KİM BU İNSAN KAYNAKLARI?

Arzu Bozkurt bu kez bankaların İnsan Kaynakları departmanını sorguluyor. Yüzlerce insanı işten çıkartan bu birim bilinmeyenini anlatıyor.
Evet bir bankacının- hele ki son dönemlerde- duymaktan korktuğu şu cümle geliyor:
‘İK ile görüşmen var!’
Hadi geçmiş olsun.
İşten çıkarılmayı beklesen de, son anda öğrenip şok olsan da, etrafında defalarca görüp senin başına gelince anlasan da bu en son görüşme kafanda milyonlarca şey olduğu için bir garip geçer..
Hani hayatının dönüm noktaları olan büyük olaylarda kısa süreli bir şok etkisiyle sakinleştirici almış gibi olursun ya öyle..
Bu görüşmelerde ya artık sözün bittiği yer olduğu için o saatten sonra konuşacak bir şeyin kalmaz,belki de bu kadar yıllık çalışma hayatında ilk kez görüştün İnsan Kaynaklarından birisiyle o yüzden içinde kalanları en son ona dökersin ya da çatır çatır pazarlık edersin o işler öyle kolay değil dercesine..
Neyse, hepsinin sonunda önüne bir kağıt nasıl istifa yazacağına dair, sonra bir iki evrak haklarımı aldım şu bu..
Bitti bu kadar..
Peki kim atıyor her sene bu insanları 300’er 500’er?
Gerçekten İnsan Kaynakları mı, onların belirlediği hedef-performans sistemi mi, işe alım politikaları mı ?
Kim bu insan kaynakları?
İşten çıkarılmaların en çok olduğu kurumlara bakarsanız, insan kaynakları departmanlarındaki çalışanlarının da ne kadar sıklıkta değiştiğini, mesai ücreti almadan uzun saatlerce çalıştırıldıklarını, tazminatsız işten ayrılanların olduğunu göreceksiniz.
Bu işten çıkarılmaların ya da bu sistemdeki aksaklıklarının bedelini ödeyen eşi, dostu, yakın arkadaşları var bu insanların da…
Ve hatta bazen kendilerinin dahi başına geliyor..
Eee haliyle kendine hayrı dokunmayanın bütüne hayrı dokunması da beklenemiyor tabi bu şartlarda..
Sistemi bu kadar bozuk temeller üzerine kurup, İK’daki kritik yerlerdeki müdürleri ne kadar deneyimli bu işi layığı ile yapan,IK’yı bilen insanlardan kurarsanız kurun olmaz..
Bu kişileri de olmak istemedikleri insanlara dönüştürüyor bir yerde politik insanlar olmak zorunda bırakıyorsunuz..
Zaten bu kişiler de olmasa,açılan yeterince çok dava var daha beter olurdu herşey..
Maalesef balık baştan kokuyor bazen ve bu insanlarda günah keçisi olmak zorunda kalıyor..
Yeri geliyor bir ik üst düzey yöneticisi en güleç yüzü, en sakin, en esprili, en insancıl yanıyla öyle bir konuşma yapıyor ki gözünüzün içine baka baka bir sürü kişiyi işten atacağız diyor, ama öyle allıyor öyle pulluyor sağdan giriyor soldan giriyor ki sanki dünyayı kurtardı kurum..
Bu ciddi,önemli ve hayran olunacak bir yetenek.Aslında bu yeteneğini, cost cutting yani gider tasarrufu denilen şeyin sadece özellikle saha tarafındaki insan kaynağını azaltmak olmadığını yönetim kuruluna,iş yaptıkları danışmanlık şirketine ve diğer GMY’lere  ve CEO’ya anlatmakta kullansa neler olur kim bilir ?
Bir keresinde hedef-performans işlerine bakan bir ik müdürüne bugün performans hikayesini mi anlatacaksınız diye bir soru sormuştum..
O da gözlerini devire devire ‘ona hikaye demeyelim de yeni kurduğumuz hedef-performans sistemini anlatacağım’ demişti.
Gelinen noktada özellikle son yıllarda bazı kurumlarda bu gerçekten hikaye! İsterseniz dünyanın en iyi performans sistemini kuran kurum ödülünü alın en çok işten çıkaran kurumlardan biriyseniz odanızın bir kenarına koyun ödülünüzü.
İnsan kaynakları kurumların kısa ve uzun vadeli hedeflerini gerçekleştirebilmesi için İnsana odaklanan kısmını yürüten bir birimse, bir odanın içinde bölge müdürünün,satış müdürünün buna İyi verelim buna Olağanüstü verelim bunu gönderelim kararlarını bilgisayarlara kaydetmek yerine, 1 kişi de olsa 300 kişi de olsa tek tek rakamlara, o kişinin özelindeki durumlara, lokasyona, backgrounduna ve bir çok farklı etkene bakılarak karar verilse..
İnsanlar birbirini uyarıyor aman sakın performansına itiraz etme başına iş alırsın diye bunun farkında mısınız? Bu görüşmeleri iş son dakikaya geldiğinde değil de öncesinde iş akdini feshedeceğiniz insanlarla görüşseniz adaletsizliklerin önüne daha kolay geçilmez mi? Siz artık olan olmuş torba dolmuş,en son aşamada İK ile görüşebilen bir çalışanı, dinledikten sonra ya aslında çok haklı sebeplerin var, bu kesinlikle olacak bir şey değil iş akdin fesih olmayacak denildiğini duydunuz mu?
Ben duymadım..Varsa da bir ikidir en fazla… Bu kadar kafasına göre karar almasına izin verdiğiniz yöneticiler, belki o zaman bu kararları verirken, insan kaynakları departmanın gücünü, önemini ve baskısını hissederek kararlarında adaletli olmayanlar da adaletli olmak zorunda kalır ? Ya da insanların belki de bundan sonraki tüm hayatlarını etkileyecek olan kararların son noktası olarak, daha farklı çözümler bulsa.. Bunun çözümlerini bulup uygulamak için de dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok değil mi? Tonlarca para verip danışmanlık aldığınız yurtdışı danışmanlık şirketlerine geldikleri ülkelerde union-sendikaların da etkisiyle kurumların nasıl insanları kafalarına göre çıkaraMAdıklarını danışın mesela, ya da mobbing yaptırımlarını ya da hedef-performans sisteminin nasıl işlediğini ,performansı düşük kişilere oralarda nasıl şanslar verildiğini, özlük haklarını, çalışma saatlerindeki düzenlemeleri…
Neyse işin özü,bu süreçler kesinlikle iyileştirilebilir daha adaletli temellere oturtulabilecek süreçler. IK işten ayrılırken son nokta değil, her ihtiyaçta akla gelen , %100 emin olunacak ilk nokta olmalı çalışanlar için..Tabi bu birimin başındaki kişinin veya kurumun başındakilerin işine adaletli bir İnsan Kaynakları Yönetimi yapmak geliyorsa…

Bana her konuda yazabilirsiniz.
Kanada’dan sevgi ve selamlar
Arzu Bozkurt
arzubzkrt1@gmail.com
Blog:
http://ar
zukizbu.blogspot.com.tr/