DİKKAT! SİZ DE İŞTEN ATILACAKSINIZ!

Size bir şey olmayacağını mı sanıyorsunuz? Müdürünüz iyi, bölge şeker gibi.. Ama yok öyle. Sıra sana geliyor haberin olsun. HANİFE SERTER yazıyor!
“Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı insandır ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar.”
Necip Fazıl Kısakürek

Bu söz bana günümüz çalışma hayatındaki bankacıların durumunu hatırlattı. Bu işten eninde sonunda atılacağını bilen ama hiç atılmayacakmış gibi çalışmaya devam eden bankacılar.
Evet sizler. Bugün koltuklarınız sıcak ve rahat. Ekibiniz süper. Müdürünüzle aranız iyi belki, Bölge Müdürünüz çok şeker. Gül gibi geçinip gidiyorsunuz. İşten çıkarılma haberlerini şöyle bir okuyup geçiyorsunuz, o şube kapatılmış, bu müdür işten çıkarılmış, şu operasyoncu emekli olmuş.
Size çok uzak .
Bana bir şey olmaz diyorsunuz. İşini iyi yapana bir şey olmaz sanıyorsunuz. Ya da çalışma hayatındaki taktiğiniz, tercihiniz, değeriniz her neyse…
Bu güne kadar yapıp da başarılı olduğunuz şey her neyse..
Güleryüz, samimiyet, dürüstlük, açık sözlülük, sır tutma, sosyallik, sessizlik, alttan alma, üste çıkma,  hükmetme, itaat etme, iltifat etme, eleştirme ya da belki ustaca, yüzü hiç kızarmadan yalan söyleme, iftira atma, başkalarının kuyusunu kazma…
Her neyse. Yapa yapa bu güne kadar geldiğiniz o vazgeçilmez özelliğiniz. Bir gün gelecek sizden vazgeçmemeleri  için yeterli olmayacak. İçten içe biliyorsunuz. Tıpkı ölüm karşısında zengin, fakir, çirkin, güzel, genç, yaşlı, neşeli, hüzünlü, kadın, erkek, çocuk herkesin eşit olması gibi. Bir gün ansızın gelmesi gibi. Hatta belki hiç ummadığınız bir anda sizi bulması ya da bulmadan önce yıllarca süründürmesi gibi…
SIRA SANA GELECEK!
İnsan öleceğini bilir. Bildiği bir çok şey gibi üzerine düşünmez, yok sayar. Başkalarının başına geldiğinde , ölen kişinin kendisine uzak ya da yakın biri olmasına ya da empati yapacağı bir konumda bulunmasına göre az, çok üzülür . Zamanı varsa üzerine biraz düşünür. Kendi hayatına bakar ve çok geçmeden unutur. Unutmadan yaşanmaz çünkü. Bile bile yaşanmaz, beyin bu düşünce ile baş edemez, hayat alt-üst olur. Beden kendisini korur ve insana bazen çok derinden, çok iyi bildiği ve belki de en çok korktuğu şeyi unutturur. Beden haz ister, yaşamak ister. Hayata tutunup ne olursa olsun bırakmamak ister. Ruh bazen bundan çok acı çeker ama beden bu dünyadaki var oluşun tek ispatı olan duruşunu korur. Hayata tutunur.
AYNI GERÇEK
Bankacılığın gidişatını gören, yaşayan, her gün bir öncekinin aynı olan güne,  başına neler geleceğini bile bile başlayan, bundan çok sıkılan , bunalan yine de bırakmayı aklına bile getirmeyen bankacıların durumu budur. Ölümden sonra muhteşem yepyeni, pırıl pırıl bir hayatı olacağını bilseydi insanoğlu , yaşama böyle tutunmazdı, üremezdi, çoğalmazdı, ölümsüzlük sırrını aramazdı. İnançlar ile rahatlatmaya çalışsa da kendisini,  insanın içindeki  o kuşku çok derin. Ölümün belirsizliği, sonrasını kimsenin bilmeyişi. Bizi yaşamın içinde tutan, son ana kadar savaşmaya, hayatta kalmaya iten o duygu. Yine de bildiğimiz tek gerçek : Ondan kaçış yok. Er geç bizi bulacak. Bu hayat sona erecek. Nerede ne zaman bilmesek de, bir gün yaşanacağını bildiğimiz tek gerçek. Sıra bir gün bize de gelecek.
Ama şimdi düşünmeyelim. Yaşayalım gitsin. Biz gidince zaten her şey bitecek. Arkadan hatırlayanların sözleri ve düşünceleri kalacak sadece.

Bu dünyada Nasıl yaşadığımızı da, o Banka’da Nasıl çalıştığımızı da, yüzümüze karşı değil, biz gittikten sonra arkamızdan söylenen o sözler gösterecek.
Onun için çalışırken haksızlık yapmamakta, boş yere kalp kırmamakta, yalan söylememekte, dürüst kalmakta, çok çalışmakta ve  ara sıra da şunu hatırlamakta fayda var:
“Bir gün sıra bana gelecek…”