Prof.Dr. Hayri Kozanoğlu

Prof.Dr. Kozanoğlu uyardı: Kredi kıtlığı (credit crunch) denilen olgu gözlenmeye başladı

yazar:

kategori: ,

Seçimlerden önce ekonomi yönetimi tüm dikkatini döviz kurunu yatay tutmaya vermişti. Doların 20 TL’nin altında kalması hem döviz üzerinden ekonomik istikrar algısını güçlendirecek, hem de kur geçişkenliği yoluyla enflasyonun daha da sıçramasını engelleyecekti. Dolar kuru 14 Mayıs seçimlerine 19.56 TL’den girdi. Bu arada değişim beklentisiyle kredi risk primi CDS 500 puanın altına 480’e kadar düştü. Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi, Ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, seçim maratonun devam etmesi nedeniyle ekonominin seyri konusunda değerlendirmelerde bulundu. Kozanoğlu, seçim sonrası faizlerin artırılması olasılığının, 2 yıllık tahvili de %19’a çektiğine değinerek, tüketici enflasyonunun da baz etkisiyle %43.7’ye gerilediğini, gıda fiyatları enflasyonunun ise %54 civarında seyrettiğini hatırlattı. Ancak döviz kurunun seçim sonrasında sıçrayacağı beklentisinin döviz ve altın talebini tetiklediğine dikkat çekti. En son açıklanan istatistiklere göre ise 1 yıl içinde ödenmesi gereken 203.3 milyar dolar dış borca işaret etti. Kozanoğlu’na göre, bunun 39.3 milyar dolarının son dönemlerde oluşan MB’nin “dost” ülkelere her an geri çağrılabilecek, bir anlamda ülkeyi rehin bırakan borçlar. Kozanoğlu, “Buna en son 54.2 milyar dolarda seyreden cari açık eklenince, ülkenin önümüzdeki bir yılda 257.5 milyar dolar dövize gereksinimi ortaya çıkıyor. Ne yazık ki seçim sonrası ekonominin bir ödemeler dengesi krizine sürüklenme olasılığı çok yüksek.” açıklamasını yaptı.

“Tüketilecek cephane de kalmadı”

Kozanoğlu, 14 Mayıs öncesinde kurları tutmak için rezervlerden yoğun satışlar yapıldığına dikkat çekerek, Nisan başından beri 18 milyar dolar civarı döviz satıldığını hatırlattı. Sadece 12 Mayıs haftasında rezervlerde 9 milyar dolar erime olduğunu, brüt döviz rezervlerinin 105.1 milyar dolara kadar düştüğünü ifade etti. Aynı hafta yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatlarının ise 3 milyar dolar gerilediğini vurgulayarak, BDDK’nın talimatlarıyla ve bankaların KKM’ye yüksek faiz önermeleriyle bazı tasarruf sahiplerinin, döviz hesaplarını çözdüğünü belirtti. Kozanoğlu, büyük döviz talebinin Tahtakale’de, yani tezgâh üstü piyasada gerçekleştiğini söyledi. “Hatırlarsak seçim öncesi bankalar döviz kuru alış-satış makasını giderek açmışlar: %2, %4 derken 14 Mayıs arifesinde bu oran %10’un üzerine çıkmıştı. İster istemez tüm işlemler makasın göreceli daha dar seyrettiği döviz büfelerine kaydı” dedi. Kozanoğlu’na göre, ilk tur seçim sonrası net döviz rezervlerinin 2,3 milyar dolara kadar gerilediği anlaşılıyor. Tüketilecek cephanenin de kalmadığı belirten Kozanoğlu, ““Dost” ülkelerden, başta Katar 15, BAE 5, Suudi Arabistan 5, Çin 6 gelmek üzere swap ve döviz depo mevduatı yoluyla gelen dövizler de durumu kurtarmaya yetmedi.” değerlendirmelerini yaptı.

