Soner Gökten

TTK 376 Kur Zararı İstisnası Uzatıldı: Kurlarda Sıçrama mı Bekleniyor?

TTK 376 Kur Zararı İstisnası Uzatıldı: Kurlarda Sıçrama mı Bekleniyor?

Resmî Gazete ’de yayınlandı,

Gerçekleşmemiş kur farklarının sermaye kaybında dikkate alınmamasına yönelik istisna 1.1.2025’e kadar uzatıldı.

Bu ne anlama geliyor?

Sizler için detaylıca yazdım.

Emin olun bu şekilde başka bir yazı bulamazsınız.

Hedefimiz net: Finansal okuryazarlığa katkı!

Gelin başlayalım…

Şirketlerin sermaye yapıları ticari faaliyetleri devam ederken bozulma sürecine girebilir. Sermaye yapısındaki bozulma, diğer bir ifadeyle yükümlülük düzeyinin artarak özkaynakların azalmaya başlaması; sermayenin erimesi sonucunu doğurur. Önlem alınmaz ve süreç düzeltilemez ise özkaynakların tamamı yitirilir; sermaye kaybedilerek negatif özkaynak yani borca batıklık durumuyla karşı karşıya kalınır.

Hiç şüphesiz ki borca batıklık, şirket paydaşlarının negatif etkilenmelerine neden olur.

Söz konusu negatif etkileri bertaraf veya minimize edebilmek için sermaye erimesi sürecinin önceden saptanması, erken önlemler alınması ve sermaye erimesi sürecinden çıkılabilmesi doğrultusunda Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 376’ıncı maddesinde şirketler tarafından sermaye kaybında yapılması gerekenler belirtilmektedir. “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” 15.09.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Gelin öncelikle TTK 376. Madde ne diyor ona bakalım.

TTK 376. Maddeler çerçevesinde sermaye kaybı üç düzeyde ele alınmaktadır.

Birinci düzeyde TTK 376 1. Madde kapsamında sermaye kaybı %50 ile %66 arasındadır; yani sermayenin yarısı ile üçte ikisi arasında bir kayıp söz konusudur. TTK çerçevesinde bu tür durumlarda yönetim kurulu derhal genel kurulu toplantıya çağırarak sermaye erimesi hususunu gündeme getirmelidir. Genel kurul gündeminde sermaye erimesi sürecine karşı ne tür iyileştirici tedbirlerin getirilmesi gerektiği tartışılmalı ve karara bağlanmalıdır. Bedelli sermaye artırımı, tasarruf tedbirleri, küçülme veya varlık satışı alınabilecek öncelikli tedbirler olarak sıralanabilir. Sermayenin %50 ila %66 erimesi durumu karşısında yasal çerçevenin adeta ikaz sinyali olarak genel kurula başvurulması gerektiğini belirttiği anlaşılabilmektedir. Paydaşlar için bir tür sarı alarm niteliğini ihtiva eden bu düzey gerçekçi olarak benimsendiği taktirde genel kurulda getirilecek tedbirler ışığında şirketlerin borca batıklık durumu gerçekleşmeden sermaye erimesi sürecinin önüne geçebilmelerine imkan tanıyabilir.

İkinci düzeyde TTK 376 2. Madde kapsamında sermaye kaybı %66 ile %100 arasındadır; yani sermayenin üçte ikisi ile tamamı arasında bir kayıp söz konusudur. Bu durumda yönetim kurulu gecikmesizin genel kurulu toplantıya çağırarak sermayenin tamamlanması, bedelli sermaye artırımı veya 50 bin TL’den az olmamak üzere sermaye azaltımı yapmalıdır. Bu madde sermaye erimesi süreci için adeta bir kırmızı alarm niteliğinde olup borca batıklıktan kurtulmak için son bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Özellikle sermayeyi tamamlama kabiliyeti olmayan şirketlerin sermaye kaybı oranını azaltmaları çerçevesinde sermaye azaltımının yapılmasına imkan tanınır.

Üçüncü düzeyde TTK 376 3. Madde kapsamında sermaye kaybı %100’dür; yani sermayenin tamamı kaybedilmiştir. Şirketin varlıklarının yükümlülüklerini aştığı, kısaca şirketin borçlarını ödeyememe halidir. Negatif özkaynak söz konusudur. Bu durumda şirketler varlıklarının gerçeğe uygun değerlerini ortaya koyan bir ara bilanço (TTK 376 Bilançosu) üretirler. Şayet varlıkların toplam gerçeğe uygun değerleri yükümlülükleri yerine getirmek için yeterli değilse iflas kararı için yargı merciine (yetkili asliye ticaret mahkemelerine) başvurulur.

