Ben İkna Olmadım!

HANİFE SERTER, yurtdışında okuyup bankaların başına geçen ve insanların ruh sağlığını bozan o yöneticileri yazdı. 
Havasından mı suyundan mı bilemem ..
Bu Amerika’ya üç beş ay bilmem ne eğitimine gidende bile oluyor bu tavır.
Sistemin meşhur cümlesi …
Ne zaman bir şeyleri sormak, sorgulamak isteseniz bilmiş bir tavırla karşınıza dikiliverirler .
” Ama sen şimdi önce bir kendini sorgula bakalım. Suçu kendinde ara.. Neyi nerde yanlış yaptın acaba ?! “
Yok kardeşim yok. Yanlış yapılan bir şey filan yok.
Neyse onu yazıyoruz, söylüyoruz işte dosdoğru . Yamuk düzeninizin, çivisi çıkmış sisteminizin arızalarını vuruyoruz  yüzünüze. Daha da yüzsüzlük edip ” Sen şimdi hatayı kendinde ara..” demeyin işte.
Yutmuyoruz.
ÇOK MU MÜKEMMELSİNİZ?
İkna odalarında da, ışıltılı sahne şovlarında da, sahte motivasyon eğitimlerinde de …(hatta hiç ummadığınız bir anda , bir şovmenin Instagram paylaşımında bile ) çıkabilir karşınıza … “ Biz çok başarılıyız, çok mükemmeliz, her işimiz yolunda çok şükür, sende sorun var sende, sen hatayı kendinde ara ” diye akıl verebilirler size …
İşiniz ve içiniz dosdoğruysa, hayata dair ilkeleriniz, değerleriniz ve bir duruşunuz varsa bunlara “ ikna” olmazsınız.
BEN İKNA OLMADIM!
Ben ikna olmadım şahsen. Buyur beni ikna et edebilirsen. Beş kuruşluk bir menfaat beklemeden sektörün, bankacıların sorunlarını yazıyoruz yıllardır. Dedikodu diyenler kendisine baksın önce. İşin Stresinden, sistemin baskısından,  kendini yiyip bitiren bir kadının arkasından , cesedi daha toprağa bile verilmeden yaptığı ” dedikoduya” baksın.. Eşi ile konuşmuşmuş da “ Para saymak çok güzelmiş...” demişmiş… Yıllarca portföy yönettikten sonra tekrar gişeye oturtulan bir kadın.. Beyin kanamasından vefat etti. Sendika dahil (!) herkes ayağa kalktı . Stresle ilgisi olmadığını açıklamak bir komedyene düştü.. Trajediye bak..  ( Bkz. Nadide Kısa )
Neyse. Şov yapmak isteyen şovunu yapsın. Biz yine işimize bakalım.
Kurumlar eskiden kendine ” bağlı” çalışan isterdi. Artık durum değişti. Şimdi tek istedikleri “ bağımlı” çalışanlar. O kurum olmadan nefes bile alamayacağına inanan insanlar .  Bazen bazı anneler de bilinçsizce yapar. Çocuğuna öyle mesajlar verir ki çocuk artık annesi yanında, başında olmadan hiç bir şeyi kendi kendine başaramayacağına inanmaya başlar . Bir belgeselde izlemiştik . Yavrusunun her ihtiyacını karşılayan, yemeğini sürekli ağzına veren bir anne orangutan öldüğünde yavrusu da kısa süre içinde açlıktan / depresyondan kendi kendine hayatını idame ettirememekten dolayı ölüyordu. Çok çarpıcı bir hikaye…
YURTDIŞI EĞİTİMİ
Hiçbir insan , hiçbir insan ya da kurum yüzünden bu duruma düşmemeli işte. Bağlı olmak iyidir. Doğrudur . Güzeldir. Güç ve güven verir insana. Bu ülkenin güzide markaları , kurumları yıllarca çalışan bağlılığı ile büyümüştür, yükselmiştir. Son yıllarda değerini bilememiş, Yurtdışı eğitimli, Amerikan Sistemine hayran yönetimlerin elleriyle bu ” bağlılığı” boğmuş, yerine bağımlılığı koymuştur. Kredisi ile bağımlı, referansı ile bağımlı, maaşı, primi , ünvanı, koltuğu , motivasyon eğlenceleri (!) ile “bağımlı” çalışanlar yaratmaya çalışmış, büyük ölçüde başarmış, kuruma “bağlı” olanların bağını acımasızca kopardıktan sonra ” bağımlılara” istediğini istediği gibi yaptırmıştır. Olay budur.
Eyy CEO’lar ! Bir kurumun sürdürülebilir başarısı ” bağımlı” çalışanlara değil, ” kurumuna bağlı ” çalışanlara bağlıdır. İkna odalarında insanları istifaya zorlamak tüm yönetimler için acizlik, yetersizlik, değersizlik göstergesidir . Siz sadakati haketmiyorsunuz. Yıllarca deli gibi çalıştırdıktan sonra işten çıkarma tazminatlarını ödememek için “kendin istifa et yoksa referansını kirletiriz ” diyerek tehdit ve  ihanet ettiğiniz çalışanlarınız sizden yüklü tazminatlar istese yeridir. Belki ileride mahkemelerde mahkum edildiğinizi de göreceğiz  ama bilin ki vicdanlarda çoktan mahkum edildiniz. Aslında en ağır mahkumiyet de budur.

( Not: Emeklilerin sağlık imkanları ile ilgili sorunlarını takipteyiz. Bayram ikramiyelerini vermediniz, bari sağlıkları için üzerinize düşeni yapın ! )
YanıtlaYönlendir