Bankacılık hiç bu kadar güzel anlatılmadı

Eski bankacı ve Yaşam Koçu Hanife Serter, bankacıların yaşadıklarını öyle bir anlattı ki, herkes bu hikayede kendini bulacak. Ölüm, hedef ve çaresizlik. En önemlisi ŞAHİT VAR MI ŞAHİT?
Florasan lambalarla aydınlatılmış, ürperti veren soğuklukta bir mahkeme salonu.
Dışardan gök yarılmışçasına uğultulu bir şekilde yağan yağmurun sesi geliyor.
Salon tamamen sessiz, çıt çıkmıyor.
Dışarıya açılan pencerenin önüne konmuş üç kuş sanki içeriyi izliyor.
Kuşların biri yeşil, biri kırmızı biri koyu mavi renkte…
Sonra ufak tefek , zayıf, gözlüklü, siyah, kısa, kıvırcık saçlı bir kadın ayağa kalkıp konuşmaya başlıyor.
Tüm gözler ona çevriliyor. 
BEN ŞAHİDİM!
Ben şahidim hakim bey ..” diyor…
Arkadaşlarım cinayete kurban gittiler. Bakmayın siz ölüm raporlarında ölüm sebebinin “beyin kanaması, kalp krizi, intihar” olarak geçtiğine.. Her biri ayrı ayrı cinayet mağdurudurlar. Ben şahidim. Gözlerimle gördüm. Hem öyle bir anlık öfkeyle, aniden işlenmiş cinayetler de değil bunlar. Planlı şekilde ve belli kişiler tarafından işbirliği yapılarak işlendiler . Ben duydum. Ordaydım. Engel olamadım ama her aşaması gözlerimin önünde gerçekleşti. Ahhh çok üzgünüm , durduramadım. Son bir yıldır yoğun bir baskı vardı üzerlerinde zaten. İşler yetişmiyor, hedefler tutmuyor, müşteriler memnun olmuyor, patronlar tatmin olmuyor diye azarlanıp duruyorlardı çocuklar gibi. Ses çıkaramıyorlardı tabii , işin ucunda işsizlik var. Evde ekmek bekleyen çoluk çocuk var… İşyerimizi ailemizden çok görürüz biz bankacılar. İşimizi aile gibi görürüz artık. Aile içi şiddete, sömürüye de alışığız yıllardır bu ortamlarda. Kanıksadık hepimiz, ne deseler  ne yapsalar sesimiz çıkmaz. Susarız, işimize bakarız. Sesimiz çıkacak olsa da sustururlar. Bir iki kez devlete şikayet edelim dedik, onlar da duymamazlıktan geldiler, aile içinde olur öyle şeyler dediler. Ama son bir yıldır artık abarttılar bu işi ailenin büyükleri.. Büyükler dediğimi anlayın işte siz. Tepemizde kim varsa onlar. Müdürler, Bölgeler, İK’lar, Pazarlamacı departmanlar, CEO’lar.. Sanki organize bir çete gibi çalışırlar. Çok güçlüler, bizim onlara gücümüz yetmez, onlar da bizlere acımazlar..Diyeceğim o ki hakim bey ne hastalık ne iş kazası.. Düpedüz cinayete kurban gitti bu arkadaşlar. “Hedefiniz tutmazsa size burda hayat yok” dediler.
“Bu aile artık fazla kalabalık oldu , hepinize bakıp besleyemeyiz, bazılarınızı gemiden atacağız, yüzme bilen kurtulur ..” dediler.
Taşıyamayacakları kadar ağır yükler / hedefler verdiler sırtlarına arkadaşların. “Dakika tutuyoruz hadi şimdi bu yükü şurdan şuraya kadar şu kadar sürede taşı bakalım ” diye eziyet ettiler.
Dalga geçtiler herkesin ortasında, ” Bak o nasıl taşıyor sen neden taşıyamıyorsun, beceriksiz misin ?” diyerek alay ettiler. Öğle saatlerinde yemeğe çıkarmadılar , akşam geç saatlere toplantılar koydular, gece uyumadan önce mesajlar attılar, taciz ettiler..
Uykuları bile haram ettiler .
Paramedya diye bir internet sitesi var. Oraya bildirdik hepsini, bir tek onlar yazdılar, kızdılar bunlara .
Başka kimsenin umrunda olmadı .
Ne Çalışma Bakanlığı ne BDDK..
Nadide öldüğünde “bir kereden bir şey olmaz ” dediler. Sonra diğerlerine sıra geldi. Dediğim gibi ben şahidim. Atılan her mailde, mesajda, yapılan her toplantıda, yazılı gönderdikleri her uyarıda bu cinayetin izleri var. Araştırın bulacaksınız. Bu arkadaşlar bu aile için gece gündüz çalıştılar , işlerinin başındayken kimi başından kimi kalbinden vuruldular , kimi kendi yetersizlik duyguları ile asıldılar. Kimi ağır yaralı kaçtı, kurtuldu bu aileden, dışarıda yaşam savaşı veriyorlar . Ama eziyetler, cinayetler hiç bitmiyor hakim bey . Öylesine insafsız ve korkusuzlar ki, acımadan vurmaya devam ediyorlar…”
ŞAHİD YETMEDİ Mİ?
Yaşlı başlı, beyaz sakallı, nur yüzlü hakim durup, düşünüyor , sonra yavaşça izleyici sıralarında oturanlara doğru dönüyor ve hepsinin gözünün içine bakarak soruyor:
” Başka şahit var mı ?!”
Bu sırada pencerenin önündeki kuşları görüyorum tekrar…
Üzerlerindeki boyalar akıyor akıyor.. Kuşlar yağmur suyuyla yıkanmış,  bembeyaz bir halde uçuyorlar tekrar gökyüzünde …

Ben işte tam orada uyandım bu düşten. Bir daha da uyuyamadım.