Ayhan Bülent Toptaş

Türkiye’nin enflasyon çıkmazı!

ENFLASYON ÇIKMAZI
Fiyat İstikrar Komitesinin (FİK) bu ayın ikinci gününde toplanıp, kendince aldığı ve temenni niteliğindeki birtakım kararları ilan etmesinin hemen ardından Mart ayı enflasyon rakamları geldi. Kamuoyu, yıllık TÜFE!nin yüzde 55,44’e, ÜFE’nin ise 105,01’e yükseldiğini öğrendi. Türkiye böylece manşet enflasyonda dünya sıralamasında ilk ondaki yerini sağlamlaştırırken, gıda enflasyonunda da ilk sıralara yükseldi.
Aynı gün Youtube’da programlarını beğeniyle takip ettiğim bir ekonomist artık teknik analizi ve makroekonomik değerlendirmeleri falan bir tarafa bırakıp durumun vahametini ekonomi yönetimine şu cümlelerle duyurmaya çalıştı: “…İnşallah gerçekten 84 milyonun cebinden para çalan bu canavarı öldürmek için gereken yapılır. Buradan yalvarıyoruz. Artık enflasyonla gerçekten mücadele edin ve edilmesi gerektiği gibi edin. Yoksa hepimiz bunun altında ezileceğiz. Daha ne söyleyeyim bilemiyorum…”
Yine takip ettiğim ve oldukça başarılı bulduğum bir başka ekonomist aynı gün (yani FİK’in toplantısı ve duyurusundan bir gün sonra): “…Mutlaka, çok acilen, bir enflasyonla mücadele kriz masası oluşturulması lazım. Çünkü bu enflasyon yükselmeye devam edecek. Sadece hükümet tarafı değil, gerçekten bağımsız akademisyenlerden oluşan çok ciddi bir kriz masası kurulması lazım. Enflasyon şu anda en büyük sorun ve yani Aralık baz etkisi hariç, enflasyonun nasıl düşeceğini bilmiyoruz…”


TCMB, Para Politikası Kurulu, Gıda Komitesi, Fiyat İstikrarı komitesi, Enflasyonla Mücadele Timi derken Enflasyon Kriz Masası önerisine kadar geldik. Bu bana Alex Cukierman, Steven Web ve Bilin Ne Yaptı’nın 1992’de merkez bankalarının bağımsızlığı ile ilgili yazdıkları ve dünyayı sarsan makalelerinin girişinde yer alan hikayeyi hatırlattı.
İrade sizi gerçekten yapmak istediğiniz bir şeyi yapmamanız için sıkı bir şekilde zorluyor” dedi Frog.
“Yani bu kurabiyelerin hepsini yememek gibi mi” diye sordu Toad.
Doğru” dedi Frog. Kurabiyeleri bir kutuya koydu. “Artık daha fazla kurabiye yemeyeceğiz”.
“Fakat kutuyu açabiliriz” dedi Toad.
“Bu doğru” dedi Frog. Kutuyu bir sicimle sardı. Bir merdiven getirdi ve kutuyu yüksek bir rafa koydu. “Artık daha fazla kurabiye yemeyeceğiz”.
“Fakat merdivene tırmanabiliriz…”
Böylesine zayıf bir iradesi olan Toad kutuya konsa da, iple sarılsa da, en üst rafa kaldırılsa da sağlıksız olduğunu bile bile kurabiyelerin hepsini bir şekilde yiyecek.
Enflasyon iki yıldan önce tek haneye inemez
2017 yılından itibaren tek haneli enflasyon terk edildi. Bugün artık ÜFE için üç haneli rakamlar görülüyor ve bunun TÜFE’ye sirayet etmeyeceğini gösteren bir dayanak yok. Bu saatten sonra ne kadar analitik konuşulursa konuşulsun, ne önerilirse önerilsin, buradan en azından şimdilik geriye dönüş yok. Bu şartlarda enflasyon düşemez ya da düşürülemez. Çünkü bunu gerçekleştirmeyi hedefleyen samimi bir irade yok. Türkiye 2001 krizinden sonra IMF desteğiyle enflasyonu tek haneli rakamlara çekebilmişti. Bununla birlikte enflasyona zemin oluşturan yapısal sorunlar o zaman da mevcuttu. Özellikle, son on yılda bunların üstüne gidilmediği gibi bir de bunların üzerine liyakatsiz, başarısız ve savurgan bir ekonomi yönetimi geldi. Türkiye bu sorunlarla refah kaybetmeye devam ederken küresel ölçekte etkili olan Covid -19 salgını patlak verdi. Salgının arz tarafında yarattığı sorunlar tüm dünyada enflasyonist dinamikleri tetikledi. 2022 yılına yaklaşılırken salgının enflasyon üzerindeki etkilerinin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de azalması umulurken ve dünya merkez bankaları faizleri artırmaya yönelirken, Eylül 2021 yılında TCMB’nin başlattığı faiz indirimi dalgası Türkiye’deki enflasyona yeni ve büyük bir ivme kazandırdı (Tablo 1).

,0,1Politika

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ise fiyatlar üzerinde yeni bir baskı unsuru olarak ortaya çıktı. Özetle, yapısal sorunlar, kötü yönetim, pandemi ve savaşın enflasyon ve enflasyon beklentileri üzerindeki etkileri birikerek devam ediyor. Ama enflasyonun en az iki yıl süreyle tek haneye dönmesini engelleyecek bir başka faktör daha var: Seçimler.
Seçim yaklaşırken enflasyonla mücadele olamaz
Hükümetin yüzde 60’lara kadar çıkan enflasyonu seçime kadar tek haneli rakamlara indirmesi mümkün değil. Bunu istese de yapamaz, zaten yapmak da istemeyecektir. Çünkü, dünyanın her tarafında ekonomi ile yakın ilgisi olanlar bilirler ki iktidarlar seçimler yaklaşırken ekonomiyi soğutacak politikalardan uzak dururlar. Türkiye’yi 2023 yılında kıran kırana geçeceği tahmin edilen bir seçim bekliyor. 2018 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri ile 2019 Mart yerel seçimlerini içine alan 2017 Mart ve 2019 Mart döneminde (M1=tedavüldeki banknot + bankalardaki vadesiz hesaplar) yüzde 41’lik bir artış gösterdi. 2017 ile 2019 yılları arasında kamu harcamaları yüzde 47, bütçe açığı yüzde 161 arttı. Bu dönemdeki vergi veya SGK primi yapılandırmaları, kredi borçlarının yeniden yapılandırılması, düşük faizli krediler, KDV ve ÖTV indirimleri gibi “müjdelere” değinmeye bile gerek yok. 2018 yılı yüzde 20’lik bir enflasyonla kapatılmıştı. Sonuç olarak, faiz artırımı, para arzının kısılması, bütçe fazlası vermek gibi yöntemlere başvurulmadan enflasyon düşürülemeyeceğine göre bu enflasyon düşmeyecektir.
Enflasyon ve Türk Lira’sının değer kaybı devam edecek. Bundan da kötüsü, TÜFE’nin yüzde 60’a yaklaştığı günlerde TCMB Başkanı Kavcıoğlu’nun Türkiye ekonomisinin başarılı bir sınav verdiğini ifade edebilmesi, ay ortasında ise Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin yabancı yatırımcılarla yaptığı toplantıda gerekirse bürokrasiyi alaşağı edebileceklerini söyleyebilmesi. Bunlar da ekonomi yönetiminde liyakatin ne kadar devalüasyona uğradığının kanıtları.