“Dövizi tutmanın tek yolu, TL’yi kısmak olarak görülüyor”

Bu durumda dövizi tutmanın tek yolunun TL’yi kısmak olarak görüldüğünü ifade eden Kozanoğlu, ilk adımın, insanların TL’ye ulaşmasının önünü kapatıp, döviz ve altına yönelmesini engellemek olduğunu anlattı. Bu doğrultuda kredi kartından nakit avans çekimi ve kredi kartı ile kuyum alışverişi ve kredili mevduat hesabı kullanımı (KMH) sınırlandırıldığını kaydetti. Kredi büyümesine göre menkul kıymet tahsisine yönelik düzenlemenin ağırlaştırıldığına işaret etti. Böylelikle bankaların devlet tahvili alımına yönlendiğini söyleyerek şu noktaların altını çizdi:

“KKM faizleri %55’lere kadar yükseldi”

“İki yıllık tahvilin faiz oranı %8’e inerken, 2 yıllık eurobond faizleri %11’e dayandı. TL borçlanmanın dolar borçlanmadan daha ucuz olması gibi garip bir durum ortaya çıktı. Bu arada dövize yönelmenin engellenmesi için KKM faizlerinin %55’lere kadar yükseltildiği haberleri geldi. Son rakamlara göre son 1 haftada KKM 144 milyar TL daha artarak 2.347 milyar TL’ye yükseldi. Bu resmi kurdan 118.5 milyar dolar gibi çok endişe verici bir düzeye işaret ediyor. Piyasadan TL çekeyim derken bir anda likidite kurudu. Bu ekonomide bünyedeki kan dolaşımının yavaşlaması, sonunda kişinin bitap düşmesi gibi olumsuz etki yaratır. Nitekim döviz alımları yavaşladı, Tahtakale’de alışveriş makası daraldı, dolar kuru 20,30-20,40 aralığına oturdu.” şeklinde konuştu.

“Kredi kıtlığı (credit crunch) denilen olgu gözlenmeye başladı”

Bu durumun piyasada işlemlerin durmasına, ödemelerde aksamalara ve kredi kanallarının tıkanmasına neden olduğunu açıklayan Kozanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kredi kıtlığı (credit crunch) denilen olgu gözlenmeye başladı. Bu arada TL’ye sıkışılınca borsaya da yoğun satışlar geldi. Endeks 4 işgününde 4.796’dan 4.501’e, %6.2 düşüş kaydetti. Bunun üzerine Merkez Bankası, 19 Mayıs bayram tatilini dikkate almadan hem kredi avans çekimi, hem de menkul kıymet tesisi kararlarını kaldırdı. Bu da ekonomi yönetiminin ne denli kararsız ve çaresiz olduğunu kanıtlıyor. Zaten bu günlere kredi kartı ve ihtiyaç kredisi faizlerini yapay biçimde düşük tutarak, insanların borçlanarak talep yaratması, ekonominin suni teneffüs yoluyla canlı kalması sayesinde gelinmişti.” İfadelerini kullandı.

“Liralaşmanın aksine, dolarizasyon eğilimi görülüyor”

Kozanoğlu, son olarak liralaşma iddialarının aksine dolarizasyon eğiliminin arttığına işaret etti. Bankalardaki 197.3 milyar dolar DTH’a, 118.5 milyar dolar KKM’yi ekleyince de 315.8 milyar dolarlık bir döviz varlığı ortaya çıktığını belirtti. Ekonominin bu görünümünde, yabancıların çıkış eğiliminin ortaya çıkmasının, dövize basıncı artırması beklenebileceğini söyledi. Kozanoğlu, “Ne var ki borsada 24.9 milyar dolar, DİBS’lerde ise 1 milyar doların dahi altında 960 milyon dolarlık bir portföyle Hans’ların, Sam’ların ülkeyi çoktan terk etmiş olduğu görülüyor. Ne yazık ki seçim sonrası ekonominin bir ödemeler dengesi krizine sürüklenme olasılığı çok yüksek. 28 Mayıs ‘a giden önümüzdeki hafta tekrar dövize yönelim olmasını, çarşının karışmasını, Merkez Bankası ve BDDK’nın şimdi öngöremediğimiz geçici önlemler almasını bekleyebiliriz. İkinci tur sonrası bir çıkış planının, ekonomiye orta vadede istikrar kazandıracak bir yol haritasının liyakat sahibi, kalibreli ekonomi kadrolarınca ortaya konulamaması halinde bizleri daha da zor günler bekliyor.” değerlendirmesini yaptı.