Yılın Mobbing Cümlesi

Bankacılık sektörünün usta yorumcusu Hanife Serter, bankaların kullandığı YILIN MOBBİNG KELİMESİ’ni açıklıyor. İşte mobbingcilerin en çok kullandığı o kelime:
Banka yönetimlerinin, bankacıları istedikleri gibi , istedikleri kadar, istedikleri yönde çalıştırmak için onların başına dayadığı, patlamaya hazır silah gibi bir cümle… Çok sayıda bankacı tarafından  ” yılın mobbing cümlesi” seçildi bile. Bugüne kadar binlerce yönetici tarafından defalarca söylendi, yüzbinlerce bankacı tarafından defalarca işitildi.  İnsanın elini kolunu bağlayan, nefesini daraltan, gözünü karartan bir cümle… Doğru olduğunu bildiğiniz için itiraz edemediğiniz, çaresizliğinizi, muhtaçlığınızı yüzünüze vuran, sizi en haklı anınızda bile aciz ve güçsüz bırakan o söz:

” Dışarıda bu işi yapmak için sırada bekleyen çok insan var !”

Ne kadar çok olduklarını bir bakışta bile görebilirsiniz. Üniversite bitiren eş dost akraba çocuklarına bakarak bile anlayabilirsiniz . İşsizlik verileri açıklanmış, resmi kayıtlara göre dört milyon işsiz var deniyor. İşsiz enflasyonunun bu kadar yüksek olduğu ülkede işin, işçinin  değeri olur mu ? Olmaz tabii . İşçi, emekçi artık sudan ucuz. Lütfedip iş verilenlerden her şeyi beklemek işverenlerin en doğal hakkı. İşsiz kalmak en büyük korku. Bu korku insana neler neler yaptırmaz ki ?
KORKU İMPARATORLUĞU
Sahi siz bu korku sebebiyle en fazla ne yapabilirsiniz ? Sizi zorla dilendirseler mesela, bir çetenin eline düşseniz, elinizi, kolunuzu kırsalar, ailenizden uzaklaştırsalar, olmayacak köşelere dikseler sizi, el avuç açtırsalar gelen geçene, uzaktan izleseler , gözleseler, topladıklarınıza el koysalar, akşam geç vakit uyumaya izin verseler, karın tokluğuna çalıştırsalar.. Zorla senet imzalatsalar ya da.. Borçlandırsalar sizi, bu borç bitene kadar benim malımsın, ne dersem yapacaksın deseler. Yaşın geçince işim biter senle, sıranı bekle diye gözdağı verseler.. Korkudan ne isterlerse yapar mıydınız ? Fazla mı dramatize ettik ?

İstemeden gittiğiniz , yalvarıp yakardığınız o müşteri ziyaretleri,  el çabukluğu ile alıverdiğiniz o komisyonlar , gece yarısı eve varışlarınız, uykusuz gelip işbaşı yapışlarınız, kameralardan gözetlenmenlz, cep telefonlarından takip edilmeniz, oturmadığınız, içinde hiç yaşamadığınız evler için çektiğiniz krediler, borçlarınız, kazancınızın çoğunu yatırdığınız AVM’ler, yüzünü göremediğiniz aileniz, sevdikleriniz, çocuklarınız… Şık giyimleriniz dışında ne farkınız kaldı ışıklarda mendil satan, çetelerin eline düşmüş o çocuklardan. Hadi onlar eğitimsiz, sahipsiz, korkak …Sizler en iyi okullara gittiniz, bu İşleri kendiniz seçtiniz … Özgüveniniz de yüksekti üstelik işe girerken . O özgüveni tam olarak ne zaman, nasıl kaybettiniz ?
Çok mu korkuyorsunuz işsiz kalmaktan ? 
Duydum ki sendika seçimleri varmış.  Patrona karşı sesiniz , sözünüz olacak temsilciyi seçecekmişsiniz. Her zaman tek adayla (!) gidilen seçimde seçenek bu defa ikiye çıkmış … Demokrasi rüzgarları esecekmiş. Ne güzel, ne mutlu. Seçimlerimiz kaderimizi belirler, kim olduğumuzu gösterir . Her seçim, bir vazgeçiştir aynı zamanda. İyi düşünmek gerekir . Neden vazgeçtiğini, neden vazgeçmek istediğini, seçiminin neleri değiştirebileceğini hesap edebilmek iyidir . 
Bankacılık hesap işi. Çoğunluk hesabını bilir mi ? Evdeki hesap çarşıya uyar mı ? Kaybeden hesabı öder mi ? 
İşsizlik korkusu ve mobbing ! Seçime aday olanların bu konuda söyleyecekleri sözler var mı ? Dinlemeli..Akla ve vicdana göre hareket etmeli.. Yoksa sonuç belli.. Korku yönetir.