Bankacının yemini böyle olur

Bir dönem gündeme gelen bankacılara yemini duayen bankacı Hanife Serter  kaleme aldı. Biraz komik biraz düşündürücü. İşte o yemin metni:
Bankacılıkta gizli bir yemin vardır. Her işe başlayan bir süre sonra bu yemini etmiş kadar olur. Sözlerle olmasa da eylemleriyle tam olarak bu yemine uygun yaşamaya başlar. 

 ” İyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, operasyonda ya da pazarlamada, performans yetersizliği bizi ayırana dek hayatımı bankama adamaya yemin ederim..”

Aşkla olmasa da sadakatle yaklaşır işine bankacı, gözü başka bir şey görmez. Başını kaldırıp başka bir işe bakmaz, istese de bakmaya zamanı olmaz. Banka hayatının hemen hemen her anını doldurmayı, onu bir an bile boş bırakmamayı başarır. Taa ki onunla işi bitip tamamen  yolları ayırana dek. O büyük ve sonsuz boşluk hissi de o Zaman gelir zaten. Artık ” eski” bankacının ne ile dolduracağını bir türlü bilemediği, bulamadığı bu boşluk için, kurstan kursa, turdan tura dolaşma zamanı gelmiştir. Yeni şeyler öğrenmeye, yeni yerler görmeye karşı duyulan açlıkla yaşanan bir çok farklı deneyimden sonra yavaş yavaş gerçekte ne istediğini bulmaya başlar “eski” bankacı. Biraz daha fazla özgürlük, daha derin bir huzur ve daha samimi bir vefa… 
BANKACIYI KÖTÜ GÜNLER BEKLİYOR
Bankacılar için yine zor günler, kötü günler kapıda… Takipler hızla artarken, pazarlama baskısı yerini takibe düşmek üzere olan müşterilerden tahsilat sağlama baskısına bırakırken, o krediler verilirken yapılmış olan tüm “psikolojik” yönlendirmeler unutulup ” kim verdi bu kredileri yaa?” Sorusu dilden dile dolaşırken bankacılara uyku yine haram. Takip oranı hızla artan şubeler için yeni ” performans yetersizliği” kriteri belli. “Takipler arttı, karlılık düştü. Haydi sana güle güle..” Daha kötüsü de olabilir tabii. “Bu kredileri neden yetersiz teminatla verdin , işler bozulurken neden piyasa istihbaratını erken yapmadın, ek teminat almadın..?” sorguları eşliğinde ” basiretsiz bankacı, kredileri batırdı..” etiketi. Bu duruma düşen hiç bir bankacı da dönüp, “Piyasanın hiç mi suçu yok ?, Ver ver ver diye baskı yapan üst yönetimlerin, bölgelerin, pazarlama müdürlerinin hiç mi suçu yok ?” diye soramayacak tabii. İş işten geçti. Atı alan kredili müşteriler Üsküdar’ı geçtikten sonra el sallarken bankacıya düşen takip bakiyesindeki artışı izlemek. “Kaç kredi kartı satarsam, kaç adet BES yaparsam, ne kadar vadesiz mevduat tutarsam zararı kapatabilirim ?!?!”  diye oturup hesaplar yapmak. 
BATAN BATACAK!
Piyasanın canı burnunda, batmaya yakın olanlar her şarta razı, ne teklif etsen tamam diyecek, yeter ki şu krediyi yüzdürecek ek krediyi onaylayıver. Kredi kullanmıyor, vadesiz koklatmıyor diye yüzüne bakmadığın o ” işini bilen”  müşteri kıymetli hale gelecek, “sağlam” müşteri diye artık ne isterse yapılacak. Kısacası bankacılıkta her şey tersine dönecek, baştakiler ayağa düşecek, ayaklar baş olacak. Ama sonuçta değişen hiçbir şey olmayacak. Batan batacak, çıkan çıkacak..
Bankacı ise yeminini sonuna kadar tutacak.. ” İyi günde.. Kötü günde..iş akdi fesih bizi ayırana dek…”