Makro veriler ışığında Türkiye Ekonomisi ve Gelecek Öngörüsü

yazar:

kategori: ,

Usta Hazineci Erden Armağan Er, ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi. Mart ayı cari açığı, bütçe ve daha bir çoko konuyu ele aldı. Dövizdeki dalgalanmanın günahı özel bankalara mı ait? Kamu bankalarının hiç mi  suçu yok?
Geçtiğimiz haftanın en çok tartışma konusu hiç şüphesiz ki, TCMB Döviz Rezervlerinin Kamu Bankaları eliyle döviz fiyatlarının dizginlenmesi amacı ile satılması idi. Zira konu üzerine paylaştığımız (SPOT VE VADELİ DÖVİZ PİYASASINDA NELER OLUYOR?) geçen haftaki yazımıza okurların gösterdiği yoğun ilginin yanı sıra, ekonomi basınında yer alan çok kıymetli ekonomist-yazarların da bu husus üzerine peş peşe görüşlerini sunmaları, aslında hızla nasıl bir felakete doğru gittiğimizin işaret fişekleri olarak kabul edilmelidir. İtiraf etmeliyiz ki; ekonomimizde ivmesi son dönemde artarak yaşanan gelişmeler hiç de hayra alamet etmemektedir.
Arzu ederseniz önceki hafta açıklanan makro ekonomik göstergeler ile piyasa verilerini bir bir listeleyelim ve  bu verilerin nasıl yorumlanacağına, piyasaların bu verilere karşı nasıl tepkiler verdiğini ve vereceğini başlıklar halinde analiz etmeye çalışalım.
Nisan Ayı Bütçe Gerçekleşmeleri ve Hazine İç Borçlanma İhaleleri
Hafta içerisinde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan Nisan Ayı Bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe açığının 18,3 milyar TL olduğu açıklandı. Bu rakam, 2018 Nisan ayında 2,8 milyar TL olan  bütçe açığına göre 6 katlık artış anlamına gelmektedir. Ocak-Nisan Bütçe açığı da yine 54,5 milyar TL ile 2019 yılı için hedeflenen 80 milyar TL’lik bütçe açığı hedefinin yarısından fazlası demektir.
Hazine geçtiğimiz hafta pazartesi ve Salı günü gerçekleştirdiği ihaleler ile 18,3 Milyar TL borçlanma gerçekleştirdi. 19,2 Milyar TL’lik itfaya karşılık piyasadan 15,9 Milyar TL ve piyasa yapıcı ve kamu bankalarından da 2,4 Milyar TL borçlanarak Mayıs Ayı borçlanmasını tamamladı. İlk kez ve uzun zaman sonra gerçekleştirilen 1 yıl vadeli kuponsuz devlet tahvilinin ortalama faizi %26,12 olarak gerçekleşti.
Açıklanan bütçe açığı rakamları ve gerçekleşen iç borçlanma ihaleleri ne anlam ifade etmektedir
İsterseniz bu konuyu biraz açalım. Hükümet, kamu harcamalarında gaz kesmeden bütçe olanaklarının dışında da para harcamaya tüm hızıyla devam etmektedir. Yenilenen İstanbul seçimlerinin 23 Haziran’da yapılacağı dikkate alındığında harcamaların hız kesmeyeceğini öngörmek zor olmayacaktır. Daha şimdiden ilk 4 aylık bütçe açığı rakamı bile 2019 Yılı açık hedefinin tutmayacağını göstermektedir. %19,5 olarak açıklanan Nisan ayı enflasyon rakamının bu harcama hızı devam ederse, düşmek bir yana tekrar ve hızlı bir yükseliş ivmesine gireceğini söylemek de mümkündür. (Yıl başından bu yana %18’lik petrol fiyat artışı, %15’lik döviz kuru artışının, henüz fiyatlara yansımadığını da not edelim.)
Hazine ihalelerine bakınca, çok da fazla olağandışı bir durum yok gibi gözükmekle birlikte, aslında  başka bir alarmın orada da çalmaya başladığını söyleyebiliriz. İhalelerde ihraç edilen kıymetlerin vade ve niteliklerine baktığımızda bu ince ayrıntılar ön plana çıkmaktadır. İlki 1 yıl vadeli tahvil ihracı ile hazinenin borçlanma vadesinin kısalmaya  ve maliyetinin de ( %26,12 son dönem ihalelerinin en yüksek faiz oranıdır) yükselmeye başladığını gözlemlemek mümkündür. Ayrıca, 5 ve 6 yıllık tahvillerin bir tanesi TÜFE’ye endeksli, diğeri de Değişken Faizli (bu cins tahvillerin kupon faiz oranları piyasa faizlerine ve enflasyona göre değişmektedir) ki, yükselen enflasyon ve faiz ortamında bu tahvillerin maliyeti ilerleyen süreçte artacaktır. Kaldı ki, hafta içi haber ajanslarına düşen ve sonra realize edilmesinden şimdilik vaz geçilen TCMB Olağanüstü Yedek Akçelerinin, bütçeye transfer edilmesi konusu bütçe ile ilgili sıkıntının bir başka yansıması olarak akıllarda tutulması gereken başka bir ayrıntıdır.
Mart 2019 Yılı Cari Açığı
