Bankacılar ve Seyyar Satıcılar Giremez!

Evla Fazlı, bir dönemin en saygın mesleğinin müşteri gözünde nasıl düşürüldüğünü yazdı. Müşteriler banka için neyi ifade ediyor?
Müşteriler bankalar için neyi ifade ediyorlar?
Bankacılar bu sorunun cevabını pekala biliyorlar.
Ama müşteriler bankacıların onları nasıl gördüklerinden bir haberler…
Nasıl mı?
Herkesin çevresinde bankada çalıştığını bildiği, duyduğu bir, belki birkaç tanıdığı vardır.
Hiç yoksa bile bir şekilde kapısından içeri girdiği banka şubesi, bu vesile ile de tanıştığı bir bankacı muhakkak olmuştur.
Ne yapar bu bankacılar, işleri nedir, görevleri nelerdir?
Az çok herkes bankacıların eskisi gibi bir düzenle çalışmadıklarının farkında.
Eskiden insanlar bankacılara paralarını emanet ederler, o paralarının değerlendirilmesi için bankacılarından yatırım tavsiyesi alırlardı.
Paraya ihtiyacı olan varsa onlar da bankalarına borçlanır ve borçlarını taksit taksit gününde öderlerdi..
Sonraları elektrik, su, telefon faturalarını ödemeye başladı bankalar.
İşin içinde para olunca, sistemde el verdiği sürece neden faturalar bankalar aracılığı ile ödenmesindi ki?
Bu dönemlerde çalışan eski bankacılar şimdinin emekli bankacıları; her şeyin defterlere tek tek yazılarak yapılmasına, geç saatlere kadar çalışmalarına rağmen mutlu, huzurlu çalışıp yıllarını vererek emekli olabilmişlerdi sektörden. 
Günümüz bankacıları neredeyse kağıda kaleme dokunmadan tamamen dijital ortamda bulunsalar bile böyle bir emeklilik hayali kuramayacak kadar yoğun çalışıyorlar.
Belki de bankacılıktan emekli olmanın neredeyse imkansız olduğunu görmezden geliyorlardır kendilerince..
Kim bilir belki devran döner ve halden anlayan, sadece insan odaklı olan bir anlayış hâkim olur bankacılığa da böylelikle sistemin içindeki herkes emekli olur.
Peki şimdinin bankacıları neler yapıyorlar?
Açıkçası bankacılık artık bankacılık değil, evrilerek tamamen pazarlamacılık oldu.
Şube kapısından içeri giren her müşteri onların gözünde tam anlamıyla birer banknot..
Neden mi?
Mevduata para yatırmak için gelen insanlara parasını vadesizde bıraktırmak için anlatmadıkları hikaye yok.
Para insafsızca vadesizde bırakılarak aslında para kazanacağını düşünen müşteri tamamen kaybeden taraf oluyor. Kazanan kim? Banka.
Kredi çekmeye gelen insan; ihtiyacı olmasa, çaresiz kalmasa gerçekten borçlanır mı bu zamanda? 
Hayır tabii ki!
Müşteri istediği rakamı alabilmek için direkt gereksiz masraflara boğuluyor.
İhtiyacı var, olmasa işi ne?
Düşmüş bir kere, el uzatan kendisini bu durumdan tutup kurtaracak birisini ararken; dosya masrafı, anlamsız sigortalar ile yediği tekmenin farkında bile değil…
Ne demişler ‘düşenin dostu olmazmış’.
Fırsatını bulan nasıl olsa elimize düştü, hedeflerde dağ gibi diyerek aynı kişiyi yakalamışken akla hayale sığmayan çeşit çeşit sigortalar yapmakta…
Ya da bankacı krediyi onaylatırım ama bireysel emeklilik yaparsan şartını koşarak, köşeye sıkışmış insanı mecbur bırakarak parayı kırpa kırpa veriyor.
Müşteri para biriktirebiliyor olsaydı zaten birikmiş parasını kullanırdı, gelip bankaya yüksek oranlarla borçlanmazdı.
Gerçek olmayan satışlarla hedef tutturmak bankacılığa hiç yakışmayan yanlış bir davranış.
En az; hafta sonu para vadesizde kalsın pazartesi daha yüksek oran veririz demenin doğru olmadığı kadar yanlış.
Hedef tutturmak adı altında insanlardan vicdansızca alınan/çalınan bu paralar için vicdanı rahat olan bankacı var mı?
Varsa kendisine bankacı demesin bu yapılan bankacılık değil, olmaz olamaz da…
Denetlenmediği için bir kredi kullandırımında aynı müşteriye eş zamanlı üç- dört sigorta yapmak fırsatçılığın zirvesi artık.
İçi rahat olarak bu tarz yaptığı satışlar ile övünebilen varsa vicdanını şube kasasına kilitleyip anahtarını da yöneticisine teslim etmiş demektir.
Her işin bir yapılış şekli vardır. 
İşin tanımı ne kadar revize edilmiş olsa bile bankacılık insanların saygı duyduğu bir meslek olmaktan çıkıp, apartmanların kapısına ‘Bankacılar ve Seyyar Satıcılar Giremez’ yazılacak kadar değişmemiş olmalıydı…