Dr. Ayhan Bülent Toptaş

Hassas Kurumlar Olarak Merkez Bankaları

Geçen hafta TCMB’nin kalbinde, başkanlık makamı çevresinde meydana gelen birtakım olaylar kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bu iddiaların doğruluk derecesinin ve bazı güç odaklarının çekişmelerinin bu iddiaların ortaya atılmasına neden olup olmadığının zaman içinde anlaşılabileceği umulmakta. Buna karşın, iddiaların doğrudan merkez bankacıları ile ilgili olmayıp, anne, baba, çocuk, garson, bakıcı, aşçı, protokol memuru ve bunlar arasında geçen olayları içermesi ve gündem oluşturulması oldukça düşündürücü. Çünkü, merkez bankaları üstlendikleri sorumluluklar nedeniyle oldukça hassas kuruluşlardır. Bankanın ana görevleri ile ilgili olmayan kişilerin ve hatta bu görevlerle ilgisi olmayan banka personelinin bile hassas alanlardan mümkün olduğunca uzak tutulması gerekir. Bu çerçevede, başkanlık katı gibi karar alıcı mercilerin bulunduğu alanlar mutlaka steril halde olmalı, karar alma görevi ile ilgili olmayan kişiler ve personelin bu alanlara girişi zorunlu hallerde ve minimum düzeyde olmalıdır. Bu alanlarda merkez bankacılığı ile ilgili görevi olmayan kişilere oda tahsis edilmesi ve bu kişilerin banka çalışanlarına talimat vermesi mümkün olamaz.

Merkez bankaları üç bakımdan hassas kuruluşlardır. İlk olarak, bu kurumlar kendilerine emanet edilen fiziki kıymetleri (banknot, altın, döviz, kıymetli kâğıt vs.) koruma sorumluluğu taşırlar. Bu kıymetlerin ekonomik değerleri olağanüstü yüksektir ve bunların hiçbir şekilde riske atılmaması gerekir. Bu fiziki kıymetler belirli alanların dışında tutulmazlar, bulundukları özel mekanlara sadece yetkili personel girer ve bu kıymetlerle ilgili görevleri yerine getirir. İkinci hassasiyet, merkez bankasının yaptığı operasyonlarla ilgilidir. Bu operasyonlar özel birimler tarafından sadece yetkililerin girebildiği korumalı alanlarda yapılır. Merkez bankalarının üçüncü hassasiyet noktası ekonomi yönetimi konusundaki niyetleri ve alabilecekleri kararlardır. Bu niyetlerin ve kararların kamuoyuna iletilmeden sızabilmesi riskine karşı başkan da dahil olmak üzere karar alıcıların bulundukları alanlar sıkı bir koruma altındadır. Bu alanlara giriş ve çıkışlar olağanüstü kontrol altında gerçekleşir. Özetle, merkez bankası olağan bir iş yeri değildir, merkez bankalarına ve özellikle hassasiyetin yüksek olduğu birim ve alanlara görevli olmayan kimse giremez. Kim olursa olsun.

Merkez bankalarının gizliliğe yönelik hassasiyetlerinin iyi niyetli olmayan odaklar tarafından aşılmaya çalışılması görülmemiş bir durum değil. Örneğin; İngiliz Gizli Servisi MI6’nın 1993 yılında Fransa Merkez Bankası’nın bir faiz artışı hazırlığı içinde olduğuna dair bir bilgiyi raporladığı ortaya çıktı. Normal şartlarda bu iki dost ülkenin birbirlerinin resmî kurumlarından bilgi sızdırmaları yasak olmasına karşın bu kuralın çok sık çiğnendiğine dair iddialar ortaya atıldı. 1990’ların sonuna doğru ortaya atılan bir başka iddiada ise yine MI6’nın 1986’da Alman Merkez Bankası’nda çalışan (Bundesbank) bir üst düzey yetkili aracılığı ile para karşılığında düzenli olarak bilgi sızdırdığı ileri sürüldü. Söz konusu iddiaya göre ORCADA kod adlı üst düzey yetkili Bundesbank’ın faiz kararları ve Maastricht anlaşması sürecinde Almanya’nın nasıl bir müzakere süreci izleyebileceği hakkında bilgi sızdırıyordu.

Şili Merkez Bankası’nda 2003 yılı başında patlak veren skandalda Bankanın Başkanı’nın sekreterinin başkanın e-postalarına eriştiği ve bu e-postaları bir yatırımcıya yönlendirdiği ortaya çıktı. Bu olaydan kısa bir süre sonra Şili Merkez Bankası Başkanı istifa etmek zorunda kaldı. 2016 yılında Yeni Zelanda ve Japonya Merkez Bankalarının faiz kararlarını açıklamadan önce dışarıya sızdırılması dünyada önde gelen merkez bankalarını alarma geçirdi ve karar alanlarının çevresindeki güvenlik önlemleri artırıldı. Bu alanlarda internet ve telefon kullanımı ile ilgili kısıtlamalar genişletildi. Dünyada bütün merkez bankaları bilgi güvenliği konusunda hassas ve tetikte.

Belki tekrar belirtmekte fayda var. Merkez bankacılığı bir meslek. Bu mesleğin öğrenilmesi yıllar sürebiliyor. Merkez bankaları özgün kurumlar ve bağımsızlık, şeffaflık ve hesap verebilirlik temeline oturtulmuş özgün bir yönetişim çerçevesi var. Siyasiler TCMB’ye yönelik kararlarını bu durumu göz önünde tutarak vermeliler. TCMB yöneticileri de bu yönetişim çerçevesini benimseyerek çalışmalıdır. Bu yapılmazsa, TCMB’nin yıpranma süreci devam edecektir.