Doç. Dr. Soner GÖKTEN

Yön Neresi: IMF’mi, AB’mi, Şhangay’mı yoksa BRICS’mi?

Türkiye uzunca bir süredir iki kutuplu, kısmen dengeli bir süreç yönetmektedir.
İktisadi çerçevede REZERV PARA SAVAŞLARININ tam ortasında durmuş, net bir yön tayininde bulunmamış, iki tarafın da nimetlerinden yararlanma gayretinde olmuştur.

Bir tarafta Rusya ve Çin ağırlığının söz konusu olduğu BRICS ve Şanghay Beşlisi (İşbirliği Örgütü) var. Diğer tarafta ise ABD hegemonyasındaki IMF-Uluslararası Para Fonu ve NATO gibi bir askeri ve politik bir ittifak söz konusu. Ve tabi ki AB-Avrupa Birliği’ni unutmayalım.

Mevcut duruma bakıldığında, uluslararası finansal düzenin ve ticaretin yegane unsuru konumuna gelmiş ABD Dolarına karşı alternatif REZERV PARA arayışlarının hız kazandığı görülüyor.

İktisadi bağımsızlık egemenliğin yegane unsuru!
İşte bu yüzden ülkeler ABD güdümündeki para politikasından çıkma arayışı içerisindeler.

22-24 Ağustos 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilecek BRICS (Brezilya-Rusya-Hindistan-Çin-Güney Afrika) toplantısının ana gündem maddelerinden bir tanesi altına dayalı dijital bir para biriminin oluşturulması. Yani kısaca uluslararası rezerv niteliği kazandırılma amacı güdülen bir para biriminin icadı.

Rusya’nın geliştirdiği Finansal Mesajları Aktarma Sistemi (SPFS) ve Çin’in geliştirdiği Sınır Ötesi Bankalararası Ödeme Sistemi (CIPS) ise SWIFT’in yerini almak için bekliyor.

Şanghay İşbirliği Örgütü Genel Sekreter Yardımcısı Grigory Logvinov ise 24 Nisan 2023’de verdiği demeçte ABD Dolarından tamamen vazgeçmek için bir yol haritası geliştirildiğini ifade etti. Lakin bunun için halen yapılacak çok şeyin ve uzun bir yolun olduğunu vurguladı.

Euro’yu dünyaya kazandıran AB ise mevcut durumda oluşturduğu para birimine küresel pastadan ancak yaklaşık %20.5’luk bir dilim yaratabildi. ABD Doları’nın küresel rezervlerdeki yaklaşık %60’lık payı dikkate alındığında Euro’nun AB dışında kullanılan bir rezerv para birimi olduğunu söylemek mümkün değil.

Peki, Avrupa Birliği her iki kutuptan bağımsız mı?
Bu sorunun cevabı net olarak HAYIR!
Zira Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinde AB’nin ABD’nin hegemonyasında olduğu net olarak görüldü. Niye mi? Çünkü AB’nin ordusu yok. Ordun yoksa örgütsel ve tabi ki iktisadi etki alanı yaratmak mümkün değil. NATO’nun AB’yi koruma görevi devam ettikçe ABD’nin AB üzerindeki baskınlığını ortadan kaldırmak söz konusu olamaz.
Nitekim Macron, AB ORDUSU fikrini girişim haline dönüştüremeden SARI YELEKLİLER sokakları sarmıştı. Ve bugün hala Fransa’ya bu girişime önayak olabileceği rahat ortamın tanınmadığını görüyoruz.

