurmaya çalışacağım.
-Sence bankaların üst yönetimine burada görev düşüyor mu?
Ben sektördeki üst düzey yöneticilerin kurum içi veya kurum dışındaki konuşma ve röportajlarını elimden geldiğince takip etmeye çalışırım.
Örneğin, Kendisini tanıdığım bir İK üst düzey yöneticisi, insan kaynakları zirvesinde Y kuşağı yönetimi ile ilgili bir konuşma yapıyor.Bu aslında sadece Y kuşağı değil bence tüm yapı için geçerli.Özet olarak diyor ki, sektörde en çok tercih edilen kurum olmak için 4 temel şey yapmalıyız.
1-Ürünümüzü tanımlamalıyız.Hedef kitlemizi belirlemeliyiz
2-Anlamaya çalışmalı anlamayı başarabilmeliyiz.
3-Genelde en büyük hata beklentileri anladıktan sonra aksiyon almamak.Onları özelliklerine göre farklılaştır,beklentilerine hayallerine saygı göster. Onlara dokunduğunu hissettir,dokunmuyorsan niye dokunmadığını söyle
4-Yenilikçi ol. Yeni bir şey icat etmene gerek yok.Beklenen fakat gelmeyeni gerçekleştiriyorsanız kurum olarak en büyük farkı yaratırsınız.
5-İstikrarlı ol.Her ne yapıyorsanız yapın istikrarlı olun.Verilen mesajlarda istikrar çok önemli
İşten çıkış anketleri çok önemli, net cevapları olan anketler çok net sonuçlar ortaya koyar.Örneğin ne yaparsak performansın artar şeklinde soru sor.
Bir üst düzey yönetici, bankanın , Avrupa fonu destekli  yurdışı master amaçlı eğitim kredisinin iş ortağı olduğu belirtilen bir haberde şöyle diyor , eğitim alanında kişileri avantajlı koşullarla destekleyecek olmaktan heyecan duyuyoruz.İnsan kaynağını desteklemek ekonomiyi desteklemek anlamına geliyor.
Zaten bu düşüncelere sahip bir yönetim, eğer gerçek anlamda  bunu kurumlarına uyguladıkları takdirde başarı,sadakat,iç ve dış müşteri memnuyeti,itibar beraberinde gelir diye düşünüyorum.
Fakat tüm bunlar sadece lafta kalırsa orta-uzun vadede olumlu olmayan sonuçlar çıkabilir diye düşünüyorum.
-Bir banka yöneticisi olarak Türk bankalarında sizce mobbing hangi boyutta. Var ise mobbinge uğrayan kesim hangisi?
 
Ben Türkiye’de bankacılıkta mobbingi 2 ye ayırıyorum. Kanıtlabilir mobing ve Subliminal mobbing.
Mail,mesaj,taciz, hakaret, tek ayak cezası gibi mobbing türü kanıtlanabilir mobbing bunlardan bazıları zaten yargıya veya basına taşınmış ve sonuçları alınan durumlar. Maruz kalıp iş korkusundan ses çıkarmayan var mıdır elbetteki vardır.
Subliminal mobbing ise ortada kişiye yönelik birebir bir şey olmasa da daha önce söylediğim gibi aba altından sopa gösterilen durumlar.Açıkçası, 30lu yaşlarında genç bankacıları rengarenk peruklar takarak yöneticinin kaslı resimleri basılı tshirtlerle dans ettikleri doğumgünü kutlamaları ,yöneticiye alınmak üzere maddi değeri yüksek hediyeler için para toplamak, yöneticinin yakışıklılığıyla ilgili mail grubu oluşturmak, üst düzey yönetici maketleriyle dansetmek,eğlencelere dansöz getirmek dansöz gibi oynamak,  gerçek bir sevginin sonucu mu, gerçekten yeni motivasyon yöntemi mi yoksa gizli bir mobbingin psikolojik sonucu mu anlamakta güçlük çekiyorum. Bu kişiler aileleri,eşleri,arkadaşları içinde bu hallere giriyorlar mı girerler mi şahsi olarak merak ediyorum. Evet yöneticilerle iyi ilişkiler kurmanın taraftarıyım ama bu kadarı biraz fazla değil mi? Buna iten sebepler neler?
Yine son birkaç yıldır her performans döneminin sonunda,her sene aynı dönemlerde hastalık sebebiyle, ailevi sebeplerle, özel nedenlerle yazılı aynı format aynı yazı stiliyle onlarca yüzlerce istifa mektubu normal mi? Bir hastalık virüsü giriyor bankacılara herhalde, özellikle performans notları belli olduktan sonra istifalar ardarda sağlık sebebiyle geliyor..Bu saçma değil mi? Burada da ciddi bir gizli mobing var diye düşünüyorum.
-40 yaşına gelmiş bir bankacı işten çıkartılıyor ve referans kirliliği nedeniyle bir başka bankada bir iş bulamıyor. Bu kişi kendini nasıl geliştirip  yeniden başlayabilir?  Önerileriniz nelerdir?
Referans kirliliği de yine çok enteresan bir durum. Öncelikle insan kaynakları tarafında yeni çağda çok ciddi işe alım teknikleri ve testleri var her ünvan için farklılaştırılmış testler.Bunları uygulayıp yanılma şansının çok düşük olduğu verilerle kanıtlanmakta. Bize biraz kendinden bahset, niçin xyz bankası gibi sığ soruların ötesindeki bir mülakat tekniğinde eski yönetici referansı işe almama etkeni olmalı mı bilemiyorum.
Ben eski işyerinde yönetici sebebiyle ayrılan her arkadaşıma mutlaka yeni iş görüşmesine ellerinde kanıtlarla gitmesini nacizhane tavsiye ederim.Yaptıkları kanıtlı bir yöneticiden hala referans almaya ısrarcı olunmamalı.
Bir de bankalararası referans sisteminde kesinlikle kurallar yeniden belirlenmeli diye düşünüyorum.Kuruma dava açarsan sektörde iş bulma şansın biter tehdidi çok şaçma geliyor.Özgür bir TC vatandaşı ellerindeki belgelerle Türkiye Cumhuriyeti Bağımsız Mahkemesinde hakkını arıyor diye sektörde çalışma hakkı elinden alınıyor. Kendine, çalışma sistemine, insan kaynakları yönetimine güvenen her kurum çalışan işe alırken , o kişinin eski kurumundaki hak arayışını niçin problem etsin ki? Bu anlayışın değişmesi insanların daha adil ortamlarda daha adil yöneticilerle çalışmasına herkesin iş etiğine daha bağlı olmasına yarar diye düşünüyorum.  Kesinlikle hakkınızı arayın..
-Dünyaya bir kez daha gelsen yine aynı süreci yaşarmısın yani bankacı olurmusun ?
 Yenilen pehlivan güreşe doymazmış J Bugünkü şartlar gibi olursa çok dikkatli düşünerek karar verirdim sanırım.