Böcek hikayesi!

Günlerdir gündemden düşmeyen ( aslında hep gündemde olup da hiç görülmeyen) intihar vakaları işte hep bu böcek hikayesinden. Okumadıysanız okuyun. Okuduysanız tekrar okuyun. Okumayanlara okutun Peki Nedir bu böcek hikayesi?
Geçen hafta verdiğim sözü tutuyor, banka konularına hiç girmeden, doğrudan İnsana  genel kültür kazandıracak meseleler hakkında yazmaya devam ediyorum.
Bir önceki yazımda kötü muameleden ve işsizlikten iyice deliren bir karakteri anlatan popüler bir filmden bahsetmiştim. Bu hafta da artık klasik olmuş bir hikayeden bahsetmek istiyorum. Bu hikayeyi yazan ve unutulmazlar, en çok okunanlar arasına sokan dahi yazarımız da aslında ana fikir olarak filme benzer bir noktadan hareket eder. Bir sabah uyanıp da ” işe gidemeyecek durumda” olduğunu farkeden bir karakterin yaşadığı dramın metaforik bir anlatımıdır bu hikaye. Her güçlü,  güzel ve iz bırakan hikaye gibi en önemli özelliği bu metaforun çok sağlam olmasıdır .
Aniden işsiz kalan, işe gidemeyecek duruma düşen, bu utançla bir odaya  kapanan, en yakın çevresi tarafından bile taşınması gereken bir yük, utanılacak bir varlık, mide bulandıran bir “işe yaramaz” olarak görülen  böceğimizin ( işsizimizin ) kendi içinde yaşadığı farkındalıklar, yeni çevresine yeniden uyumlanma çabası, çektiği acılar, sancılar, yalnızlık duygusu, çaresizliği ve bir taraftan da bu yaşadığı dönüşümün etkisiyle çevresine saldığı korku… Ne yapacağı kestirilemeyen bu böceğin ( işsizin) ,  köşeye sıkışmış bir halde yaşamaya devam ederken en yakınlarının hiç görmediği yüzleri ile yüzleşmesi. Onların zaman zaman şefkatine, acımasına, zaman zaman da şiddetine ve acımasızlığına maruz kalması.

Onu bu ” işe yaramaz” hale düşüren ” hasta eden” işi ” hakkında kimsenin bir fikrinin olmaması, herkesin sadece paraya önem vermesi, işvereninin yüzsüzce evine kadar gelip içine düştüğü çaresiz durumu, ne sebeple işe gidemediğini  bile bilmeden ve sormadan ” bu sorumsuzluğu ( işe geç kalma) nedeniyle “ onu işten kovacağını beyan etmesi…
Yani sizin anlayacağınız aradan yüz yıl da geçmiş olsa hikaye aynı hikaye. Patronlar aynı patron , işsizler aynı ” böcek”.

Günlerdir gündemden düşmeyen ( aslında hep gündemde olup da hiç görülmeyen) intihar vakaları işte hep bu böcek hikayesinden. Okumadıysanız okuyun. Okuduysanız tekrar okuyun. Okumayanlara okutun. Empati duygusunu her geçen gün yitiren toplumumuzda kendisini ” böcek” gibi hisseden insanların sayısı arttıkça etrafımız çöplüğe dönüyor. Hep birlikte kirleniyoruz. Bu kirlenmeden artık keyif almaya bile başlamış olabiliriz. Böcek olarak yaşamak da, böceklerle yaşamak da zor. Böcek olarak beslenmek de, böcekleri beslemek de mide bulantısı yaratıyor insanda. Ama insan her duruma zamanla, yavaş yavaş alışmaya başlıyor İşte . Kendini bu toplumda bir böcek kadar bile değerli görmeyenler kendi kendilerini ” zehirliyorlar” iki göz odalarda . İnsanlar o odadan gelen kötü kokulara burnunu tıkayarak  yaşamaya çalışıyorlar. Herkeste bir umutsuzluk , bir çaresizlik , bir korku … Bu hikaye biraz da karamsarlığın doruğu bana göre. Kafka yazarsa böyle yazar …

Ben hiç tartışmasız gerçek bir lider olarak gördüğüm sevgili Atatürk’ün ” Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiç bir zaman umudumu yitirmedim. ” sözünü kendime ilke edinmiş biri olarak bu konuda bir öykü  yazacak olsam faklı yazardım diye düşünüyorum . İlla ki bir böcek hikayesi yazılacaksa o neden bir ” kelebek” olmasın ? Sonuçta kelebek de bir böcek…Ama o sürüne sürüne geçen günlerinden sonra kendine bir koza örüp, onun içinde kendini yeniden yaratıp, günü gelince de rengarenk kanatlarıyla  gökyüzünde özgürce uçan eşsiz bir böcek . Bu da harika bir ” dönüşüm” hikayesi olurdu mutlaka. Kim bilir belki de yazıyoruzdur.

Önümüzdeki haftalarda bir grup Finans Perisi ile buluşup kendi hikayelerimizi konuşacağız ve başkalarının da kendi ” dönüşüm” hikayelerini en güzel şekilde yazmaları için ” umut” olmaya çalışacağız. Bu konuya şimdiden emek veren, yüreğini koyan öyle güzel Periler var ki.. Kafka görse şaşardı eminim. Kadın dönüşürse işte böyle dönüşür !