ŞİMDİ EV ALINIR MI?

Hanife Serter  herkesi sorduğu o soruya yanıt veriyor: Şimdi ev alınır mı? Konut kredisi mantıklı mı?
Bundan tam on yıl önceydi. Çalıştığım Banka’da Bölge Krediler Yöneticisi iken daha çok emeklilerin ikamet ettiği  bir semt şubesine müdür olarak atanmıştım. Daha önce ekranlar üzerindeki verilerle değerlendirerek onayladığımız kredileri bizzat sahada görerek, tartarak, değerlendirerek teklif etmeye, yetkim varsa sonuçlandırmaya, yoksa üst makamların onayına sunmaya başlamıştım.  
Özellikle konut kredilerinin son hız devam ettiği, daha da hızlı olması için ekspertiz yetkilerinin dahi şube idarecilerine verildiği, sabahtan akşama ve hafta sonu dahil emlakçı emlakçı gezip kredi devşirmemizin istendiği zamanlardı.
Hiç unutmam, Banka tarafından ilişkilerin geliştirilmesi amaçlı olarak düzenlenen ve İzmir’deki tüm emlakçıların davet edildiği bir organizasyonda,  çok sayıda katılımcının bedava içki bulmanın sevinci ile içip içip ölçüyü kaçırdığını gördüğümde   ( ilk ve son defa Şube Müdürü olarak katıldığım ve bir  daha da tekrarlanmayan bir organizasyondu ) kendi kendime ” bunun için mi şube müdürü oldum ?” diye sormuş ve olabildiğince erken oradan uzaklaşmıştım.
Aynı yıl, Amerika’da yaşanan mortgage krizi Ülkemizi teğet (!) geçmeye başladığında ufak bir durgunluk ve faiz artışı yaşansa da sonrasında bizim gibi ülkelere oluk oluk akmaya başlayan sıcak paranın etkisi ile piyasalarda Emlakçı gecesine benzer bir sarhoşluk yaşanmaya başlamıştı bile.
İnşaatçılar büyük bir hevesle yeni arsalar bulup yeni evler yapmaya, emlakçılar bu evleri daha yapılmadan satmaya, bankalar da ” ucuz” kredi, bol komisyon ve sigortalar eşliğinde finansman sağlamaya odaklanmıştı. Kira ödemekten kurtulmak isteyenler, faizleri düşük bulup parasını gayrimenkule yatırarak yüksek  kira geliri elde etmeyi hedefleyenler, çoluğa, çocuğa, torunlara birer ev daha bırakayım diye düşünenler  yüzünü  gayrimenkule dönmüş, lokomotif olan inşaat sektörü başta, ona bağlı bir çok sektör de onun peşinde keyifli keyifli ilerlemeye başlamıştı. Tekerler hızla dönüyor, lokomotif son hız gidiyor, en tepedekiler tüm halka bu hızla ekonomide çağ atladığımız müjdesini veriyordu. Yurtdışından çoğu sıcak sıcak gelen paralar,  ucuz ucuz (!) alınan borçlar sonucu ülkede döviz bolluğu yaşanırken düşük kurlar ithal ürünleri cazip kılıyor, inşaat için de bir çok malzeme yurtdışından temin edilip villalarda, plazalarda, rezidanslarda, otellerde, gökdelenlerde kullanılıyordu. Ama her ne hikmetse aynı süreçte , kuş uçmaz kervan geçmez yüksek yüksek tepelere kurulan evler bile artık “lüks konut statüsünde, güvenlikli havuzlu site” diye diye maliyetinin çok çok üzerinde astronomik fiyatlara satılıyordu.
DÜŞÜK FAİZ
Nasıl olsa kredi faizleri düşüktü. 10 hatta bir ara 15 yıla kadar uzayan vadelerde rahat rahat (!) ödeme imkanı vardı. 
On yıl önce ilk müdür olduğum zamanlarda 10 yıl vadeli verdiğim kredilerin ödemeleri bitmiştir şimdi. Bu süreçte iki üç kez faiz düşüşlerinden faydalanıp yeniden yapılandırma yaparak ilk aldıklarından bile daha ucuza getirmiştir müşteriler konut kredilerini. Onlara geçmiş olsun. Evleri de aldıkları fiyatın en az 2-3 katı değerlenmiştir  Ama şu son yıllarda yüksek yüksek fiyatlardan çok da düşük olmayan kredi oranları ile  konut alanlara kolay gelsin demeliyiz. Önlerinde ödeme yapacakları daha çook uzun yıllar var ve ne yazık ki artık bir süre ekonomi tıkırında gitmeyecek gibi görünüyor. Çünkü artık lokomotif çok yavaşladı, istasyona yanaştı ve neredeyse durmak üzere. Bu istasyonda trenden inmek isteyenler çok olacak .
Döviz artışlarına  borçlu yakalananların maliyetleri artarken , kendisini eskisi kadar zengin (!) hissetmeyen sabit gelirliler  de borçlanma eğiliminde olmayacak ve bu duran trene atlamayacak muhtemelen. Talep düştüğünde ve arz artık fazla geldiğinde malını satmak isteyen inşaatçıların eski rakamları kolay kolay bulamayacakları da bir gerçek. Konutta Düşük faiz, yüksek fiyat döneminden, yüksek faiz, düşük fiyat dönemine geçilmesi Süpriz olmaz. Bir balon gibi şişirilen fiyatların havası sönerken, elinde nakdi olanlar yükselen faiz ortamında parasını toprağa , betona yatırmaktansa, Banka’ya faize yatırmayı tercih eder. Elindeki para ile satın alacağı gayrimenkulün faiz getirisini kıyasladığında hangisi fazlaysa doğal olarak onu tercih eder. Bu dönemde zora düşecek, kredisini, taksitini ödeyemeyecek, elindeki malı aldığından daha düşük fiyata satmaya razı gelecek kişiler olacak mutlaka. Ve mutlaka elinde nakdi olan birileri bu krizi kendisi için fırsata çevirmeyi, bir yandan paradan para kazanırken, bir yandan ölü fiyatından mal edinmeyi deneyecek.
Ekonomi yolunu bulacak elbet. Mortgage krizi teğet geçerken bir çok kurumsal kiracı mülk sahipleri ile anlaşıp kiralarını neredeyse yarı yarıya düşürmeyi başarmıştı. Önümüzdeki dönemde de benzer bir süreç yaşanması muhtemel. Büyük kurumlar, büyük oyuncular aralarında anlaşır, bir orta yol bulurlar. Peki böyle bir dönemde kirada oturan işçiler, memurlar ev sahipleri ile görüşüp kiralarını yarı yarıya düşürtebilirler mi ? Uygun fiyata ev bulup, kira öder gibi taksitlerle kredi alıp ev sahibi olabilirler mi ? Aman sakın batmasın diye büyük şirketlere verilen teşvikler, indirimler, aflar işçi ve memurlara da verilir mi ? Bugüne kadar hiç verildi mi ?
Bu zamanda konut alınır mı diye soru soranlar çok..
Benim diyeceğim, hazır paranız varsa,  evin fiyatı uygunsa, yeri uygunsa , ihtiyacınıza uygunsa , niyetinize, amacınıza, hedefinize uygunsa neden olmasın ? Trene binmek isteyen binebilir tabii. Ama lokomotif uzun bir süre eskisi kadar hızlı hareket edemeyecek gibi.