5 TL’ye ekmek alan Türkiye’nin korona ile sınavı!

Önceden çorap, iç çamaşırı üreten ne kadar firma varsa, işin karlılığını görüp, hepsi maske üretimine yöneldi, bildiğiniz beyaz don kumaşından beyaz maske veya likralı kadın külotu kumaşından “nano” yıkanabilir siyah maske üretilmeye başlandı. GÜRCAN KONUR Yazıyor: 
MASKESİZLER CUMHURİYETİ VE KUYRUKSEVER MİLLETİMİZİN KORONALI ALIŞVERİŞ AŞKI

Cuma gecesi saat onda yapılan sürpriz açıklama ile, yaklaşık iki haftadır evde zor tutulan, yüzde ellimizin de önemli bir kısmının yer aldığı halkımız, sokaklar döküldü, şahsen iş gereği her gün dışarı çıkmak durumunda kaldığım için, gözlemleme olanağına da sahibim, son iki haftadır böyle bir insan kalabalığı ve trafik karmaşası ve yoğunluğu ile hiç karşılaşmamıştım.
Normalde böyle bir yasak yerinde olabilirdi, ama bunu en azından birkaç gün önce, örneğin Çarşamba gününden açıklanması doğru olabilirdi, denilecek ki, insanlar o zaman köye, şehir dışına kaçabilirdi, önceden o olanak vardı, ama artık şehirlerin giriş çıkışları tutulmuş halde, şehir dışı seyahat yasakları mevcut. Bugün, oturduğum sitedeki araba sayısının önceki haftalara göre, dörtte bir oranında azaldığını gözlemledim, demek ki kaçabilen zaten önceden kırsala kaçmış.
YASAL OLMAYAN SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI
Aslında İçişleri bakanlığı, yasalarımıza göre, bir genelge yayınlayarak, böyle bir yasak kararı alamaz, salgın hastalık nedeni ile sokağa çıkma ve karantina kararı, sağlık bakanlığına bağlı” İl Hıfzıssıhha Kurulu’nca alınır ve kurul başkanı olarak vali tarafından duyurusu yapılarak, emniyet güçlerince uygulanması için içişleri bakanlığına tebliğ edilir. İşin komik tarafı genelge perşembe gününün tarihini taşıdığı halde, bu karadan cuma günü basın açıklaması yapan sağlık bakanının bile haberinin olmaması idi.
10 NİSAN KORONA HAYRAN İZDİHAMI
Duyurunun açıklanması ile, başta sigara tiryakileri, akşamcılar, hafta sonu içicileri, evinde bebeği olup, sütü ve bebe bisküvisi bitenler, bebek bezine ihtiyaç duyanlar, kola müptelaları, evinde ekmeği, pırasası, lupposu olmayanlar başta olmak üzere, ahali sokaklara döküldü.
Kimsenin bu insanlara kızmaya ve aşağılamaya hakkı olamaz, herkesin ihtiyaçlar hiyerarşisi farklı olabilir, sizin için önem arz etmeyen bir ürün, o kişi için elzem sayılabilir, burada asıl sorumlu olan, halk değil, halkını hiç tanımayan bürokrat ve siyasilerdir. Önceden duyurulsaydı, herkes ihtiyacını temin eder, üst üste insanlar yığılmazdı.
OSMANLININ YASAĞI 3 GÜN SÜRERMİŞ
Aslında bir süredir, marketlerin çalışma süreleri sabah-akşam 9 aralığı olarak sınırlandırılmıştı, büyük marketler buna uymakla birlikte, küçük marketler dün 12’ye kadar açıktı, önlerinde insanlar kümelenerek, uzun kuyruklar oluşturmuşlardı. Tekel bayileri ve büfeler önünde de kalabalık kuyruklar vardı, insanlar ellerinde litrelik su şişeleri, biralar, çerezler, cipsler, sütler, türlü abur cuburlarla çıkıyorlardı. Aslında, kanunen saat 22’den sonra alkol satışı yasak, ama hiç takan yoktu, öyle ki, dolaplar boşalmış, ürün kalmamıştı.
