Bankalar, bankacıları neden gözden çıkarttı?

yazar:

kategori:

Usta Bankacı Ender Balcı’dan müthiş bir sektör analizi: Bankacılıkta karlılık döneminin sonuna gelinmesi ile sürecin yönetimi vahşi kapitalist yöntemlerle çalışanı maddi manevi psikolojik zarar ve çöküntüye uğratacak şekilde uygulanıyor. Üst yönetimlerin tam tersi artan prim ve ödemeleri çiftlik sahibinin kahyasına kölelere uyguladığı ve patronca görmezden gelinen acımasız ve insani olmayan tutumlarının bir ödülü ya da bedeli gibi görmek mümkün.
Günümüz gerçeklerinde tüm sektörlerde, hizmet sektörü, sanayide, üretimde sosyal hayatta değişim devam ediyor.
Bu değişim ne yazık ki acıtıyor ve mağdurlar yaratıyor.
Bankacılık tarafında Türkiye’de 1980’ lere kadar devlet kurumlarını zarar ettirip borçlandırıp kamu kuruluşlarına verilen yüksek faizli kredilerden gelen tatlı karlardan söz edebileceğimiz bankacılık sonrasında kredi kartı ve tüketici kredileri ile hane halkının borçlandırılması ve borcun başka borçlarla döndürüldüğü, kredilerin üretimden ziyade büyüme hedefleri ile ezbere verildiği başka bir tatlı kar dönemine evirildi.
Son dönemde ise yol köprü vs. hazine garantili tatlı karlı plasmanlar moda oldu.
Bu sürecin tamamını “Bir ekonomik tetikçinin itirafları “kitabını okursak net anlayabiliriz.
Eski dönemlerde yetkin bilgili bankacılara olan gereksinim yerini pazarlamacı kadrolarla scoring rating findeks kkb gibi süreçlere bıraktı.
Yüksek faiz ve haksız sayısız komisyon ile desteklenen karlara rağmen bugün toplam plasmanın> %20 sini geçen Npl ile sürdürülemez durumda. (Yüzdürme yapılandırmalar dahil)
Bugün ne itibar timsali plazalar ne lüks şubeler ne makam araçları ne de artık borçlandırılamayacak aşamaya gelen hane halkı ve Kobiler için pazarlama ekipleri ve şubeler eski önemini kaybediyor gözüküyor.
Bankacılığın yıllar içinde konjonktürel faydalarla sağladığı karlılık döneminin sonuna gelinmesi ile sürecin yönetimi vahşi kapitalist yöntemlerle çalışanı maddi manevi psikolojik zarar ve çöküntüye uğratacak şekilde uygulanıyor.
Bu dönemde üst yönetimlerin tam tersi artan prim ve ödemeleri çiftlik sahibinin kahyasına kölelere uyguladığı ve patronca görmezden gelinen acımasız ve insani olmayan tutumlarının bir ödülü ya da bedeli gibi görmek mümkün. (Primleri azaltan ya da aynı tutan bankalar hariç)
Bu daralma süreci en çok en bilgili, en tecrübeli ve göreceli yüksek maaşlı çalışanları etkilerken yönetici kapitalizmi kendini koruyor.
Bu özeti şu an tüm Dünyada tüm bankalarda son 10 yıldır görmek mümkün.
Diğer taraftan tüm sektörlerde olduğu gibi banka çalışanlarının da bu değişim sürecine kendilerini hazırlaması ve uyum sağlaması hem bankanın hem çalışanın kendi sorumluluğunda olması lazımken her iki tarafında bir anlamda ölü numarası yapması bugünkü acı ve mağduriyetlerin sebeplerinden biri olduğunu düşünüyorum. (Aynı durumu esnaflarda da görüyoruz)
Açıklanan karların enflasyon, finans dünyasının dış borç kur farkları, artan giderler, npl faktörleri ile düşünüldüğünde rakamsal ifadesinden ziyade daha farklı değerlendirilmesi gerekir, bugün banka çalışanlarının hızla azaltılması, şubelerin bazı Gn md lük binalarının bölgelerin kapatılması konuşulmayan ama farkında olunan hesaplanan risk yönetiminin sonucu.
Özel sektör bankacılığın devlet bankaları gibi zararı kamuya şarj etme şansı yok sonuçta.
Yapılması gereken çalışanlarla adil ve şeffaf iletişimle gidişat ve akıbet ile önceden bilgi ve zaman verilerek ve hakları yenmeden insanca bu daralma sürecinin yönetilmesi olmalıdır.
Değişimin ve şartların farkında olarak olayları rasyonel değerlendirmek alınabilecek aksiyonları ve sebep olabileceği zararları azaltabilecektir.
Cumhuriyetin 97 yılında özellikle son onlu yılların kötü yönetimi ile gelinen noktada her meslek her sektör kendi mağduriyet dinamikleri ile zor günler yaşıyor.
İyiye gitme temennisi ile.