Hedef hastalığına yakalanmış bir sektör

Hedef hastalığı da sedef hastalığı gibi tedavisi zor, bir türlü geçmiyor. Kaşıdıkça büyüyor. Her şeyin ama her şeyin hedefini veriyor bu sektör. Hedefsiz nefes bile alamıyor  . Günde kaç nefes alınacağı bile yukardan belirleniyor .
Bir sektör düşünün ki çalışanı ayrı, emeklisi ayrı mağdur.
Çalışanlar çalışırken ölüyor, ölmek istemeyenler genç yaşta işsiz kalıyor, emekli olanlar ise ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor.
Her emekli vatandaş 1000 TL. bayram ikramiyesi alırken bu sektörün özel tarafından emekli olanları kuruş alamıyor… 
Öyle bir sektör ki tüm ekonomi onun iki dudağının arasında dönüyor. Borsa o sektörün hisselerine bağlı düşüp yükseliyor. En çok kar eden olmasına rağmen çalışanlarını en çok yine o sektör işten çıkarıyor.
Göz göre göre yaptığı haksızlıklar yanına kar kalıyor. Soygun bile yapsa, kılıfına uygundur deyip kimse hesap sormuyor.  En çok denetlenen olmasına rağmen en rahat at koşturan. Hele işin içinde yabancı sermaye de varsa “aman kaçmasın” diye ne yapsa göz yumuluyor. 
GÜNAH KEÇİSİ OLMAK
Bir sektör düşünün ki, rakamları geriye gittikçe üst düzey yöneticileri  daha yüksek primler alıyor, zarar büyüdükçe zarar ettirenler terfi ediyor, tüm organize işler yukarılarda döndüğü halde, sendikası   olsa bile en alttakiler bir türlü birlik olamıyor.  Yine de seçimlerde organize işler çevirmekle onlar suçlanıyor. Her yerde  günah keçisi olmaktan bir türlü kurtulamıyor.
Öyle bir sektör ki, sözde en ileri teknolojiyi satın alıyor, en dijital hizmeti sunuyor ama tüm bu yatırımları pahalıya yaparken tüm batıklarını  da yurtdışına ucuza satıyor. Bu da yetmiyor yeni yeni  batıklar yaratmak için yine gidip yurtdışından yüksek faizlerle ( ama rahat ) borçlanıyor, tüm bunları yaparken de hiç ama hiç rahatsız olmuyor. 
Öyle küçük düşünmeyin, büyük devasa bir sektör düşünün. Tüm ekonominin can damarı . Siyaset bile bu damardan besleniyor .
Ne zaman seçim olsa muslukları açıyor. Açılan muslukları kapatmayı unutmuş olacaklar ki kaynaklar durmadan boşa akıyor, israf oluyor, yeri dolmuyor. 
Hedef hastalığına yakalanmış bir sektör. Hedef hastalığı da sedef hastalığı gibi tedavisi zor, bir türlü geçmiyor. Kaşıdıkça büyüyor. Her şeyin ama her şeyin hedefini veriyor bu sektör. Hedefsiz nefes bile alamıyor  . Günde kaç nefes alınacağı bile yukardan belirleniyor . Bazen de bu hedeflerle tüm ekonominin ayarı bozuluyor . Sonra da kolay kolay düzelmiyor. 

İşte o sektör düzelmeden hiç bir şey düzelmez bu ülkede. Suyun başını onlar tutuyor, bal tutan parmaklarını onlar yalıyor. Hortumun ucu yurtdışında. Önce yurtdışından yurt içine sıcak sıcak akıyor sular, sonra tam tersine akarken ortalık birden buz kesiyor. 

Bu sektörü bir düzenleyen ve denetleyen de var elbet. Ama denetleyeni de denetleyen başkaları var olmalı  ki yıllardır süren, sürekli eleştirilen uygulamalarda geri adımlar çok zor atılıyor. Kolay olmuyor. 

Artık O sektörün kendine bir çekidüzen vermesi şart. Yerli ve milli düşünmesi , ona göre planlar yapması, uygulaması, etik davranması, ülkenin çıkarlarını gözetmesi, dışarıdan aldığı suflelerle konuşmaması, kendi sesini , sözünü bulması, kendi anadilini konuşması elzem. 

Yapabilirler mi ? Patronlarında bu kafa varken zor.