Çalıştığın banka çirkefleşirse?

Bankaların olabildiğince tazminatsız işten çıkarma  konusunda yeni formüller üzerinde çalıştığını duyuyor ve üzülüyorum. Çirkefliğin bu kadarı çok fazla. HANİFE SERTER YAZIYOR:
Yaz mevsimi yoğun geçiyor. Bankacılık yıllarında kullanamadığım yaz izinlerimi toplu olarak kullanıyormuş gibi kabul ediyorum kendimi.
Yazlık turizmi, yurtiçi, yurtdışı gezileri ile kimi zaman çok hareketli , kimi zaman çok yavaş bir tempoda, tadını çıkara çıkara upuzun bir yaz tatili yaptım, yapıyorum, eş, dost, akraba, çoluk, çocuk hepsi bir arada. Ne mutlu bana. 
Bu arada eskiden çalışmış olduğum Bankaya, eski yıllara ait kullanılmamış yıllık izinlerimden doğan ( ve nedense işten ayrılırken ödenmeyen ) haklarım ve kazanmış olduğum işe iade davam sonrası eksik yatırılan ( yanlış hesaplanmış !) alacaklarım için açmış olduğum  dava tam 3 yıldır devam ediyor.
Bu kadar sürede neyi hesaplamayı başaramadılar (!)  merak ediyorum doğrusu. 
Bankalar dahil bir çok kurum matematik bilmiyor. Hele işlerine gelmeyen bir konu olduğunda bir türlü hesaplayamıyor.
Yargıçlar işleri bilirkişilere havale ediyor ve anlaşılan o ki bilir kişiler de bu hesaplar konusunda bir türlü emin olamıyor. Davacılar, davalılar, avukatlar, yargıçlar, bilirkişiler, şahitler… Herkes ama herkes bu hesapların yapılmasını bekliyor.
Ülkede mahkemelerde davası “ olmayan” insan sayısının azınlıkta olduğunu düşünüyorum. Yeni yargı yılını, yargı reformları ile hızlanacak dava sonuçlarını sabırsızlıkla bekleyen milyonlarca kişi var ülkede. Şimdiden hayırlı olsun diyorum herkese. Allah kimseyi düşürmesin ama hak aramak için mecbur kalıyoruz işte mahkemelere. Hakkını almak için yıllarca içinde çalıştığın kurumlarla/insanlarla davalık olmak çok üzücü .
ÇAMUR AT 
Arabuluculuk sistemi nasıl işliyor bilmiyorum ama bankaların olabildiğince ” tazminatsız işten çıkarma ” konusunda yeni formüller üzerinde çalıştığını duyuyor ve üzülüyorum. Çirkefliğin bu kadarı çok fazla. Yıllarca süren davalara bile alıştık ama ” çamur at, tazminat alamasın” formülü kabul edilemez.
Sendikaların eğer birazcık vicdanı kaldıysa bu konuda çok çok uyanık olmalı ve çalışanın yanında sapasağlam durmalı. Hedef baskısı ve mobbing etkisi ile sağlıklı düşünme becerisini yitirmiş , fazlasıyla gaza getirilmiş, sınırlarını zorlamış, yanlış bir alana girmiş insanlar türlü bahanelerle işten çıkarılırken , onların üstü durumundaki müdürler , satış müdürleri ve bölge müdürlerinden de hesap sorulmalı. Bu işler organize işler. Bir kişinin bir anlık boşluğu ile yapılan hatalar değil, sistematik olarak göz yumulan, işine gelmeyince ” vay sen ne yaptın ?!” diye hesap sorulan konular ..  
Yaz rehaveti, tembelliği içinde kumsallarda, sahillerde dolaştığım günlerde sık sık rastladığım bir manzara var. Kuma saplanan araçlar. Sınırda durmayı bilmeyen, fazla ileri giden, şartları zorlayan, kendine fazla güvenen ya da kuma saplanmak nedir hiç bilmeyen sürücülerin içine düştüğü o çaresiz durum. Gaza bastıkça olduğu yerde patinaj yapıp, daha çok kuma batması..Zaman, enerji, motivasyon  kaybı. Herkes denize girerken, gülüp eğlenirken kuma saplanmış aracı kurtarma çabası …ne acı. 
ARABA GİDİYOR MU?
İşte bu manzara bana kah dış politikanın, kah ekonominin, kah bankacıların içine düştüğü zavallı durumu çağrıştırıyor. Ama en kötüsü de arabanın içinde olanların arabanın hala hareket ettiğini sanıp, saplandığının farkında bile olmaması sanırım. 
Her konuda sınırlarını bilmek, bilmediğin alanlarda fazla ileri gitmemek, kendini başkalarından üstün/ayrıcalıklı görmemek, saplandıysan hala cahil cahil gaza basmaya devam etmemek… Önemli. Bence güzel bir örnek, üzerinde düşünmek gerek.
Kuma saplananlar acaba ne yapmalı ?