Şubeci

Şubeci yazdı: Hayat kaldığı yerden devam edebilecek mi?

Size yazmak istedim.

Aklım, kafam, düşüncelerim o kadar dağınık ki.
Muhtemelen toparlayamayacağım, dağınık bir yazı olacak.
Şimdiden beni lütfen hoşgörün ve bunu bir dertleşme olarak kabul edin.

41 yaşındayım.

Hayatım boyunca bu kadar acıyı ve bu kadar çaresizliği hiç yaşamadım.

Kendimi koydum insanların yerine, ailemi, sevdiklerimi.

Düşündükçe içim parçalandı, hissettikçe delirecek gibi oldum.
Ne yapacağımı bilemedim, ilk günden itibaren.

Üst üste gelen mesajlar ve çalan telefonlarla ailemden birine bir şey oldu sanarak uyandım.
Ailemden birine bir şey olmadı ama buna sevinemedim bile.
Eve sığamadım sabahın 4’ünde.
Çok büyük deprem oldu diyordu herkes.

Ama anlayamadım, anlayamamışım.

Hayal ettiğimden çok daha fazlası olduğunu birkaç saat sonra anlayacaktım.

Keşke anlamasaydım.

Canım çok yanıyor.

Gördüklerim, izlediklerim, yaşananlar, sesler, insanlar hiçbiri aklımdan çıkmıyor.

Uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum ve biliyor musunuz artık ağlayamıyorum bile.
Hepsinde istemsiz bir suçluluk duygusu yüreğime çöken.

Akşam eve gelip, yemeğini yiyip, televizyon karşısında oturmak ne büyük zenginlikmiş yazmış birisi.

Evet öyleymiş.

Hiç anlamamışız, fark etmemişiz meğer.

Gözyaşlarımın tükeneceğini hiç bilmezdim biliyor musunuz?

Oluyormuş.

Aman Allah’ım…

Herkes gitmiş gibi.

Çaresizce, acıyla, soğukla, sessizce toz duman arasında.

Bir taraftan yaşanan ve yaşatılanları kabul edemiyorum.
Kızgınım, öfkeliyim, yediremiyorum, sindiremiyorum.
Bir sürü saçmalığın arasında şehrin içinde bir oraya bir buraya koşturuyorum, sırf oradaki hayatlara dokunabilmek için.
Evimden, marketlerden, arkadaşlarımdan yardım topluyorum, götürüyorum, koli yapıyorum, taşıyorum, yüklüyorum ta ki kolumu kaldıracak halim kalmayana kadar. Yorulamazsın diyorum kendime buna hakkın yok.
Ama belki de bu sadece kendini, vicdanını rahatlatmak; bilemiyorum.

Birçok şeyi bilemediğim gibi.

Bu günlerde sorguladığım öyle çok şey var ki arkadaşlar…

Neye üzülmüşüz biz?
Neleri dert etmişiz bugünlere kadar?
Yaşadığımız onca sinir, stres, yorgunluk nedenmiş?
Neyin kavgasıymış bu, neyin hırsıymış bugüne kadar?
Ne başarmışız ne başaramamışız?
Var mıymış bir karşılığı?
6 Şubattan bu yana yaşananların arasında kumsaldaki bir kum tanesi kadar bile değilmiş, olmamalıymış.

Biliyor musunuz?

Hayatta, her kaybımdan sonra hep düşünürdüm bunları aslında.

Sonra hayat bir yerden devam ederdi ve unutuverirdim kendi kendime verdiğim sözlerimi…

Sahi hayat kaldığı yerden devam edebilecek mi?

Etmesin.

Benim için, senin için, sektör için, sektörler için bu ülkede yaşayan yaşamayan, yaşananları hisseden herkes için hayat kaldığı yerden devam etmesin.

Daha fazla yazamıyorum.

Hayatını kaybeden tüm meslektaşlarıma ve vatandaşlarımıza Allah’ tan rahmet, acılı ailelerine ve hepinize sabırlar diliyorum.

Ülkemizin, hepimizin başı sağ olsun.

Hoşça kalın

Şubeci