Kurumsal dayak ve sonrası…

Bir kadın bankacının yediği dayak sektör çalışanlarının durumunu gözler önüne serdi. Bir yandan kurumsal dayak, bir yandan dışarda…Hanife Serter yazıyor:
Bu hafta yazmayacaktım, kararlıydım. Nasılsa hep aynı şeyler diyordum… Anlat anlat, hep aynı şeyler. Nereye kadar anlatabilirsin, daha fazla ne söyleyebilirsin ki ?
Karşında  sağır bir duvar, konuş konuşabildiğin kadar…Bu hafta kafamı dinleyecek, hiç bunları düşünmeyecektim ki… Olmadı. İzlediğim iki haber bu yazıyı yazmam gerektiğini düşündürdü .
Birinci olay; Amerika’da bir polis , görevini kötüye kullanıp , ırkçı duygularla orantısız güç uyguladığı bir insanın hayatını bitirdi. Nefessiz bıraktı , “nefes alamıyorum “ dediği halde boğazına basmaya devam etti. Cep telefonu kayıtları olmasa, gözler görmese, tüm dünyanın gözü önünde işlenmese belki de ortaya çıkmazdı, çıksa da bu boyutta tepkilere yol açmazdı… belki . Ama göz görünce gönül öyle kolay katlanamaz . Tabii böyle büyük tepkiler de öyle birdenbire ortaya çıkmaz. Hep bir birikim vardır arkasında , uzun süre sessizce katlanılmış acılar ve haksızlıklar. Şiddet şiddeti doğurur ve işler kontrolden çıkar. Bu sorunların  temeline  inmek, sorunları çözmek de öyle kolay olmaz ne yazık ki. Dengeler, çıkarlar ve alışkanlıklar büyük engeller olarak karşınıza çıkar. Büyük bir kararlılık gerekir. Belki de düzeni temelinden sarsmak.
KONTROLSÜZ GÜÇ
Corona’nın bulaşıcı ve yayılmacı etkisini yaşayarak öğrendik. Sağlıkla doğrudan ilgili olması, ölümcül sonuçlar doğurması nedeniyle dünyanın düzeni alt üst oldu. Her ülke kendi önlemlerini aldı, çözümler bulmaya odaklandı, fedakarlıklar yaptı. Sadece virüsler değil, toplumsal olaylar da bulaşıcıdır. Buna dikkat çekmek isterim. Haksızlık ve adaletsizlik ile yönetilen, kontrolsüz ve orantısız güç karşısında mağdur edilen her türlü toplulukta , kontrolsüz tepkilerin ortaya çıkma ihtimali her zaman vardır. Ne zaman olacağını da kestiremezsiniz üstelik kolay kolay. Ahlaki ve doğru olan bu konuda ” proaktif ” davranıp sorunları büyümeden ve öfke dolu tepkiler ortaya çıkmadan çözme iradesini göstermektir. Yönetenler bu iradeyi ve ahlaki yaklaşımı göstermek ve gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür . Gerisini Amerika ve Trump düşünsün diyerek ikinci olaya geçmek istiyorum…
BANKACIYA PSİKOLOJİK ŞİDDET
Bu olay Kuşadası’nda banka müdürlüğü yapmakta olan bir kadının başına geldi.  Sokakta bir adam tarafından feci şekilde dövülen mağdurenin sesini , çığlıklarını kimseye duyuramadığını, çok korktuğunu ve öleceğini düşündüğünü  anlattığı haberi izlerken kanım dondu. Yıllardır bankacıların önemli bir kısmının maruz kaldığı psikolojik şiddet, baskı ve mobbing ile mücadele etme, farkındalık yaratma çabasında olan bir insan olarak izlediğim haber beni oldukça etkiledi. Uğradığı şiddetin izlerini yüzünde ve vücudunda taşıyan bir kadının acısına şahit olmak çok üzücüydü. Kadına yönelik fiziksel şiddetin sınır tanımadığı ülkemizde iyi eğitimli, iyi bir işi olan, ayakları üstünde duran bir kadın, sokak ortasında dayak yiyor ve kimse duymuyor, görmüyor, çığlıklarına koşup onu kurtaramıyor. Neyse ki etrafta güvenlik kameraları var ve yine olay kayıtlara geçiyor. Yine herkes izliyor ve göz görünce yine gönüller razı olmuyor ve kadınlar pankartlarla sokağa çıkıp olayı protesto ediyor. Olayın kurbanı kadın, kendisine bu şiddeti uygulayan kişinin daha önce başkalarına da aynı şeyi yaptığını ancak şikayetçi ve takipçi olunmadığı için kısa sürede tekrar topluma karışarak aynı şeyi yapmaya devam ettiğini ifade ediyordu televizyondaki haberde. Bu konunun peşini bırakmayacağını ve sonuna kadar takipçisi olacağını söylemesini çok takdir ettim. Bilinçli , eğitimli, özgüvenli bir kadın. Umarım bu gibi fiziksel şiddete eğilimli kişiler konusunda en ağır yaptırımlar uygulanarak  ve önlemler alınarak tekrarı önlenir. 
Bu iki olay da ” fiziksel şiddet, orantısız güç ve psikopat kişilik” üçlüsünün ortaya çıkardığı, kişilerden başlayıp toplumun tepkisine ve isyanına yol açan olaylar… Bunlardan alınacak dersler var.
Geçtiğimiz hafta Paramedya Instagram hesabında bankacılardan işlerinin en sevdikleri ve en sevmedikleri yönlerini tek kelime ile yazmalarını istemiştim … “Düzenli maaş ve insanlara yardımcı olma..” konusunu işlerinin en sevdikleri tarafı olarak beyan etti çoğunluk. Sevilmeyen tarafta ise “mobbing, hedef baskısı, liyakatsiz yöneticiler..”  cevapları ağırlıktaydı. Katılımcı sayısının oldukça yüksek olduğunu ve insanların ” gizliliğe duyulan güven” ile özgür ve samimi cevaplar verdiğini düşününce , üst yönetimleri bir kez daha bu konuda düşünmeye davet ediyorum. Kurumsal şiddet, kurumsal dayak, kurumsal seviyede , iş hayatında insanlar üzerinde orantısız güç kullanma görünür hale gelmemiş de olsa insanların tepkisini çekmeye devam ediyor. Mobbing etkisi yaratan baskıcı maillerinizin çıktısını, görüntüsünü almaya, bu konuları konuşmaya, sosyal medyada takip etmeye dair getirdiğiniz yasaklar, haksız uygulamaların er geç doğuracağı yoğun tepkiden sizleri kurtaramayacak. Bu çağda artık hiç bir  şey gizli kalmıyor. Başka insanların başına gelen olaylardan dersler çıkarmak zeka belirtisidir. Kurumsalda da bu zekayı görmek isteriz.