Yaşlı gazozcunun trajik ölümü

BİR MÜFETTİŞİN ANILARI:Türkiye’nin en büyük bankalarından birinde müfettiş olarak görev yapan Gürcan Konur,bu kez bir sanayicinin nasıl batıp intihar ettiğini anlatıyor.  Bankacı açısından menfaat mi, vicdan mı, akıl mı hangisi öncelikli olmalı?
Zamanında görev yaptığım şehrin eskilerinden gazoz imalatçısı yaşlı bir amcanın trajik kredi hikayesini yeni nesil bankacıların ders alması için paylaşmak istiyorum.
Zamanında kentin en meşhur gazozlarını üretip satan iş adamı, zamanla kendisini ve ürününü yenileyemediği, çokuluslu markalar karşısında rekabet edemediği için işleri bozulmuş ve bankadan kredi kullanarak işletmesini ayakta tutmaya çalışıyordu.
Şube kredi açma yetkisinin düşürülmesi nedeniyle, bölge yetkisinde kredilendirilmek üzere gönderilen kredi teklifindeki limit artışı, tam da devre sonu faizi kadar bir meblağa karşılık geliyordu. Şube ile görüştüğümüzde teminatında iki adet kıymetli bahçeli ev ipoteği bulunduğunu, nakit sıkışıklığı içindeki firmanın bu devre sonu faizini ödeyemeyeceğini, ancak diğer devre sonuna kadar gayrimenkul satarak kredisini toptan kapatacağını beyan etmişlerdi.
Böyle bir kredinin bölge yetkisine alınmasının yanlış olacağını, zaten hemen yasal takibe geçilmesine gerek olmadığı, gecikme süresi içerisinde gayrimenkulünü satarak kredisini kapatması gerektiğini belirterek, kredi teklifini şubeye iade ettik.
KREDİ VERİRKEN BATAR
Ancak bir gün sonra yaşlı işadamı şube müdürü ile gelerek bölge müdürü ile görüştü, teminatına ilave olarak organize sanayiindeki kıymetli fabrika binasının  gayrimenkul ipoteği alınarak kredisinin devre sonu faizi kadar limit artışı yapılması yönünde mutabakat sağlandı, ancak ben buna itiraz ederek,  “zaten firma mali verileri çok kötü, bu firma önümüzdeki devre sonu yine aynı duruma düşecek ve bu kez daha fazla riskle takibe geçeceğiz; bu kadar sürede değerinden gayrimenkulü paraya çevirmek de mümkün olmaz, artış yapılmadan direkt takibe geçilsin.” fikrini savunmuştum. Bölge müdürü mevcut teminatın iki katına çıkacağını söylese de zaten yeteri kadar ipotek mevcut, fazlasına gerek yok desem de sorunlu kredi o şekilde revize edildi.
Nitekim 3 ay sonra firma yine limit artışı teklifi ile önümüzdeydi, ancak böyle konuşulmadığı söylenerek, kredisini kapatmadığı takdirde takibe alınacağı belirtildi, firma haklı olarak, geçen sefer yapmıştınız, madem öyle geçen sefer de yapmasaydınız, bana da gereksiz yere ekspertiz raporu ve ipotek masrafları ödetmese idiniz, diyerek tepki vermişti.
ARKADAŞINA BİLE GÜVENME
Neticede, firma üç ipotekle takibe geçildi. Aradan birkaç ay geçmişti ki, firma sahibi, yanında yine kendi yaşlarında “doktor” dediği bir arkadaşı ve faktöring firması adı altında tefecilik yapan mafya bozuntusu bir çete reisi ile çıkageldiler, bölge müdürü ile görüşeceklerdi, öncelikle, mafyanın iki silahlı korumasının bölge müdürünün odasına giremeyeceğini, bina dışında beklemelerinin gerektiğini belirttiğimizde, “ benim düşmanım çok, onlar olmadan hiçbir yere gidemem “ diyen adama, kendisini bölge müdüründen korumalarına ihtiyaç olmadığı, zaten bizim silahlı güvenlik görevlilerimizin binada olduğunu ve çok gerekli ise oda dışında onu beklemelerinin gerektiğini söyledik.