TTK 376 BİLANÇOSU nedir?

Sermayenin tamamının erimesi durumunda iflas başvurusunun yapılıp yapılmayacağına ilişkin karara esas ve gerekçe oluşturacak ara bilançonun hazırlanması gerekir.

Bu bilanço hazırlanırken ise iki KAYMAKLI İMKAN söz konusudur.

Birincisi 15.09.2018 tarihinde geçici madde ile getirilen imkân(lar) ve ikincisi maddi olmayan duran varlıkların değerlemesi ve raporlanması imkanıdır.

15.09.2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” ile ara bilançonun çıkartılmasında şirketlere Geçici 1. Madde ile, 1.1.2024 tarihine kadar gerçekleşmemiş kur farklarının tamamını dikkate almama hakkı tanınmıştır.

Bu imkan ile şirketlerin ara bilançolarında Geçici 1. Maddede belirtilen yıllar itibariyle kur zararlarının pas geçilebildiği ve negatif özkaynak durumundan kurtularak iflas başvurusunun ertelenmesi imkanına kavuştukları anlaşılmaktadır.

İşte 31 Ekim 2023 tarihli Resmi Gazete ile bu imkan 1.1.2025 tarihine kadar uzatılmıştır.

Sermaye kaybına ilişkin halka açık şirketlerin de tüm yapılan değişikliklerle birlikte TTK 376’yı uygulamaları gerektiği Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 2018/43 sayılı Bültende belirtilmiş olup uygulamanın şekli ve esasları ayrıca yayınlanmıştır.

Dikkat çeken hususlardan biri Sermaye Piyasası Kurulu’nun, şirketlerin maddi olmayan duran varlıklarının değerlemesini yetkili kuruluşlara yaptırmaları gerektiğine işaret ederek dipnotlarda sunmaları gereken açıklamaları ifade etmesi olmuştur.

Bu durum özellikle borsada işlem gören ve negatif özkaynak raporlayan şirketlerin 2018’den itibaren yoğun şekilde maddi olmayan duran varlık değerlerini TTK 376 kapsamında ara bilançolarında raporlamalarına ve borca batıklık başvurusundan kurtulmalarına imkan tanımıştır.

Örneğin Teknosa İç ve Dış Ticaret A.Ş. 30.10.2018 tarihli KAP bildiriminde ara bilançosunda 315 milyon TL marka değeri raporlamış ve -53 milyon TL’lik raporlanan özkaynağın piyasa değerini yansıtmadığını ifade etmiştir. Diğer bir örnek olarak Viking Kağıt ve Selüloz A.Ş. 26.02.2021 tarihli KAP bildiriminde ara bilançosunda 21,7 milyon TL’lik kur farkı ve gider raporlamayarak ve 42,2 milyon TL’lik marka değeri raporlayarak özkaynağının piyasa değerinin 40 milyon TL düzeyinde olduğunu ifade etmiştir.

TTK 376 Düzenlemelerinden Ne Anlamalıyız?

Sermaye kaybına ilişkin oluşturulan Türk yasal çerçevesinin sermaye kaybını üç düzeyde ele alması ve her bir düzeyde yapılması gerekenleri ticaret kuralları içerisine dahil etmesi, paydaşların sermaye erimesinin olası negatif etkilerine en az şekilde maruz kalması amacı güttüğünü göstermektedir.

Bu açıdan yasal çerçeve sermaye kaybının %50 ile %66 arasında olması durumunda paydaşlara sarı alarm, %66 ile %100 arasında olması durumunda ise kırmızı alarm şeklinde nitelendirilebilecek bilgilerin ulaştırılmasını temin etmeyi amaçlamaktadır. Dolayısıyla TTK 376 1. ve 2. Maddeler bir uyarı görevi görmekte, genel kurul nezdinde önlemler alınmasını zorunlu tutmaktadır.