Kısaca, uluslararası konjonktürde yaşananların en önemli nedeninin REZERV PARA SAVAŞLARI olduğunu söylemek mümkün. Önümüzdeki süre zarfında neler yaşayacağız, yani ABD alternatif rezerv paranın önünü kesmek için neler yapacak, izleyip göreceğiz.
Zira unutulmamalı: ABD’nin gücünü aldığı yegane unsur rezerv para niteliğindeki ABD Dolarıdır! (Karıncalar TV YouTube kanalında rezerv para savaşlarının mevcut durumunu değerlendirdik, izlemenizi öneririm: https://youtu.be/MMr6bxZcw6A )

Hiç şüphesiz ki, dümene geçen Sn. Mehmet Şimşek ve ekibi orta vadeli bir program ışığında para ve maliye politikalarını makro tedbirlerle şekillendirerek içinde bulunulan durumdan çıkmak için çalışıyorlar.
Lakin kesin olarak ülkenin DÖVİZ girişine ihtiyacı var.
Yani kısa vadede YABANCI YATIRIMCININ ülkeye olan ilgisini temin ederek PARA GİRİŞİ yaratılmalı.
Herkesin üzerinde hemfikir olduğu bu gerekliliğinin süreklilik ve kalıcılık kazanması için adına YAPISAL REFORMLAR eninde sonunda işlevlik kazanacaktır, kazanmalıdır.
Ancak, yapısal reformlara başlamak, inandırıcılık sağlamak ve yabancı yatırımcılardan GÜVEN TEYİDİ almak YAKIN ZAMANDA gerçekleştirilebilecek bir husus değil.
İşte bu yüzden öncelikle KISA VADEDE yabancı yatırımcılara ihtiyaç duyulan GÜVENİ tesis edecek referans bir KEFİL gerekiyor.

Nedir bunlar?
Yazının başlığında bahsettiğimiz ve KEFİL niteliğine haiz kurumlardır.

Örneğin IMF’i ele alalım.
IMF kredi anlaşmaları sadece IMF kaynaklarına erişim imkanı için yapılmaz.
Diğer bir ifadeyle, tek amaç IMF’den BORÇ PARA ALMAK değildir.

Çerçevesi belirlenmiş politikalar ve bir finansman paketi dahilinde kredi talebinde bulunan ülkenin politika niyetlerinin onaylanması; YABANCI YATIRIMCILAR için IMF’i bir REFERANS GÜVENCE haline getirir.
Kısaca yabancılar açısından IMF’e başvurulması ülkeye olan güveni kısa vadede artırarak ek DÖVİZ GİRİŞİNİN önünü açabilmektedir.
Kısaca IMF, bir tür KEFİL niteliği kazanır.

Peki, Türkiye bu REFERANS GÜVENİ ne şekilde temin edecek?
Hiç şüphesiz ki IMF anlaşmaları katı çerçeveler ve niyet metinlerinin gerçekleşmeleri doğrultusunda müdahaleler içerdiğinden kanımca Türkiye’nin gündeminde yer almayacak.
Rusya’nın Ukrayna müdahalesinden sonra karşı karşıya kaldığı yaptırımlar ise Rusya’nın kısa vadede uluslararası rezerv savaşlarındaki etkinliğini önemli ölçüde yitirdiğine işaret ediyor. Bu aşamada BRICS ve Şhangay İşbirliği Örgütü’nün stratejik hamlelerinde Çin’in ağırlığı hissedilir şekilde artacaktır. Diğer bir ifadeyle Rusya’nın uluslararası finansman oyununa ne ölçüde geri dönebileceğini Çin belirleyecektir.
Nitekim Sn. Cumhurbaşkanı’nın NATO Liderler Zirvesi öncesinde yaptığı açıklamalar, bir bakıma kısa vadede Türkiye’nin uluslararası finansman çerçevesinde iki kutup arasındaki dengeli pozisyonunu koruduğu izlenimini veriyor.

İşte bu konjonktürel gelişmeler çerçevesinde Türkiye’nin AB üyelik sürecini kaldığı yerden devam ettirme ve fasılları açma yönünde hamlede bulunabileceği ihtimali ağırlık kazanıyor.

Diğer bir deyişle, yakın zamanda yabancı yatırımcının beklediği REFERANS GÜVENİN Türkiye’nin AB ÜYELİK SÜRECİNİN devamı olarak ortaya çıkması hiç olmadığı kadar muhtemel.

Peki olabilir mi, izleyip göreceğiz.

Sevgiyle ve vicdanla kalın.

Doç. Dr. Soner GÖKTEN