Geliş nedenleri hemen belli oldu, doktor dediği ama, sadece lakabının doktor olduğu,  doktorlukla alakasının olmadığı çok belli olan ve hiç güven vermeyen şahsın müşterinin çocukluk arkadaşı olduğu, ona bulduğu avukatın birlikte geldikleri faktöring firmasının da avukatı olduğu, bizdeki riski ve teminatları devir ve temlik alarak, ona kendisini kurtarması için az da olsa ilave kredi açacakları, bu yüzden düşük bir faizle(temerrüt yerine güncel işlek kredi faizi) borcun faktöring firması sahibince kapatılarak, banka ile ilgisinin kalmayacağı anlaşıldı.
DOĞRUCU DAVUT VEYA DON KİŞOT OLMAK
Yaşlı müşteri lavaboya çıktığı zaman, yanıma çağırarak:
“Bu tuzağa düşmeyin, bırakın bu devir işini ve  temliki de kabul etmeyin,  bunlar sizi bitirir, zaten takibe geçilmiş, gayrimenkullerin satışa çıkması en az 1,5 – 2 yılı bulur, bu süre zarfında kendiniz müşteri bulup, satarak banka kredisini kapatın, doktor dediğiniz çocukluk arkadaşınız sizi kandırıyor, bu adamlar her şeyinizi elinizden alır, bunlara güvenmeyin,  şirketinizi kurtarmak artık mümkün değil, tasfiye edin, rahatlayın, En kötü durumda, alıcı müşteri bulamamanız durumunda, banka bile icradan satsa, sizin için bunlara temlik ve devir vermekten çok daha iyi olur, sakın bunları size söylediğimi bölge müdürü ile de paylaşmayın, benim size anlattığım bu hususlar banka menfaati gereği değil, sizin menfaatinize, belki  bunları söylememem gerektiği halde, risk alıp söylüyorum. “Dedim.
Yaşlı müşteri:
Uyarılarınız için teşekkür ederim, ama siz yanılıyorsunuz, arkadaşım bana yanlış yapmaz, diğer firma da bu işten para kazanmaktan ziyade, avukatımın ricası ile bana yardımcı olmak için devredeler, konuştuklarımızın aramızda kalacağından emin olabilirsiniz, ben firmamı tekrar ayağa kaldıracağım, göreceksiniz.” diye cevaplandırmıştı.
Bölge müdürüne de” toplam takip oranımız zaten çok düşük, ipoteklerin satışı biraz zaman alsa da riskimizi faiziyle kolaylıkla tasfiye edebiliriz, bu devir temlik işinin ardında, adamı kandırıp, tüm malvarlığını elinden alacaklar, bu işe girmesek daha iyi olur. “Dediğimde, bölge müdürü asıl müşterinin kendisinin bunu istediğini, bizi ilgilendiren tek şeyin banka menfaati olması gerektiğini söyleyerek, gerisi onun sorunu demişti. Genel müdürlük de kısa sürede takibe giden riskin, kısa sürede tahsil edileceği için ve müşteri mutabakatının da olduğu dikkate alınarak, temerrüt yerine işlek kredi faizi uygulanarak, kredinin devir ve temlik edilmesine onay vermişti.
KURTLAR SOFRASI
Neticede, aç kurtlar gibi, avukatlar, faktöring firması sahibi ve adamları bölge müdürünün odasına doluşarak getirdikleri para karşılığı devir ve temliki alarak çok mutlu bir şekilde ayrıldılar. Hatta bölge müdürü “bak o kadar karşı çıktın, ama gördüğün gibi, borçlu, alacaklı, banka, avukatlar, herkes çok mutlu, sen de mutlu ol. Diyerek, beni tabiri caizse, kibarca iğnelemişti.
TRAJİK FİNAL
Aradan yaklaşık bir yıl geçmişti ki, ulusal bir gazetenin 3. Sayfasındaki haber dikkatimi çekti:
“Eski sanayici ve gazozcu yaşlı iş adamı, fabrikasına gelen icra memurlarına ve alacaklı avukatına önce silah çekerek “buraya ben hayatımı verdim, böylece bırakamam “diyerek durdurmaya kalktı, ardından herkesin gözü önünde ağlayarak, kafasına sıktığı tek kurşunla, intihar ederek, olay yerinde hayatını kaybetti. “
Burada asıl suçlu ve sorumlu kim, kendisini kurtarmak için krediyi isteyen sanayici mi, batacak krediyi sırf dönemsel rakam ve kar yapmak için veren şube müdürü mü, sonunu tahmin ettiği halde krediyi devir-temlik veren bölge müdürü ve genel müdürlük mü? Yoksa hepsi birden mi suçlu?