FIRINCININ KÜREĞİ VE KIZI
Market ve büfelerde ekmek kalmadığı için daha büyük kalabalıklar fırınların önünde kuyruğa girmişlerdi, bazısında maske bile yoktu, sorulduğunda hiçbir yerde maske bulamadıklarını, parası ile de satın alamadıklarını söylüyorlardı.
İlk önceleri gerekli sosyal mesafe korunsa da sosyal muhabbet arttıkça, aradaki mesafe azalıyor, sigara içenlerin birbirine verdiği çakmak korona misali, elden ele dolaşıyordu.
Maske takanların da hijyene dikkat etmedikleri, ağızlarındaki maskeyi bir çenesinin bir altına, bir üstüne çekmelerinden anlaşılıyordu.
İşin ilginç yanı fırının yanındaki sitede oturanlar da sıradaydı, halbuki fırın sabaha kadar açık olacaktı, isterlerse geceden veya sabahtan ekmek temin edebilirlerdi.
Sırada arka arkaya bekleyen ve sohbet ederken tanışan komşular, aynı sitede altlı, üstlü oturduklarını öğreniyor, ekmek sırası olmasa selam vermeden aynı siteye girip çıkacaklarını fark ediyorlardı.
BİR EKMEK 5 LİRA
Bir saatlik beklemenin sonunda, saat 00:30 olduğunda, hazırlanan hamurun bittiği, yeniden hamur hazırlanarak yeni ekmeğin 1,5 saatten önce hazır olamayacağı, ancak isteyen varsa 5 liralık tam buğday ekmeklerinden satın alınabileceği duyuruldu, meğerse 1 saattir boşa bekleniyormuş, tam buğday ekmeği sıra olmaksızın satılıyormuş. Herkes şoktaydı, ama eli boş dönmektense, tanesi beşer liradan tam buğday ekmeklerimizi alarak evlerin yolunu tutmak zorunda kalınmıştı.
Neticede müşteri ekmek bulduğu için mutlu, fırıncı kısa günün karından daha da mutlu idi. Fırın çalışanlarının kasiyer dahil hepsinin erkek olması, bakkalı yağmalayanların, bakkalın karısını da kucaklayıp götürmelerinden kaynaklı olabilirdi, o hengamede, fırıncının kızı da kaçırıla bilinirdi.
MİLLET AÇ AÇ!
O gecenin en komik ve ilginç olayı da ekmek kuyruğunda yaşanıyordu, içerisinde yüksek sesle müzik çalınan Tofaş Şahin marka otodaki gençlerden birisi, tam kuyruğun yanına geldiklerinde müziği keserek, camdan uzanıp, ” Millet aç, aç!” diye bağırarak, anında uzaklaşıyorlardı. Bu olaya kuyruktakilerden kimisi küfrederek, kimisi de kahkaha atarak tepki veriyordu.
MASKELİ BALO VE ONUN SAHTE YÜZLERİ
Maske ihtiyacını geçen haftaya kadar eczanelerden temin ediyorduk, aslında ilk önceleri maske üretimi az olduğu için televizyona çıkartılan uzmanlar maske gereksiz diye yalan söylüyorlardı, ne zaman maske üretimi arttı, aynı uzmanlar maske şart demeye başladılar.
Aslında maske üretiminin büyük bölümü ruhsatsız, kaçak ve kontrolsüz üretimden kaynaklanıyor, ama böyle bir ortamda, bakanlığa ruhsat başvurusu yapıp, üretim izni için beklense aylar geçer, halbuki acilen milyonlarca maskeye ihtiyaç vardı, bu yüzden yetkililer de buna göz yumdular.
ÇORAP ÇAMAŞIR, MASKEYE DOLAŞIR
Önceden çorap, iç çamaşırı üreten ne kadar firma varsa, işin karlılığını görüp, hepsi maske üretimine yöneldi, bildiğiniz beyaz don kumaşından beyaz maske veya likralı kadın külotu kumaşından “nano” yıkanabilir siyah maske üretilmeye başlandı.
