KİŞİLİK YOKSUNU BİR BÖLGE MÜDÜRÜNÜN PORTRESİ

Bu bölge müdürü  kim mi? Çok sayıda personelin kalemini kıran bir bölge müdürü. Onu herkes biliyor tanıyor. Kimi itaat ediyor kimisi ise acıyor! Peki ya siz? Bu yazıyı okuyunca karar vereceksiniz!
Pek değerli (!) ,  çok sayın (!) bölge müdürüm,
Mektubuma başlarken nasıl anlatsam,  nerden başlasam , bilemedim..
Kaç kişiydik o zaman bak kaç kişi kaldık şimdi..
Sayamadım.
Ben çok bölge müdürleri gördüm, geçirdim. Ama sizin gibisini daha önce hiç görmemiştim .
Hiç birisine size acıdığım kadar acımamış, hiç birini sizin kadar zavallı bulmamıştım.
Bu devirde bu işi yapmak, bu şekilde yapmak ciddi bir ” kişilik” yoksunluğu ister .
Ben daha önce hiç sizin kadar ” kişilik” yoksulu birini tanımamıştım .
Bu mevkilere kolay gelmemişsiniz belli.
Az el etek öpmemişsiniz, az kapılarda yatmamışsınız, az  alttan almamışsınız amirlerinizin sözlerini.
İki dudak arasında olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamışsınız siz de, belli.
Muhtemeldir ki bir “bölge müdürü” travması yaşamışsınız da zamanında, ondan kurtulmak, onunla denk olmak, mümkünse ondan üste çıkmak hırsına kapılmışsınız sanki .
Zor gelmiş bir şubede işini yapıp üzerine bir ton laf işitmek .
Bu paraya çekilmez bu iş deyip kendinize bir kariyer planı yapmışsınız.
Kendinizi ata ata Bölge Müdürlüğü’ne atmışsınız.
Takdir ediyorum kararlılığınızı, gayretinizi.
“Madem bu işi yapıyorum, biraz daha kendimden verip, biraz daha fazla kazanayım bari” deyişinizi.
İyi de vere vere kişilik kalmamış sizde be bölge müdürüm.
Nedir o öyle, Genel Müdürlük’ten geldiklerinde  ellerini önden bağlamalar , o boynu bükük haller , o emre amade tavırlar, o ezik tutumlar.
Omurgazsızların en ilkel hali o duruşunuz.
Onları gördüğünüzde minik bir deliğe kaçıp saklanan küçük bir “fare” gibi oluyor adeta egonuz.
Şubeler karşısında esip gürleyen o “Aslan” egonuzdan eser kalmıyor.
O yüzden gözümüzde bir fare kadar değeriniz olmuyor, bilesiniz.
Sizin de çoluğunuz, çocuğunuz, aileniz var.
Siz de kendinizce geçim derdindesiniz . Anlıyoruz. Belki hala kendinizi ispatlayamadığınız bir otorite figürünüz var da bu yaşta hala bir çocuk gibi kendinizi ona ispatlama derdindesiniz . Bilemiyoruz. Gözleriniz dolarmış ne Zaman birini performanstan işten atsanız. Mideniz ağrırmış, kalbiniz sıkışırmış, egzamanız azarmış…
Diyorlar ki, siz de insanmışsınız . Göremiyoruz.
Aslında bu koltukların gelip geçici olduğunu en iyi siz bilirsiniz .
Şimdi devir biat devri. Siz de yanınıza, yörenize, şubenize, sizin gibi sorgusuz sualsiz biat edecek adamlar istersiniz.
Hakkınızdır.
Yetkinizdir. Kullanırsınız. Bir kere bile şubesine uğramadığınız, oturup iki çift laf konuşmadığınız, amiri olduğunuz , sicilini verdiğiniz halde aslında hiç tanımadığınız insanları emir büyük yerden, ne yapalım düzen böyle, biz de düzene uymak zorundayız der, atarsınız.
Sizde adam/ kadın çoktur biat edecek. Kullanırsınız.
Başta dedim ya. Kişilik yoksulluğu. İşte onun sadakası yok. Olsa verecektik size başımızın, gözümüzün sadakası olsun diye.
Belki o zaman az daha dik duracaktınız Genel Müdürlük talimatları karşısında.
Az daha dinleyecektiniz bizi. Sesiniz az daha gür çıkacaktı belki, böyle kedi yavrusu gibi mırıl mırıl mırıldanmayacaktınız o performans toplantılarında haksız yere suçlandığımızda .
Bizim dertlerimizi görmezden gelip, onlar ne derse yapma gayreti içinde olmayacaktınız.
Olmadı be bölge müdürüm .
Ne yapalım ?
Olmayınca olmuyormuş işte.
Verin kalemi de , şu performans yalanınızın altına bir imza da biz atalım.