Konut Satışları Dibe Vurmuşken Sektör Sarı Alarm Veriyor!

TÜİK açıkladı,
Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre Türkiye genelinde konut satışları %8,7 azaldı.
Ocak-Ekim dönemi itibariyle ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %14,3 azalış gerçekleşti.

Sarı siteler de düşüşü teyit ediyor.
Oluşturulan endekslerde konut satışlarındaki düşüş net şekilde görülüyor.

Dahası artık herkes reel konut fiyatlarındaki azalışı teyit ediyor ve konuşmaya başlıyor.
Henüz cılız sesler dışında dillendiren yokken iki ay önce gür sesle söyledik: Pozitif reel faiz konut fiyatlarında keskin düşüşlere sebebiyet verecek!
Bir ay önce KÜÇÜK ENİŞTEYİ UYARDIK ve yatırım amaçlı konut satın almamasını; bunun yeri ve zamanı olmadığını ifade ettik.

Efendim,
Şimdi daha önemli bir tehlikeye dem vurayım ve tarihe bu yazıyla not düşmüş olayım.

Önce likidite sıkışıklığı nedeniyle tahvil ödemelerini erteleyen inşaat şirketini gördük.
Takiben, yaprak kıpırdamamasının nakit akışında kuvvetli bir bozulma yaratması nedeniyle borsada yaşanan sert patron satışını gözlemliyoruz. (Unutmadan ifade etmiş olayım, GYO’lar hariç olmak üzere, inşaat şirketlerinin halka arz edilerek borsada işlem görmesine izin verilmesinin tehlikeli sonuçları bu dönemde görülebilir. Umarım yatırımcılar açısından böyle bir şey gerçekleşmez).

Ne var ki tahvil ile borç finansmanı yapan veya borsada işlem gören sektör oyuncuları bir şekilde finansal çözümlere ulaşabiliyor.
Peki, bu imkanları bulunmayanlar ve/veya taşeronlar ne yapacak?

Özellikle taşeron konusuna parantez açmak lazım.
İşin doğası ve faaliyetin şekli itibariyle çoğunluğu esasen ustaların tüzel kişilik gömleği giymiş hali olan irili ufaklı taşeronların bekaları ağırlıklı olarak büyük işverenlerin elindedir.
Bunlar iş öncesi ya hiç avans almazlar ya da zorunlu olarak malzemelerin ödemesini yapılır.
Ve gene bunların iş yapış şeklini ağırlıklı olarak takas sistemi oluşturur.
Yani örneğin doğramalara karşı inşaattan daire(ler) alırlar.

İşte bu bahisle,
Konut satışında gerileme öncelikle büyüklerde yani işverenlerde likidite sıkıntısına yol açar,
Takiben de ilk önce taşeronlar batar.
Taşeronlardaki batışların başlaması ise sektörde malzeme, tedarik, araç-gereç satış ve kiralama, geçici basit işgücü ve nitelikli iş gücü başta olmak üzere zincirleme bozulma yaratmaya başlar.
Bu ise inşaatın ön planda olduğu Türkiye gibi ülkelerde makroekonomik göstergeleri hızlıca olumsuz şekilde etkiler.

Likidite yönetimi kasaya konmuş olan paranın üretim neticesinde önce stoklara dönüşmesini, satış neticesinde karlı şekilde büyüyerek alacağa dönüşmesini ve nihayetinde tahsilatla tekrar kasaya dönüş sürecini ifade eder.
Eğer kasada başlayıp kasada biten bu döngü durursa, işletmeler bir süre bu döngüyü beslemeye dayanabilir lakin nefesleri yani nakitleri tükendiğinde döngüye sokacakları para kalmayacağı için faaliyetlerini durdurma noktasına gelir.

Konut satışlarındaki azalma, bu döngülere hasar vermeye başlamıştır.
Kısaca sektör için SARI ALARM söz konusudur.

Faiz azaltımı başlanacak olan tepe faiz noktasına, yani hedeflenen enflasyona gelininceye kadar dayanabilenler KURTULACAK, diğerleri maalesef ADAYA VEDA EDECEKTİR.

Gözlemlediğim şudur ki,
Önceki dönemlerde olduğu gibi bu sefer TERSİNE BİR U DÖNÜŞÜYLE sektör kurtarılmaya çalışılmayacaktır.
Zira sektörün bu aşamada kurtulması için tek yol FAİZ İNDİRİMİDİR Kİ, mümkün görünmüyor.

Sevgi ve vicdanla kalın…
Doç. Dr. Soner GÖKTEN