Eczanelerde satılan maskeler dahil, çoğunun üzerinde üretici firma adı ve adresi yer almıyor, birçoğu faturasız alınıp, satılıyor. Aynı medikal maske veya toz maskesi, 3 ile 7 lira arasında satılıyor, nano dedikleri yıkanabilir siyah maskeler 10 ila 25 lira arasında satılıyor.
TEKSTİLİN GÜCÜ
Avrupa’da ve Amerika’da tekstil üretimi karsız ve gereksiz görüldüğü için terk edilmişti, o yüzden üretim yok, sadece ithalat yapılıyor.
Bizde de zamanında, bazı aklı evveller tarafından emek yoğun sektörlerden olan tekstili terk edelim, Mısır’da, Çin’de ürettirelim diye propaganda yapılıyordu, iyi ki o söylem başarılı olmamış.
Hala ülkemizde tekstil üretimi ileride ve bu sayede kısa sürede milyonlarca adet maske, koruyucu önlük, siperlik üretimi yapıla biliniyor, ama kendi halkımıza değil, dışarıya hibe diyoruz, asıl acınacak durum da bu olmalı…
MASKE SATIŞI RESMEN YASAK MI?
Aslında maske satışı resmen yasak olmadığı halde, millet satmaya çekiniyor, satanlara da müdahale edilip ceza kesiliyor. Maske satışının yasak olduğunu sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşmasında dile getirdi, ama bununla ilgili, olarak ne kanun teklifi meclise verildi, ne de KHK (Kanun Hükmünde Kararname) çıkarıldı.
Padişahlık zamanında bile, padişahın her söylediği kanun olmaz, ferman haline getirilerek, altına da padişah mührü vurulurdu, tek adam yönetiminde ise ağızdan çıkan her söz kanun olmaya yetiyor. Eskiden “kanun benim! ” adında bir Cüneyt Arkın filmi vardı, nedense birden aklıma o film geldi. Bu başkanlık rejimi bir harika dostum, ne istersen onu yapabiliyorsun.
MASKE MUSKE MİKİFARE
Bugün maske satışının yasaklanması yurtdışına büyük montanda gönderilmesi nedeniyledir, dış itibarı sıfırlananlar, bu zor günlerde batılı ülkelere yardım ederek, ilerisi için itibar ve davet yatırımı yapıyorlar, vatandaş maskesiz kalacakmış, kimsenin umurunda bile değil.
Maske üreticilerinin karşısında, tek alıcı olarak devlet kaldığında, doğal olarak fiyatı da devlet belirleyecek, satın alınan maskeler ucuza mal edilerek, bu sayede yurtdışına da gönderilip, kalanlar vatandaş dağıtılacak, aslında politika gereği, sayının  yetersiz kalınacağı bilinerek az dağıtılıyor, hem maske zorunlu kılınıp, hem de yeterince maske bulamayanlar , doğal olarak dışarı çıkamayıp, evlerinde kalacaklar, maske takanlarda virüse karşı sanki korumalı imişler gibi, gereksiz bir özgüven oluşuyor, bu engellenmiş olacak.
Gerçi vatandaşımız kendi çaresini kendi üretir, mesela zamanında stres çarkı satışı, moda ve karlı olduğunda tekel bayisinden, telefoncusuna, hatta çiğ köftecisine kadar herkes stres çarkı satmaya başlamıştı, Ostim sanayi sitesinde bile onlarca imalatçı türemişti, lakin sonradan talep kesilince, mecburen fiyatlar da dibe vurmuştu.
Aslında maske satışı da aynı mecrada seyrediyordu, üretim daha da fazla artınca fiyatlar zaten kendiliğinden düşecekti, ama İngiltere ve Amerika yüklü sayıda maske talebinde bulununca işler değişti. Mesela AB üyesi Macaristan’a kendi ortakları yardım etmeyip, ülkemizden tıbbi malzeme desteği verilince, Macar başbakan “biz de Türk’üz” diyerek, Türki devletler zirvesine bile katıldı.
