İYİ OLSA ATILMAZDI!

Hanife Serter o bölge müdürüne yanıt verdi. O bölge müdürü kim mi? Belki de sizin müdürdür. Okuyunca tanıyacaksınız!
Kulağıma geliyor; “İyi yazıyor , hoş yazıyor da, o kadar iyi olsa atılmazdı..” diyorlar. .
“Okumayın, boşverin, siz işinize bakın..” diye akıl veriyorlar.
Daha da ileri gidip “okursanız sizin de başınıza bir iş gelir..” diye tehdit ediyorlar.
Onlar konuştukça okunma sayılarım yükseliyor.
Kağıt üzerinde performansımı düşürenlerin gücü, yazı konusundaki performansımı düşürmeye yetmiyor. İktidarda olduğu halde iktidarsız hissedenler gücünü ancak yasaklardan almayı biliyor .
Peki neden yazıyorum ?
Öncelikle yazmayı çok seviyorum. Kendimi en doğru ve güçlü şekilde yazarak ifade edebiliyorum . Yıllarca “doğru, dürüst” konuşturulmamış olmanın, ne zaman ağzımızı açacak olsak lafın ağzımıza tıkılmasının da etkisi vardır belki. Şimdi özgür olmanın tadını çıkarıyorum. 17 yılımı verdiğim, içini dışını bildiğim, birinin artık bunları söylemesi lazım dediğim Bankacılık sektörü hakkında sessiz çoğunlukların sesi olmaya çalışıyorum .
ÇİRKİN İNSANLARIN DÜNYASI
Bunu kişisel yaralarım yüzünden yaptığımı düşünenlere ise artık gülüp geçiyorum. Bir şeyin ” kişisel” bir çıkar olmadan yapılmayacağını düşünen, her çabanın arkasında ” kişisel” meseleler olduğunu düşünecek kadar “bencil, ben merkezcil, egoist, çıkarcı” olan insanların dünyasından artık uzak olduğum için doğrusu seviniyorum .
Eğitim aldığım okullar ve ailem bana “ sadece kendimi düşünmeyi ” öğretmemiş demek ki. Kendime yapılmasını istemediğim şeyler, başkasına da yapılmasın istiyorum. Bir kişinin, bir şirketin,  bir kurumun çıkarları uğruna yüzlerce, binlerce insanın hayatı kararmasın, insanlar insanca çalışsın, karşılığını alsın, huzurlu ve mutlu yaşasın istiyorum.
Evet doğru, ben ” iyi” bir bankacı olamamışım.
Bazen aklım , bazen vicdanım, bazen sabrım yetmemiş.
Evde çocuğum beklerken , İki satır maili iki saatte yazamadığı için bizi  gece geç saatlere kadar Bölge’de tutan Müdürümü örnek alamamışım mesela.
Yukarıya ” mail” atacağım diye akşam geç saatlere kadar personeli şubede tutmayı, sonra da ” çok çalışıyorum” diye hava atmayı bilememişim. Vadesiz mevduatı arttırmak için vadeleri Cuma’ya denk getirmeyi, sonra da müşteriyi Pazartesi gününe kadar oyalayıp bedava kaynak yaratmayı becerememişim. İki yakası zor bir araya gelen memurlara, işçilere ihtiyaçlarının da üzerinde harcamalar yapsınlar diye yüksek faizli ” ihtiyaç kredileri” satmayı, yanına da hiç haberleri olmayan üç çeşit sigortayı ekleyip ücret ve komisyonları uçurmayı becerememişim. Ayın sonunu zor getiren gencecik adamlara “kredinin şartı bu, kabul etmezsen veremeyiz “diyerek bir yıl geçmeden zararına bozacakları bireysel emeklilik sözleşmeleri imzalatamamışım. Ben ” iyi” bir bankacı olmayı becerememişim, doğru . Bu saatten sonra bunun yarasını değil ancak gururunu yaşarım.
KİRLİ AYNADAN DEGİL TEMİZ AYNADAN BAK
İçinde boğuldukları çamuru ulaşılmaz  “Gül bahçesi” sananlara da tavsiyem, kendilerine temiz bir ayna bulup uzun uzun bakmaları. Ve mümkünse o çamuru bu çukurdan bir şekilde kurtulmuşlara sıçratmamaları. Bankacılıktan sonra huzura kavuşmuş, adeta yeniden nefes almış, yeniden doğmuş olanların huzurunu kıskanmamaları. Bir de herkesin ” kendileri” gibi ” sadece kendini” düşünerek bir şeyler için çabalayacağı fikrinden kurtulmaları . Çünkü bu toplumun başına ne geliyorsa hep o ” sadece kendini” düşünenler yüzünden geliyor.