Ne var ki düzey 1 ve 2 şeklinde oluşan sermaye kayıplarına ilişkin yasal çerçeveye dayalı olarak genel kurul toplantısının yapılması ve önlemlerin alınmasının denetiminin ve takibinin ne şekilde yapılması gerektiği, kimlerin sorumlu olduğu ve bunların yapılmaması durumunda ne tür yaptırımlar getirileceğine ilişkin herhangi bir düzenleme söz konusu değildir. Diğer bir ifadeyle TTK 376 1. ve 2. Maddeler adeta tavsiye niteliğinde kalmaktadır.

Şayet yasal çerçevede tavsiye edilmiş önlemler sermaye erimesi sürecini durduramamış ve negatif özkaynak haline geçilmiş yani sermaye tamamen yitirilmiş ise, yasal çerçeveye dayalı olarak ara bilanço çıkartılır ve iflas başvurusunda bulunup bulunulmayacağına karar verilir. Uygulamada TTK 1. ve 2. Maddelerin gereklilikleri genellikle göz ardı edilmekte, teknik olarak borca batıklık ihtiva eden raporlama sonrası 3. Madde uygulanmaktadır.

Ara bilanço çıkarılırken kur farklarının tamamının dikkate alınmaması imkanı özkaynakta fiktif ve geçici bir düzelmenin oluşmasına yol açmaktadır. Bu bahisle esasen iflas başvurusunun ertelenmesi sonucu oluşmaktadır. Şayet takip eden zaman zarfında şirket borca batıklıktan çıkamaz ise hiç şüphesiz ki paydaşların çok daha fazla zarar görmesi muhtemeldir.

Diğer bir imkan şirketlerin maddi olmayan duran varlıklarını ara bilançoda raporlayabilmeleridir. Bilindiği üzere TMS 38 işletme içi yaratılan maddi olmayan duran varlıkların raporlanmasına izin vermemektedir. Bunun temel nedeni söz konusu varlıkların değer tespitinde son derece sübjektif varsayımların yapılıyor olmasıdır. Buna karşın günümüzde şirket değerlerinin önemli bir kısmının maddi olmayan duran varlıklardan oluştuğu dikkate alındığında; TMS 38 eleştirilere tabi tutulmaktadır.

Dolayısıyla ara bilançoda maddi olmayan duran varlıkların raporlanması TMS 38’e aykırı olmakla birlikte piyasa değerinin ifşası açısında da bir gerekliliktir. Lakin diğerleriyle kıyaslandığında hisse senetleri borsada işlem gören işletmelerin maddi olmayan duran varlıklarının değerinin raporlanmasında şirketin piyasa değeri (PD) ile defter değeri (DD) farkı esas alınabileceğinden; özellikle PD/DD oranı yüksek olan şirketler ara bilançolarında borca batıklıktan rahatça çıkabilmektedirler. Bu bahisle, benzeri raporlama yapan şirketleri itham etmemekle birlikte, özellikle piyasa etkinliği düşük borsalarda manipülatif veya yersiz (fiyatlama hatası) fiyatlamalara sahip şirketler için bu imkan çıkış yolu oluşturabilir. Bu nedenle TTK 376 özellikle hisse senetleri borsada işlem gören şirketler lehine suistimale açık bir şekilde kullanılabilir.

SÖZÜN ÖZÜ!

Değerli okurlar,

Finansal okur yazarlık ülkelerin gelişmesinde son derece önemli bir yer tutuyor.

Nitekim, TTK 376 bunun önemi ortaya koyan olgulardan sadece biri.

Şimdi,

Öyle bir imkan var ki şirketlerin elinde, adeta İFLAS ETMELERİ İÇİN MUCİZE LAZIM!

Hele borsada işlem görüyorlarsa.

Uluslararası Muhasebe ve Raporlama Standartları TMS 38’e göre maddi olmayan duran varlıklar raporlanamaz diyor, biz aman şirketler iflas etmesin diye izin veriyoruz. YANİ TEK GÖZÜMÜZÜ KAPIYORUZ.

Kur farkı zararlarını aman dikkate alma, sermayen erimemiş olsun borca batma biz TEK GÖZÜMÜ KAPARIZ diyoruz.

Diyorum ya, Türkiye’de şirketin olsun milyonlarca borcun olsun.

Son bir not daha: Kur farkı zararının yüksek tutarda oluşacağı mı öngörülüyor?

Yani ekonomi yönetimi kurlarda sıçrama mı bekliyor?

Sevgi ve vicdanla kalın…

Doç. Dr. Soner GÖKTEN