BEN TEKELCİNİN ZEKİ VE UYANIĞINI SEVERİM
Ben maskeyi tekel bayisinden temin ediyorum, telefon tamircisi, kozmetikçi ve medikalci esnaf da el altından satıyor. Parayla satılması yasak olduğu için mesela biranın, el dezenfektanın veya kolonyanın yanında parasız hediye(!) olarak satılıyor. İnsanımız akıllıdır, kendisi de yüksek fiyat ödeyerek aldığı ve piyasada yüksek talebi mevcut olan ürünü kimse satmamazlık edemez ve bedava da vermez. Güya e-devletten talep girerek, cep telefonuna gelen mesajla, 10 günde bir eczaneden 5 adet bedava maske alınacakmış, normalde 3-4 saatte bir değiştirilmesi gerektiği için çalışan birisi için o maske 2 gün bile dayanmaz, kalan günler ne yapacak?
ECZACILARIN KâBUSU
Bazı eczaneler, kapıdan müşteriyi sokmayarak, girişten veya camda açtırdıkları bir kapaktan satış yapıyor, bazısı camekanla, müşteri holü ile kalan kısmı tümden ayırmışlar, pos cihazının şifre pad kısmını dışarıda bırakmışlar, müşteri ödemeyi de oradan yapıyor, bazı eczanelerde ise eski tas eski hamam hüküm sürüyor.
KOLONYANIN DERECESİ DÜŞÜK
Piyasadaki kolonyalar da hileli, etkin kolonyanın 70-80 derece olması gerekirken, birçoğu 40-50 dereceden ibaret, bunu kokladığınızda keskinliğinden ve elinize döktüğünüzde eğer bir çizik veya ufak yara varsa yakıp, az yakmasından anlayabiliyorsunuz. Eskiden derecesi kolonya kutularında yazardı, şimdi yer almıyor, o yüzden sanki ucuzlamış gibi gözüküyor, aslında pahalanmış durumda…
Kıytırık plastik eldivenleri kutusu 10-15 lira iken, bugün 80-90 liraya fırlamış durumda, insanımız çok fırsatçı ve acımasız, zor durumdaki alıcıyı affetmiyor, zaten “Hasta, yatağında s. evilir.” diye bir deyiş, sanırım başka hiçbir dilde yoktur.
MARKET TARİKATI
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, “Sevmişim tarikatını, bizi artık markete bile almıyorlar.” fıkrasında olduğu gibi, yakında bu karantina kafası ile, maskemiz de olsa, markete değil, kuyruğuna bile giremeyeceğiz. (Fıkrayı bilenler, bilmeyenlere anlatsın.)
KORONA ANMA ŞENLİKLERİ
Asil milletimizin, 10 Nisan Koronalı kuyruk ve maskesiz bayramını kutluyor, nice N95’li ve temiz havalı günler diliyoruz. 10 Nisan Koronayı anma, hastalık ve ölüm bayramı tüm yurtta, yavru vatanda ve dış temsilciliklerimizde coşku ile kutlanıyor. Bugün 10 Nisan, Korona oluyor insan!
Korona nasıl olursa olsun, sizin havanız temiz olsun!
RAMAZAN PİDESİ ÇIKIYOR, SIMSICAK!
Önümüz ramazan ayı, ramazanda pide kuyrukları başlayacak, pide sever milletimiz sımsıcak pidelerinden ayrı kalamaz, siz dibdibe kuyrukları asıl o zaman seyreyleyin. Pidesiz kalan bir milletin hayat damarlarından birisi kopmuş demektir.
Not: Madem bu kadar yakinen gözlemlemişsin, demek ki sen de oradaymışsın diyecek uyanık arkadaşlara şimdiden cevap vereyim, gözlem yapmak için olay mahallinde olmanız gerekiyor, evin balkonundan maalesef gözükmüyor, neticede ben de dahil hepimiz bu asil milletin bireylerinden biriyiz, kendimizi hiç kandırmayalım lütfen…
GÜRCAN KONUR
KORONA GÜNLERİNDE GÖZLEM YAPAN VATANDAŞ
(EVDE UNUMUZ, YUFKAMIZ KALSAYDI, GÖZLEME YAPACAKTIK YA NEYSE…)