Dr. Ayhan Bülent Toptaş

Merkez Bankası’nın Bağımsızlığı Anayasaya Taşınmalı!

TCMB politika faizi Şubat – Mayıs 2023 döneminde yüzde 8,5 düzeyinde tutuldu. Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinden sonra göreve gelen yeni ekonomi yönetimi enflasyonla mücadelede geleneksel yöntemleri kullanma kararlığını göstererek politika faizini tedrici olarak artırmaya başladı. Bu durum enflasyonla mücadelede başarıya ulaşılacağına dair umutları artırdı. Bununla birlikte, elde enflasyonun düşeceğine yönelik kesin bir güven belirtisi yok. Grafik 1’de TCMB’nin Ortalama Net Fonlama Oranı (AOFM) ve yıllık enflasyonun aylar itibariyle değerlerine yer verildi. Grafikten de anlaşılacağı gibi Nisan 2016 ile Ağustos 2021 arasında enflasyon ve AOFM birbirine çok yakın ve genel olarak pozitif faiz oluşturacak şekilde seyretti. Bu dönemde AOFM genel olarak yıllık enflasyon seviyesinin üzerindeydi. TCMB’nin Ağustos 2021’den sonra başlattığı faiz indirimleri ile negatif faiz yüzde 75’e kadar ulaşırken enflasyon yüzde 85’e yaklaştı. Bu dönemde AOFM enflasyonun çok altında kaldı. Bu yıl ortasında başlayan faiz artışları ile negatif faiz yüzde 20’lere kadar geriledi. Ama enflasyon yeni bir yükseliş dalgası içinde ve TCMB’ye göre ancak Mayıs 2024’ten sonra inişe geçmesi bekleniyor.

Enflasyonla mücadele için çok daha güçlü bir kurumsal-hukuki zemine ihtiyaç var

 Bir başka önemli gelişme, TCMB’nin gerçekleştirdiği Piyasa Katılımcıları Anketinde enflasyon beklentilerinin de düşmeye başlaması. Aralık 2023 anketinde 12 ay sonrası enflasyonun yüzde 41 civarında olması bekleniyor. İşte bu noktada çok önemli bir sorun gündeme geliyor. TCMB’nin enflasyonu kalıcı olarak tek haneye çekebileceği bir yönetişim alt yapısına sahip olmaması enflasyon beklentilerinin daha aşağı seviyelere çekilmesi ve enflasyonla mücadelede başarı elde edilmesi önündeki en önemli engel. Kamuoyuna aşağıdaki sorular yöneltilse bunlar nasıl yanıtlanacaktır?

Soru 1: Cumhurbaşkanı ile TCMB başkanının para politikasının oluşturulması veya uygulanması üzerinde anlaşmazlığa düştüklerini; enflasyonun nasıl kontrol edileceği, faiz oranlarının ve döviz kurlarının seviyesinin ne olacağı konusunda uzlaşamadıklarını varsayınız. Sizce, böyle bir durumla karşılaşıldığında son sözü kim söyler?

Soru 2: Sizce TCMB bağımsız mı?

Soru 3: Sizce TCMB şeffaf ve hesap verebilir bir kurum mudur?

Soru 4: Sizce hükümet enflasyon ve büyüme performanslarından hangisine daha fazla önem vermektedir?

Bu soruların yanıtları ekonomi ile biraz ilgilenen herkes için çok kolay olsa gerek. Durum böyle olduğu sürece enflasyon beklentilerini makul seviyelere çekebilmek ve mücadelede kalıcı bir sonuç elde etmek zor. Bu sorununun mutlaka bir çözüme bağlanması şart. Her an mevcut ekonomi politikalarından geri dönülebileceği endişesi yaşanıyor. Bu endişeyi ortadan kaldırmak için geçmişte yaşanan geri dönüşlerin bir daha gerçekleşmeyeceğine dair büyük bir telafi edici hamle yapılabilir. Bu hamle, anayasal bir çözüm üzerinde çalışılması olabilir. 1980’li yılların başlarında enflasyonla mücadelede yaşanan sorunlar nedeniyle bazı Latin Amerika ülkeleri merkez bankaları ile ilgili önemli hükümleri anayasalarına taşımışlardı.

Bugün ise dünyada yüze yakın ülkenin anayasasında (Avrupa Birliği de dahil olmak üzere) merkez bankalarına ilişkin düzenlemeler mevcut. Bu düzenlemeler Türkiye’ye uyarlanabilir ve Türkiye’nin enflasyon şampiyonları liginden çıkarılmasına katkı sağlanabilir. Anayasal düzenlemeyle kurabiyelerin politikacıların erişemeyeceği daha yüksek bir rafa saklanması ve merdiven kullanımının yasaklanması faydalı olabilir. Bununla birlikte, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasında yaşananlar hatırlanınca da bunun bile yetersiz kalabileceği fikri de akla gelmiyor değil. Yine de bu öneri dikkate alınmalı. Düşük bir ihtimal olsa da 2021 Eylülünden bu yana yaşananlardan ders alınmış olabilir ve anayasal bir düzenleme etkili olabilir.