Hanife Fişek

Dinlemeye açık olmayan liderler insanları hasta ediyor

Hayatınıza katmadığınız bilgi, sizi değiştirmeyen, dönüştürmeyen yani sizi farklı düşünmeye, farklı hissetmeye, farklı hareket etmeye sevk etmeyen bir bilgi size ait değildir . Sadece bir ezberdir. Ezberlerle yaşamaksa sadece boşa zaman kaybı …

Ülkemizde yaşanan ağır, yıkıcı deprem çok acı bir gerçeği bir kez daha yüzümüze vurdu. “Türkiye bir deprem ülkesi . “ Bunun sadece ansiklopedik bir bilgi olmadığını, ders kitaplarında öylesine yazmadığını , ne büyük acılara, kayıplara sebep olduğunu yaşayarak ve hatta canlı yayında günlerce izleyerek gördük… çok üzüldük, ağladık, kahrolduk. Yardımlaşma için çırpındık. Günlerce yiyemedik, içemedik. Empati yaptık. Anlamaya çalıştık…peki anladık mı ? Öğrendik mi ? Değiştik mi ?

Deprem tecrübesi sonrası , oralarda ( hala ) yaşayanlar , hayatta kalanlar için bambaşka bir hayat başladı. Çok zorlu, travmalarla dolu. Kökten değişimler gerektiren , sıfırdan başlamaya mecbur bırakan çok zorlu bir yaşam. Onlar buna “ mecbur” … Peki bizler ? Farklı şehirlerde, her an deprem olabileceği bilgisine sahip olup yine de hayatında değişiklik yapma cesaretine sahip olamayanlar. Bu bilgi bizim ne işimize yarar ki ? Binalarımızdan emin olamıyorsak, değişim için adım atamıyorsak, bunun için küçük de olsa bir mücadele veremiyorsak… bu kadar acı tecrübe ne işe yarar ?

Bizim toplumumuzda İnsanın iki kötü huyu var . İlki , bir olumsuzluğu kendi başına gelmeden idrak edememek, ders çıkaramamak. Seyirci kalmak . İkincisi de çok çabuk unutmak, hafızadan silmek, hatırlamayı reddetmek, acıyı yok saymak, üstünü örtmek …

İşte bu iki kötü huyumuz nedeniyle bizler aynı hataları durup durup tekrar yapıyoruz , benzer acıları defalarca tekrar tekrar yaşıyoruz. Biz değişmediğimiz, önlemler almadığımız , harekete geçemediğimiz için tüm bu hataları , acıları çocuklarımıza miras bırakıyoruz . Nesilden nesile aktarılan travmalar sadece dizilerde ilgimizi çekiyor . Aile travmalarını çözen, deşifre eden seanslara katılmaya bayılıyoruz ama değişime gelince reddediyoruz. Aynı ayak izlerini takip etmekte ısrar ediyoruz .

Yıllardır Paramedya yazıları ile vermek istediğim bir bilgi var. Baskıcı yönetim tarzı, adil olmayan yönetim tarzı, dinlemeye açık olmayan liderler insanları hasta ediyor . Bunu tecrübe eden binlerce bankacı bunu teyid ediyor. İş hayatında insan üzerinde “ yıkıcı” etki yaratan bu anlayışı değiştirmeye yönelik davetimiz bazen karşılık buldu , bazen bulamadı . Bazı kurumlarda bu yıkım sürerken , İnsanlar enkaz altında kalmaya devam ediyor , bazıları bu kurumlardan kaçıp kurtulmaya çalışıyor, bazıları daha sağlam duvarlar örerek yapıyı güçlendirmeye çabalıyor. Yönetimsel açıdan baskıcı kurumlar Aslında en “ zayıf” olanlar . Onlar er geç yıkılmaya mahkumlar . Kurumları sağlam yapan, doğru, dürüst, çalışkan, sabırlı, adaletli insanlardır. Onlar kurumların eğilmez, bükülmez, kırılmaz, sağlam direkleri, kolonları, yapı taşlarıdır. Malzemesi iyi olanı kurumlarda tutmak , bozuk olanı atmak gerekir.

Deprem bize çok şey öğretti. Şimdi bu bilgiyi yaşamın her alanına yaymak, her konuda oturup düşünerek doğru adımları atmak , doğru seçimler yapmak ve kaderimizi yeniden kendi ellerimizle daha düzgün yazmak zorundayız . Çünkü çocuklarımıza bırakacağımız en önemli miras bu olacak. Onlara çürük yapılar değil, sağlam malzemeyle , bilimle , bilgiyle , liyakatle inşa edilmiş sağlam yapılar, sapasağlam kurumlar teslim etmeliyiz . Daha da geç olmadan değişmeli ve değiştirmeliyiz .