İşsizliğin sorumlusu kim?

İşsizlik bir travma mıdır ? Yaşayan bilir. Yıllarca emek verdiğin, bağlandığın, güvendiğin bir işten atılmak, çıkarılmak, kovulmak büyük bir travmadır. Kimi kısa sürede atlatır, kimi uzun sürede. Kimi de atlatamaz , hayatına bile son verebilir. HANİFE SERTER yazıyor:
İşsizliğin işsizlik doğurduğu günleri yaşıyoruz. Bir gecede işsiz bırakılan, yeni yıl akşamını kutlamaya hazırlanırken işten çıkarıldığı haberini alan beyaz yakalı bir kadın anlatıyor :
Çalıştığı Kurumsal firma  küçülme kararı almış, iki kişiden birini işten çıkaracaklarmış, piyango ona çıkmış. Herkes yeni yıla yeni umutlarla, yeni dileklerle girerken o yepyeni kaygılarla girmek durumunda kalmış. Eşi de bir süre önce işinden ayrılmış, yeni bir iş kurma telaşı içinde, belirsizliklerle mücadele ederken evdeki tek garanti gelir olan  maaş da kaybedilince tüm ailenin kaygı seviyesi yükselmiş. Bu sene sınava girecek çocuklar haberi duyunca moraller bozulmuş , sessiz, suskun, mahzun bir yılbaşı gecesi yaşamışlar. Ama kadını asıl zorlayan şey bu durumu yıllardır ev işlerine yardıma gelen kadına söylemek olmuş. Söyleyememiş de hatta. Birkaç gün sonra yardımcı kadın dayanamayıp neden işe gitmediğini sorduğunda zar zor söyleyebilmiş artık işe gitmeyeceğini. Artık yardımcıya ihtiyaç olmadığını, kendi işlerini kendisinin yapacağını , başka birine ödeme yapacak bir geliri olmadığını diyememiş bile ama sessizlik içinde ikisi de birbirlerini anlamışlar hiç konuşmadan. Kendisini bir günde, ne olduğunu bile anlamadan kapının önünde bulan beyaz yakalı kadın, kendisine yapılanı başkasına yapmamak , vicdansız, düşüncesiz ve ruhsuz davranmamak için kendisine yeni bir iş ayarlayana kadar işine devam edebileceğini söylemiş yardımcı kadına. Yıllardır bu evin tüm yükünü çeken, anne baba işteyken çocuklara bakan, buradan kazandığı ile kendi çocuğunu okutan, evini yaptıran, karnını doyuran, her fırsatta ev sahiplerine dua ettiğini söyleyen kadın da böyle öğrenmiş işte işsiz kaldığını. Akşam eve gittiğinde aynı huzursuz , mutsuz, belirsiz hava bu kez o ailede de yaşanmış.  Bir süre önce işsiz kalan, hiçbiryerde iş bulamayan komşularının, intihara teşebbüs eden ergenlik çağındaki çocuğunu düşünmüş kadın, korkmuş. Sıkı sıkı sarılmış tek evladına. Sessizce ağlamış…

İşte zincirleme işsizlik travmaları böyle yaşanıyor günümüzde. Mutsuzluk, umutsuzluk böyle böyle çoğalıyor toplumda bulaşıcı bir virüs gibi. 

Travma nedir ? “Canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı.” diyor sözlükler. Peki İşsizlik bir travma mıdır ? Yaşayan bilir. Yıllarca emek verdiğin, bağlandığın, güvendiğin bir işten atılmak, çıkarılmak, kovulmak büyük bir travmadır. Kimi kısa sürede atlatır, kimi uzun sürede. Kimi de atlatamaz , hayatına bile son verebilir. 

Bu travmaların sorumlusu kimdir peki ? İçinde bulunduğumuz hasta sistemler . Kötü yönetimler, plansız işler, psikopat yöneticiler, egoist işbirlikçiler, tüm bunları görmezden gelen, göz yuman ,ses çıkaramayan bizler… Hepimiz sorumluyuz . Bu travmatik sonuçları hep birlikte yarattık, yaratıyoruz. Kimse kimseye ilaç olamıyor. Herkes birbirine zehir… 

İşten çıkarıldıktan sonra katıldığım eğitim programlarından birinde duyduğum bir söz beni çok etkilemişti. Ben de işsizlik travmasını yaşamış, olaya hep iyi tarafından bakmış olsam da derinden etkilenmiş biriyim sonuçta. Bu etki altında,  kendimi herşeye yeniden başlama noktasında, hem korkutucu hem heyecan verici belirsizlikler içinde bulmuştum. Yeni yeni insanlar tanımış, yeni yeni ortamlara girmiş , çok farklı dünyaları görme, anlama fırsatı bulmuştum. “İyi ki..” dediğim pek çok şey olmuştu hayatımda işten kovulduktan sonra. Yeni insanlar, yeni kapılar, yeni farkındalıklar…

İşte bu yüzden bu sözün doğruluğuna her geçen gün daha çok inandım. İnanırsanız, size de iyi gelir belki . 

“Her travma, hediyesi ile gelir.”

( Toplum olarak son yıllarda çok fazla travma yaşadık ve o hediyeye çok ihtiyacımız var. Değil