SONU DAHA İYİ BİTEN BAŞKA BİR ÖRNEK
Başka bir örnek daha vermek isterim. Bölgede iken bize bağlı ilçe şubelerinden birisinde kredili müşterimiz olan ve iki adet benzinlik ile dinlenme tesisi sahibi ve işletmecisi olan firma o ilçede, iyi bilinen bir mobilya markasının bayiliği için, kredisinin teminatına ipotek vererek, teminat mektubu ve işletme kredisi talebinde bulunmuştu.
O ilde yıllardır mobilya bayiliği yapan başka bir kredili firmamız zor günler geçiriyordu, bu yüzden firmaya deneyiminin olmadığı bu işe girmemesini, yeni bir benzinlik veya dinlenme tesisi alacaksa kredi verebileceğimizi, ama bilmediği ve sadece yeni işe aldığı müdürün eski işinin mobilyacılık olması nedeniyle sektöre girmek istemesinin mantıklı olamayacağını söyleyerek, kredi teklifini reddettik.
Firma bize teşekkür edeceği yerde, aşırı tepki vererek, yıllarca çalıştığı bankanın kendisine ipotekli kredi vermezken, yeni başvurduğu başka bir bankanın istediği krediyi hemen verdiğini söyleyerek, bizdeki hesaplarını kapatıp diğer bankaya taşıdı.
İBRET ALMAK GEREK
Aradan yaklaşık bir buçuk yıl geçmişti, firma sahibi elinde çikolatası ile ziyaretimize gelmişti:
“Size o zaman çok kızmıştım, ama krediyi vermemekte çok haklı imişsiniz, o aldığımız müdür bizi hem büyük borca soktu hem dolandırdı, Allahtan hem zamanında uyandık hem de satacak başka gayrimenkullerimiz vardı da sattık, krediyi takibe filan girmeden kapattık, kurtulduk. Bilmediğimiz sektöre girmeye kalkmak baştan hatalı idi, dersimizi aldık, ama karşı banka sırf para kazanmak için bizi kullandı, o yüzden tekrar sizinle çalışmak istiyoruz, diğer bankadaki tüm hesaplarımız kapatıyoruz. “Demişti.

VİCDANSIZ BANKACILIK
Bankacılık sadece müşterinin talebini yerine getirmek değildir, ona gerekli bilgileri, uyarıları yapmak, olası riskleri anlatmak gereklidir. Operatör doktor ameliyata alacağı hastaya, ameliyatın faydaları kadar, tıbbi etik gereği, risklerini, olası komplikasyonlarını da anlatmak zorundadır, hatta bazen ameliyat hayati risk teşkil edecekse, ameliyatı yapmaktan imtina etmelidir. Hasta ameliyat olmak istiyor diye hemen ameliyata almak meslek etiğine yakışmaz.
Bankacılık her zaman kar ve menfaat düşünülerek yapılmaz, akıl, vicdan ve mantık da devrede olmalıdır, müşterinin her istediğinin yapılması onun lehine bir hizmet sayılmaz, müşterinin kötülüğüne göz yuman, müşteri tutamaz, müşteri kazıklamak kısa vadede kazandırır gibi gözükse de uzun vadede bankaya yarar değil zarar verir.
Tabii bu uygulamalar genel müdürlük vasıtası ile yapılıyorsa şubedekileri suçlamak doğru olmaz.  Ama pavyon yönetme kafa yapısı ile (bu gece patron 50 bin lira ciro istiyor, ister 5 kişi gelsin ister 25 kişi, masalara bölerek bu ciro yapılacak vb.)  Banka yönetmek eşyanın tabiatına aykırı olduğu gibi iş ahlakına da sığmaz.
Son söz: Bankacılık sadece akılla değil, aynı zamanda mantıkla da yapılmalıdır, ama vicdan olmadan yapılan bankacılık çok tehlikelidir. Vicdan herkesin doğal yargıcıdır, para-pul, yüksek makam onu satın alamaz ve ona emir veremez, kestiği cezasını şimdilik ertelese de er geç ödetir, keskin kılıcından kurtulamaz.
GÜRCAN KONUR