BANKACILIKTA PSİKOPAT YÖNETİCİLER VAR MI?

Araştırmalar her 10 CEO’dan birinin psikopat olduğunu gösteriyor. HANİFE SERTER, psikopat yöneticilerin tanımını yaptı. Peki sizin yöneticiniz de bu tanıma uyuyor mu? Yani psikopat mı? Yanıtı bu yazıda:
Günümüzde büyük şehirlerde yaşayan insanların yaşadığı stres düzeyi, 19. Yüzyıl başlarında bir insanı akıl hastanesine göndermek için yeterli bir sebepmiş. Yani bugünkü ruh halimiz ile 100 yıl öncesine doğru zamanda yolculuk yapsak bizi götürecekleri ilk yer tımarhane olurdu.
Stres seviyesi en yüksek mesleklerden biri de Bankacılıktır.
Günümüzde  bu işi bu kadar stresli yapan nedir diye baktığımızda karşımıza ilk çıkan şey : Hedefler. Çıldırtan hedefleri önceki yazımda yazmıştım.
Bu yazımda, bu çılgın hedeflerin asıl kaynağı olan insan faktörüne değinmek istiyorum.
Önümüze konan rakamsal olan ve olmayan tüm hedeflerin arkasında bir çok üst akıl var. Ve bu üst  akılların işleyişi biraz farklı .
Nasıl mı ?
Öncelikle bu üst akıllar,
Son derece soğuk kanlıdırlar .Bu nedenle yalan söylerken bile fazlasıyla rahat davranırlar. Rakamlar asla yalan söylemez ama onlar rakamları istedikleri gibi kullanarak istedikleri yalanı utanmadan ve kızarmadan söyleyebilirler.
Amaçlarına giden her yolu mübah görürler , bu yolda birilerine zarar vermek onlar için önemsiz bir ayrıntıdır. Üstesinden rahatlıkla gelirler. Asla acıma duygusu hissetmezler.
Kendi hedeflerine ölümüne kitlenirler çünkü onlar için ucunda mutlaka kişisel bir çıkar, bir ödül vardır.
Bu bir terfi ya da jestiyon olabilir .
Bu ödüle ulaşmak için yaptıkları şeyden asla pişmanlık hissetmezler.
Olağan dışı karizmaları ile bir çok kişiyi etkilemeyi ve kontrol etmeyi başarırlar.
Onlara hayır demek gerçekten zordur.
Bir şeyler kötü gittiğinde bile asla endişelenmez, panik olmazlar .
Suçu başkasına yıkıvermekte ustadırlar.
Karşısındaki kişinin duygularına karşı duyarlı olmasalar da son derece farkındadırlar ve bu duyguyu kendi çıkarları  doğrultusunda yönetmeyi bilirler .
Örneğin Çaresizlik hissedenleri yönetmeye bayılırlar.
Kimsenin alamayacağı riskleri alırlar. Çünkü aynı zamanda korkusuzdurlar.
İşte tüm bu özellikleri bünyesinde ve beyninde barındıran kişiler sizden olmayacak şeyleri isterken son derece rahat görünürler;
– Kredi vermeni istiyorum ama aynı zamanda bu parayı vadesiz mevduatta bırakmanı istiyorum  ,
– En varlıklı müşterileri bulup paralarını Bankamıza getirmelerini sağlamanı istiyorum sonra da onlara kredi satmanı istiyorum,
– Faizleri yükseltiyorum ama kimseye faiz ödemek istemiyorum,
– En riskli kredilere evet demeni istiyorum ama hiçbirinin batmasını istemiyorum
– Tüm belgeleri eksiksiz hazırlamanı istiyorum  ama bunu 1 dakikada tamamlamanı istiyorum
– Müşterilerle konuşarak fazla Zaman harcamamanı istiyorum ama aynı zamanda onlara tüm ürünlerimizden bahsetmeni istiyorum….
derken çok rahattırlar. Bu cümleler bana Beyaz Show’un skeçlerindeki ” Psikopat” karakterini çağrıştırdı bir an.
..
Zaten yapılan araştırmalar da gösteriyor ki; son yıllarda ülke ve kurum başına düşen ortalama psikopat sayısında belirgin bir artış var.
Her 10 CEO’dan birinin psikopat olduğunu söyleyen araştırmalara göre her geçen gün de çoğalıyorlar.
Çünkü günümüzde “ başarı” tanımı, “korkusuzluk , kendine güven, cazibe, acımasızlık ve odaklılık ” gibi psikopatlarda öne çıkan özelliklerle birebir örtüşüyor .
Bu konuda okumuş olduğum kitaplarda yer alan araştırmalarda, bu durumun doğuştan olabildiği, yani organik psikopatların beyinlerinde, anterior proferontal kortekslerinde daha az gri maddenin olduğu ifade ediliyor (*). Bu durumun onları ” ahlaki değerlendirme ” yaparak ikileme düşme derdinden kurtardığı belirtiliyor.
Yani bu demek oluyor ki; siz sattığınız krediyi vadesiz mevduat yapmaya çalışırken beyninizin ahlaki değerler bölümü bunu sorguluyor. 0 km. Araba satıcısı olsaydınız , müşterinizi sattığınız arabayı bir kaç haftalığına şirketinizde başkalarına kiralanmak üzere emanet etmesini , üstelik bunun için de kendisine hiç bir bedel ödemeyeceğinizi söyleseydiniz neler olurdu bir düşünün… Siz düşünmeden, beyniniz, bilinçaltınız bunu sorguluyor ve ahlaken doğru olmadığı mesajını size veriyor. Üst akıllarsa, yukarıda anlattığım sebeplerle sorgulamıyor, sadece zaferin tadını çıkarıyor…
İşte Bankacı’ların stres kaynağı da bu ikilemler. Ahlaki olanla, yaşamsal olan arasında sürekli seçim  yapmaya zorlanan bir zihin. Doğru diye öğretilmiş şeylerin yanlış, yanlış diye öğretilmiş şeylerin doğru kabul edildiği bir dünyaya uyum sağlama çabası…
Geceleri uyumakta, Sabahları uyanmakta zorlanmanın sebebi de bu ikilemlerde saklı. “Gitmek mi zor, kalmak mı zor ?” Zihin sürekli bunu sorguluyor .
Biz de buna kısaca stres diyoruz.
Hanife Serter