Yine geride bıraktığımız hafta içinde açıklanan bir başka veri de, Mart Ayı Cari Açık verisidir. Ekonomistler tarafından 900 Milyon USD beklenen rakam 589 Milyon USD olarak gerçekleşmiştir. Cari dengedeki bu gerçekleşme Mart 2018 aynı dönemine göre 4 Milyar 145 Milyon USD’lik bir daralmayı ifade etmektedir. Rakamların genel yıllık olanlarını da vermemiz mümkün olmakla birlikte, okurlarımızı çok fazla boğmamak adına detaylara girmeden genel eğilimlere işaret ederek analizimize devam edersek, Ekonomiden sorumlu Bakan’ın aksine maalesef ki, biz bu verinin de ekonomimizdeki gidişatın, beklenenden de hızlı bir biçimde kötüye savrulduğuna işaret ettiğini düşünmekteyiz. Cari Açığın daralması ve Fazlaya dönmesi, Türkiye gibi tasarruf açığı olan ve büyüme modeli yabancı tasarrufların ülkeye girişine bağlı olan bir ülkede, ekonomik daralmanın beklentilerden de sert bir 1.Çeyrek sonucuna delalet ettiğini öngörmek daha sağlıklı bir bakış açısıdır. Nitekim yabancı yatırımcıların Hisse Senetlerinde 214,5 Milyon USD’lık Devlet Tahvili ve Özel Sektör Bonolarında 353,6 Milyon USD’lik satış yapmaları da bu kötü tablonun bir ölçüde teyidi sayılabilir.
Şubat 2019 İşsizlik Rakamları
TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı Şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 376 bin kişi artarak 4 milyon 730 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 4,1 puanlık artış ile %14,7 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 4,4 puanlık artış ile %16,9 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 7,1 puanlık artış ile %26,1 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 4,1 puanlık artış ile %15,0 olarak gerçekleşti. Bu kez rakamların doğru mu makyajlı mı olduğu tartışmasına girmeksizin söyleyebiliriz ki, mevcut resmi rakamlar dahi yeterince kötü bir istihdam rakamına işaret etmektedir. 2001 Yılı Krizinde %10,6 ve takip eden 2002 yılında %11,34’e yükselen işsizlik rakamları ile kıyasladığımızda dahi, 2019 Şubat ayındaki %14,7 olarak gerçekleşen işsizlik verisinin, 17 yıldır sürdürüldüğü iddia edilen siyasi (!) ve ekonomik (!) İstikrar’ın ne denli büyük bir hayal kırıklığı olduğunu tek başına kanıtlamaya yeterli olacağını söylememiz sanırız yanlış olmaz.
BDDK Başkanı; “Ülkemizde son dönemde döviz kurları üzerinden spekülasyonlar yapılıyor, döviz hareketliliği konusunda saldırılara maruz kaldığımız açık” açıklaması 
Önceki yazılarımızda da ısrarla değindiğimiz üzere, Kamu Otoritesi’ne ve Ekonomi Bürokrasi’sine GÜVEN duymanın ne denli önemli olduğu, bürokraside liyakatin neden gerekli olduğu geçen hafta bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ekonomiden sorumlu Bakan’ın Cari Açık Rakamlarını “olumluymuş” gibi yorumlaması ve ardından bankaları denetleyen otoritenin başkanının, döviz piyasalarında gerçekleşen dalgalanmanın günahını, Kamu Bankalarının döviz fiyatları üzerinde yaptıkları manipülasyonları görmezden gelerek, “özel sermayeli bankalara yıkmaya çalışan” açıklamasını okuduğumuzda karamsarlığımızın dozunun düşük kaldığını bile söyleyebiliriz.
Genel Değerlendirme
Şubat Ayı Konut Satışlarının öncekine göre %18,1 düştüğü, otomobil satışlarının yılın ilk 4 ayında %48 oranında gerilediği, işsizliğin %15’e dayandığı, bütçe açıklarının hızla arttığı, TCMB’nin faiz indirimine gitmek için ortam hazırlamaya çalışırken örtülü faiz  artırımına gitmek zorunda kaldığı, döviz fiyatlarını düşürmek için zaten yetersiz olan rezervlerinden şuursuzca satış yaptığı fakat yine de döviz fiyatlarını dizginleyemediği, ekonomik daralmanın tahmin dahi edilemediği, orta gelir tuzağına düşmüş ve muhtemeldir ki, milli gelir açısından “Az Gelişmiş Ülkeler” sınıfına düşme riski taşıyan bir ekonomiden iyi haberler verebilmek, şahsen bizim ekonomi bilgimizle mümkün görünmemektedir. Bu durumda piyasalarda döviz fiyatının düşeceğini, Hisse Senedi Fiyatlarının yükseleceğini, Faizlerin dengeleneceğini tahmin etmek imkansıza yakın bir öngörüdür. Bu nedenle ekonomide yeniden dengelenme çok daha düşük bir TL, çok daha yüksek faiz ve daha da çok ucuzlamış (!) Hisse senedi fiyatları ile ancak mümkün olabileceğini söylemek sanırız kehanet olmaz.
Erden Armağan ER
Erdener1970@gmail.com