Kerim Rota Yazıyor: Neymiş bu Türev Zararları?

İlk kez kamu bankalarının bilançosunda dikkat çeken ve son dönemin en tartışılan konusu türev zararı. Usta hazineci Kerim Rota, türev zararını anlatıyor:
Son dönemlerde Banka Bilançoları ve Gelir tabloları açıklandıkça “Türev Zararı” denen kalem oldukça ilgi çekmeye başladı.
Aslen çoğu zaman inişli çıkışlı bir trend izleyen bu kalem, Türk Lirası’ndaki değer kaybı ve TCMB’nin rezervlerini bankacılık sistemi aracılığı ile müdahalede kullandığı iddialarının ardından daha konuşulur hale geldi. Daha çok göz önünde olan ise tabi ki Kamu bankaları oldu.
Öncelikle sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim.  “Türev Zararı” kalemi tek başına bir şey ifade etmediği gibi, bir bankanın bu kalemden çok kar veya zarar etmesinin Türev piyasasında yapılan spekülasyonla genelde hiç alakası yoktur.
Para Medya yazarı Hanife Serter’in son yazısı “Matematik Şart”. Türev kar/zararı işini anlamak için de biraz Matematik gerekiyor. O zaman gelin beraberce bu denklemin içinden çıkmaya çalışalım.
NEDİR BU ZARAR?
Türev karı/zararı kalemi 3 kalemden oluşan Ticari kar/zarar kaleminin bir bileşenidir.
Diğer 2 kalem “Kambiyo kar/zararı” ve “Sermaye piyasası işlem kar/zararları” dır. Bu 3 kalemin toplamı “Ticari kar/zarar” olarak adlandırılır.
2019 Haziran Gelir tablosuna baktığımızda 3 kamu bankasında Ticari kar/zarar kalemi neredeyse -7,5 Milyara ulaşmaktadır. Bu 3 bankanın 6 aylık toplam net karının 4,5 Milyar TL olduğunu göz önüne alınırsa ticari zararı incelemek şart. Bu -7,5 Milyar içinde Sermaye piyasası karları ihmal edilebilir olunca Türev ve Kambiyo kalemini incelemek yeterli olacaktır.
Bu 3 bankanın geçtiğimiz yıla göre Türk Lirası kredileri %10’dan fazla artarken, TL mevduatları nerdeyse hiç artmamış. Yabancı para kredileri Dolar bazında düşerken, Yabancı para mevduatları Dolar bazında artmış.
Mevduat sahibinin ve kredi kullananların anlaşılabilir tercihlerinden dolayı bankaların Türk Lirası likiditeleri azalırken, Yabancı para likiditeleri artmış.
Bu durumda bilançolarındaki fazla Yabancı para likiditeyi “swap” yoluyla Türk Lirasına çevirmeleri en akıllıca finansman tekniği.  “Swap” yoluyla bunu yapmaları hem kur riski almama hem de diledikleri vadede işlem yapma esnekliğini getiriyor.
İlk 6 ay faizlerini düşünürsek “Swap” yapılırken borç aldıkları Türk Lirasına %24 civarında faiz öderken, karşı tarafa borç verdikleri USD’ye %2 civarı faiz alınması bu işlemlerin doğası gereği. Bu “negatif” %22 marj muhasebe tekniği açısından “Faiz Gideri “ne değil, “Türev veya Kambiyo” zararına muhasebeleşir.
Borç verilen USD’nin TL’ye karşı değer kaybettiği durumda” kambiyo” karı elde edilirken aynı miktarda “türev zararı” ortaya çıkar. Ancak asıl yüklü zarar bundan değil, bahsettiğimiz %22 faiz farkından ortaya çıkar. Bu da aslen bir “zarar” değil “faiz gideri” dir.
SWAP BÜYÜKLÜĞÜ
6 ay içinde elde edilen 7,5 Milyar zarar veya daha doğrusu “faiz gideri” tersten gidersek nasıl bir swap büyüklüğüne denk gelir? 6 ayda 7,5 Milyarlık bir faiz gideri yaklaşık 68 Milyar TL veya 11 Milyar USD eşdeğeri bir swap büyüklüğüne denk gelmekte.
Tesadüfe bakın ki,3 bankanın 6 ayda arttırdığı TL kredi miktarı da nerdeyse 60 Milyar TL.
TL mevduatların artmayıp, YP mevduatın arttığı bu dönem de bu kadar ilave swap yapmış olmaları zaten beklenir.
Sonuç olarak “Türev zararı” kalemini spekülatif bir işlemin sonucu olarak değerlendirmek yanlış.
Ancak bankaların Net Faiz gelirlerine de bakarken de “Swap sonrası Net Faiz geliri” olarak incelemek çok daha doğru. Böyle bakınca Türk Bankacılık Sektöründe bir piyasa spekülasyonu yapılmadığı ancak geçtiğimiz yıla göre Net Faiz Gelirlerinde faizlerdeki yükseliş nedeniyle önemli erozyon olduğu görülebilir.
Faizler yükseldikçe bundan bankalar da zarar görmekte.
Keşke ekonomiye olan güvenin geri gelmesiyle hem mevduatlar hem krediler Türk Lirası ağırlıklı olsa da bu hesaplar yapılmak zorunda kalınmasa.