Bankalarda Yıllık İzin Kabusu

Bankalar şimdi de personelin yıllık izinine göz dikti. Hanife Serter yazıyor:
Bu konuda yazmam için günlerdir çok sayıda mesaj alıyorum. Bunun şu anda sadece bankacılık sektörüne özel bir durum olmadığını da biliyorum . Salgın tehdidi ve kısıtlamaları başladığı günden itibaren bir çok farklı sektörden işveren bu tercihini ortaya koydu.
İşçilerine “ sizi eve gönderip maaşınızı ödemeye devam ederim ama yıllık izinlerinizden düşerim..”  dedi. Beterin beteri nedir bu koşullarda ? Virüs riskini göze alıp çalışmak üzere iş yerine gelmeye devam etmek ya da ücretsiz izin kullandırılması. Daha beteri işten çıkarılmak belki ama o da geçici olarak yasaklandı.
Zaten şimdi bu ortamda hangi işveren uğraşacak işten çıkarmayla, kim ödeyecek ihbar tazminatı , kıdem tazminatı , birikmiş yıllık İzin paralarını ? Kolay mı ? Dursun bakalım şimdilik .
İş verenler zor durumda. İşler bıçak gibi kesildi. Mahallemizin esnafı, küçük ve orta ölçekli işletmeler için bu böyle, bunu biliyoruz , görüyoruz da .. Peki ya o efsane karları yazan, yıllardır en yüksek satışları yapan, şube üstüne şube, mağaza üstüne mağaza açan  kurumsal firmalar ?
Onlar da mı bu kadar çıkmazda ? Öyle olmalı ki bu zor günlerde ilk akıllarına gelen çalışanların yıllık izinlerini kullandırarak ekstra maliyetten kurtulmak. Zaten o izinler işçilerin hakkı değil bir lütuf adeta. İstediği Zaman verir, istemediğinde vermez. İşler yoğunsa ertele der, iptal eder , keyfine göre kullandırır ya da kullandırmaz .. Hele bankalar bu konuda çok tecrübelidir. 10-15  yıllık bankacının içerde birikmiş baya bir izni vardır. Kullanamamıştır. Kullandırılmamıştır. “Çok gerekliyse bir hafta çıkıp gel” denmiştir.  Onu da şube içinde kimseyle çakışmaması , yetki devirlerinin yapılabilmesi için farklı aylara yaymak gerektiğinden çoğu Zaman keyfinize ya da ihtiyacınıza göre kullanmak pek mümkün olmamıştır .
DAVALIK OLUYOR
Bundan bir ay öncesine kadar o birikmiş izinlerin parası işten çıkarmalarda toplu para olarak eline geçiyordu banka çalışanlarının . Onu da kafasına göre “son beş yıl” ile sınırlayan bankalar beş yıldan daha eski kullanılmamış yıllık izin bedelleri için çalışanlarla davalık oluyor ve bu davalar 3-4 yılda ancak sonuçlanıyordu. Çalışanların en çok ihtiyaç duyduğu anlarda, yıllarda kullanamadığı bu yıllık izinlerin  maddi karşılığı çok yüksek olmasa da manevi bedeli oldukça ağırdır aslında.
Fiziksel ve psikolojik olarak en çok yıprandığınız , bütün yılın yorgunluğunu üzerinizde taşıdığınız, yakınlarınızın size en çok ihtiyaç duyduğu zamanlarda kullanmanıza izin verilmeyen o yıllık izinler sadece sizden değil , ailenizden , çocuğunuzdan da çalınmış zamanlardır aslında .
Birlikte çıkılamayan tatiller, çocuklar için yalnız ya da büyük anne/baba yanında geçirilen günler demektir. Bir hastanız, bir cenazeniz, bir düğününüz varken kullanmak isteyip de kullanamadığınız, ” Şimdi işler çok yoğun, şubede başka kimse yok, tam da devre sonu/ yıl sonu/ yıl başı/ bayram öncesi/ bayram sonrası vs. vs.  ..” denilerek  bilinmezliğe doğru sürekli ertelenen izinlerdir. Kurumunuz sizden sürekli “fedakarlık” bekler bu konuda.
Bugün belki de uzun yıllardan sonra ilk kez fedakarlık sırası kurumlara gelmişti aslında . İlk kez çalışanlar bekledi ki patronlar ; ” İşler durdu arkadaşlar ama biz güçlü kurumlarız, bunu da atlatırız , işler yoğunken sizler çok fedakarlık ettiniz, şimdi de sıra bizde , mesai ücretleriniz ödenmek kaydıyla sizleri bir süre evde dinlendireceğiz..” desinler. Bunu diyen gerçekten büyük ve güçlü firmaları , kurumları , markaları kutlamak lazım. Böyle kurumlar bu dönemde gücünü ve sağlamlığını ispatlamıştır bana göre. Yapabileceği en değerli yatırımı yapmıştır. Çalışanının gönlünü fethetmiştir bir kere daha. Kurum bağlılığını, sadakatini  %100 arttırmıştır. Bu bir iki aylık yatırım onlara çalışanları ve müşterileri tarafından yıllarca sürecek bir minnet  olarak geri donecek ve çok daha fazlasını kazandıracaktır eminim.
ÖLDÜK-BİTTİK!
Diğer taraftan bir iki ay sürecek  olağanüstü bir krizi bile maddi olarak yönetemeyip gözünü çalışanının yıllık izinlerine diken ,” Öldük, bittik, yandık, mahvolduk..” ağlaklığı içinde yine ve yeniden ” samimiyetsiz ” bir şekilde çalışanlarından ” fedakarlık ” bekleyen kurumlar için diyecek bir şey yok. Onlar ölmüş de ağlayanları yok. Çalışanlar elbette mecburen her zaman olduğu gibi kendi “ yıllık izinleri “ni kurumunun varlığına armağan edecektir. Cesareti olanlar belki de o yıllık izin kağıdına ” kendi isteğim dışında zorunlu olarak yıllık izne çıkarılıyorum..” şerhini düşecektir. Bu süreç bittiğinde, yıllık izinlerini tüketmiş olanlar işlerine devam ediyor olurlarsa uzun süre kesintisiz çalışmaya, bu kayıp zamanları telafi edecek ekstra çalışmalara, fazla mesailere maruz kalacaktır muhtemelen. Emek veren ile sermaye koyan arasında her iki tarafın da çıkarlarını dengeli şekilde gözetleyen otoriteler olmadığı sürece bu düzen( sizlik) böyle devam edecektir. 
Mecburen yıllık izin kullanmak zorunda bırakılan çalışanlara tavsiyem, çok ama çok iyi dinlenin bu izinde. Enerjinizi toplayın, bol bol uyuyun, sağlıklı beslenin, sevdiklerinizle doya doya zaman geçirin, konuşun, sohbet edin, hobilerinizle ilgilenin, kitap okuyun, eğlenceli filmler izleyin, kaliteli müzik dinleyin. Kendinizi adeta yeniden yaratın. Dünyanın gidişatını takip etmeye, yeni iş alanlarını tahmin etmeye çalışın. Bu süreç bittiğinde o yenilenmiş enerjiye çok çok ihtiyacınız olacak çünkü kurumlar bu düşük kapasite çalışma ile geçen zamanların acısını fena çıkaracak. Sizin emeğinize ve gücünüze daha çok ihtiyaç duyacak. Belki de siz bu süreçten çok farklı bir bakış açısı ve tercihlerle çıkacaksınız. Bu günlerde herkesin sık sık söylediği gibi .. 
Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Peki ya siz ?
Kurumunuzla ilişkinizde, eskisi gibi olabilecek misiniz ?