Doç. Dr. Soner GÖKTEN

Yasal Düzenlemede Kripto değil Dijital İfadesi Kullanılmalı, Otorite SPK değil BDDK Olmalıdır!

FATF bünyesinde 27 Ekim tarihinde yapılan toplantı sonrasında öngörülen eylem planı çerçevesinde Türkiye’nin gri listeden çıkartılması için tek bir şart kaldı: Kripto varlıklara ilişkin yasal düzenleme!

Henüz kamuoyu farkında değilken,

FATF tavsiyelerinden ve yeterlilik kriterlerinden bihaberken,

Aylar öncesinden, Temmuz 2023’de Türkiye’nin gri listeden çıkmak için 15. Tavsiye kapsamında ‘büyük ölçüde uyumlu’ ve ‘uyumlu’ olarak derecelendirilmesi gerektiğini ve bunun şartının kripto yasası olduğunu söyledim.

Takiben gerek Paramedya’da gerekse de Karıncalar TV’de Remzi Özdemir ve Doç. Dr. Burak Özdoğan ile yaptığımız ‘Bankacılığın Geleceği’ ve ‘Dijital Ekosistem başlıklı yayınlarda fazlasını da söyledim, söyledik ve devam ediyorum…

Şöyle ki;

Konuşulanlar, verilen beyanatlar ve medyaya düşen haberler Meclis’e sunulacak yasal düzenlemenin ana hatlarının kripto para, kara paranın önlenmesi ve vergisel hususlar olduğunu ortaya koyuyor.

Ayrıca kripto yasasının sermaye piyasası mevzuatı uhdesinde ele alındığına ve konunun yetkili merci olarak Sermaye Piyasası Kurulu’na tevdi edildiği anlaşılıyor.

Efendim,

Türkiye sahip olduğu altyapı, bankacılık sistemi ve teknolojik yeterlilik çerçevesinde bu konuda TAKİP EDEN değil, ÖNDEN KOŞAN ülkelerden biri olabilir.

O yüzden sistem futuristik bir vizyonla ele alınmalı,

İlk düğme vizyoner bir anlayışla iliklenmelidir.

Ne demek istiyorum?

Yasal düzenleme kripto paraya, kara paraya ve vergisel hususlara sıkıştırılmamalıdır!

Bu hususlar ele alınmalı lakin yasal düzenleme geleceğe yönelik sistem kurgusunu öngörmeli ve oluşturmalıdır.

Bunun için temel iki husus düzeltilmeli ve anlayış değiştirilmelidir!

Birincisi, bu işin otoritesi SPK değil, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu-BDDK olmalıdır.

Web 3.0 ve meteverse yakın gelecekte iş, ticaret ve finansal yaşamın kurgulanacağı bir dijital ekosistem yaratacaktır.

Bu dijital ekosistemin dayanak konusu ise ‘DİJİTAL MÜLKİYET’ olacaktır.

Yani kısaca dijital varlık üzerindeki sahiplik hakkı!

İşte bu nedenle,

Geleceğin bankaları birer ‘DİJİTAL VARLIK SAKLAMA KURULUŞU’ olarak ortaya çıkacak; bugün kurulan fintech’ler geleceğin bankaları olarak hizmet verecektir.

Maalesef, kripto para olarak dar bir çerçeveye sığdırılan konu aynı zamanda yanlış bir şekilde sermaye piyasası alanı içerisinde ele alınmaktadır.

Dolayısıyla,

Ve de kanımca,

BDDK uhdesinde öncelikle ‘Dijital Varlık Saklamaları Düzenleme ve Denetim Dairesi’ teşkil edilmeli, yasal düzenleme ve faaliyetlerden bu daire sorumlu olmalı, hatta hızlı bir şekilde dijital varlıklar oyun alanı olarak ifade edebileceğimiz kontrollü sandbox tesis edilmelidir.

Hiç şüpheniz olmasın ki,

Teşkil edilecek böyle bir daire sistem oluşumunu ve kurumsal çerçeveyi geliştirerek yakın gelecekte ‘Dijital Varlık Saklamaları Düzenleme ve Denetim Kurulu’na dönüşür.

Bu bakış açısı yani geleceğe yönelik kapsayıcı bir vizyon ise kripto varlık ya da kripto para kavramlarının yetersizliğini ortaya koyar.

Diğer bir ifadeyle,

Yasal düzenleme Kripto Varlık Yasası olarak değil, ‘DİJİTAL VARLIKLAR MÜLKİYETİ, İŞLEMLERİ VE SAKLAMALARI YASASI’ ismiyle yürürlüğe girmelidir.

 Bu tür bir yaklaşım,

Yasal düzenlemenin çerçevesini geliştirecek ve konunun kurumsallaşması için gerekli tarafları netleştirecektir.

Nedir bu taraflar?

Otorite olarak BDDK ve BDDK bünyesinde teşkil edilmiş daire,

Dijital muhasebe kurumları,

Dijital işlemler kurumları,

Dijital varlık saklama kuruluşları,

Dijital işlemler denetim kurumları ve

Dijital işlemler vergi idaresi.

Umarım yasal düzenleme bu tür bir vizyona sahiptir.

Değilse bile revizyon adına geç değildir.

Eğer bu vizyona sahip değilse ve sadece gri listeden çıkmak için pragmatik olarak tesis edilmişse, emin olun yakın gelecekte bu tür bir yasa düzenlemeye ihtiyacımız olacak.

Ve tekraren ifade etmek gerekirse,

Eğer yasal düzenleme bu tür bir vizyona sahip değilse,

Türkiye olarak bu alanda önden koşmamış oluruz.

Bu süreçte de küresel fırsatlar kaçırılmış olur.

Sevgi ve vicdanla kalın…

Doç. Dr. Soner GÖKTEN