Mobbingin bankası personelinin azraili olmaya devam ediyor

Eski banka müfettişi Gürcan Konur, vicdansız bir müfettiş raporu ile işten atılan ve üzüntüden vefat eden bankacıyı ve acımasız sistemi yazdı.
Geçtiğimiz hafta, ülkemizin köklü ailelerinden birisinin sahibi olduğu, yerli sermayeli  büyük bankalardan birisinde, müşteriye  Bireysel Emeklilik Sözleşmesi(BES) satarken, belli süreden önce çıkmak isterse, 200-300 TL.’lık giriş aidatının yanacağının söylenmediği iddiası ile, savcılığa hakkında suç duyurusunda bulunulan ve sigorta şirketi müşteriye bu tutarı iade etse de, işgüzar savcı tarafından dolandırıcılık olarak değerlendirilerek ve kamu davasına çevrilerek hakkında soruşturma açılan personelin, müfettiş tarafından istifaya zorlanarak işini kaybetmesi ve ardından geçirdiği kalp krizi ile vefat etmesi gündeme damga vurmuştu. Kendisine Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve eski iş arkadaşlarına başsağlığı diliyoruz.
Olayın neresinden tutsanız elinizde kalıyor.  Bankanın yukarıdan büyük baskılarla ve dayatmalarla personele zorla sattırdığı BES poliçelerinin mahiyeti ile ilgili detay bilgisi müşteriye tam olarak verilse, zaten kimse o ürünü satın almaz. BES tabiri caizse, bir enayi kumbarasıdır. Zaten iyi bir şey olsa çalışanlara devlet zorunlu tutmaz idi, bir şey zorunlu ise biliniz ki, orada kullanıcıdan çok, devletin ve aracı kurumun menfaati vardır. 
BES ENAYİ KUMBARASIDIR
BES emeklilik sistemi değildir, baştan adı yanlış konulmuştur, eski adı ile birikimli mevduat sigorta poliçesidir. Sizin uzun zamana yayılmış birikimlerinizi, profesyonelce yönetmek üzere kurulan fon yönetimlerine tesliminizden ibarettir. Yüksek giriş aidatı ve yönetim kesintileri zaten getirinizi kemirir, riskli ürün grubunda getiri yüksek olabilir, ama zarar etme ve anaparanızdan olma riski de mevcut olduğu için genellikle, tahvil-bono gibi enstrümanlara, az da olsa hisse fonları eklenir. Örneğin geçen yıl normal risk grubundaki BES yatırımcılarının çoğunluğu yılı zararla kapatmıştır.
BES sadece uzun süreli tasarruf yapamayan, parası azıcık birikince hemen harcayanlar için faydalıdır, onun yerine her ay belli tutarda altın veya döviz alıp kenara atsanız, aynı süre sonunda daha fazla gelire sahip olursunuz.
Diyeceksiniz “madem öyle, eski bankacı iseniz, mutlaka sizin de vardır, siz niye yaptırdınız?”, haklısınız ama banka personelinden giriş aidatı ve yönetim gideri kesintisi yapılmıyor, o açıdan avantajı var.
MÜŞTERİ HER ZAMAN DOĞRU SÖYLER Mİ?
 BES ile ilgili daha detaylı inceleme başka bir yazı konusu olduğu için, biz asıl konumuza dönelim.  Baştan müşteriyi de haklı görmeyelim, belki de rahmetli bankacı gerçekten de müşteriyi doğru bilgilendirdi, ama müşteri sonradan girdiğine pişman olduğu için bana söylenmedi diye inkâr da etmiş olabilir, bunu ispatlamak oldukça zor, ama diyelim ki gerçekten bankacı bu hususları anlatmadı veya yanlış aktardı, artık internet herkesin elinin altında, Hz. Google’a sorduğunuzda her sorunuzun cevabını almak mümkün.
İŞGÜZAR SAVCI
Diyelim müşteri internet de kullanmıyor, sadece görevli personele güvenerek poliçe alsa bile, bunun adı “dolandırıcılık” olmaz, olsa olsa “güveni kötüye kullanmak” olarak değerlendirilebilinir, bunun için de ağır cezada dava açılmaz. İşgüzar savcı da belli ki, konu ile ilgili ve çok  da bilgili değil, keşke bir bankacı tanıdığına danışsa idi, eğer bu olayda olduğu gibi, eksik veya hatalı bilgilendirme yaptığı için müşteri kayıpları oluştuğu zaman, bankacılar “dolandırıcılık ”la suçlanacaksa, bu konuda hüküm giymeyen bankacı nerede ise kalmazdı, Organize olmayan ve kasti yapıldığı ispatlanamayan maddi suçun cezası da maddi olmalıdır, yani zararın faizi ile temini için bankaya maddi tazminat davası açılabilinir, zararın telafisi istenir, eğer manevi zarar görülmüşse, ayrıca o da talep edilebilinir.
PERSONEL Mİ, BANKA MI SORUMLU OLUR?
Burada müşterinin asıl muhatabı bankadır, banka personeli değil, eğer bir hata veya zarar varsa bu bankadan talep edilmelidir, çünkü müşteri bankaya güvenerek oraya gelmiştir, personele güvenmesi ekstradır, gereksizdir. Eğer banka personelini suçlu görürse, kendisi de müşteriye ödediği zararın telafisi için personele dava açabilir, ama burada kasıt ve bariz, ispatlanmış hata olması gerekir, yanlışlık, basiretli bir bankacının yapmayacağı önemli bir hata olmalıdır, yoksa herkesin başına gelebilecek hatalardan sadece personel sorumlu tutulamaz.
Banka kendi talimatları doğrultusunda satış yapan personeline sahip çıkacağı yerde, başı sıkışınca, çalışanına ilk tekmeyi vurmakta hiç beis görmemiş. Halbuki ortada dolandırıcılık filan yok, personelin cebine giren bir para veya zimmet yok, noksan veya yanlış bilgilendirme varsa, bu da bankanın personeline verdiği eğitimin yetersizliğine işaret eder, demek ki biz personeli bu konuda yeterince eğitememişiz, veya biz o kadar hedef baskısı yaratmışız ki, personel herhangi bir menfaati olmadığı halde, bu konuda yanlışa sevk edilmiş, bunu düzeltmemiz gerekir demeyip, personeli günah keçisi ilan edip, iş akdi feshi bile olmaksızın ve kıdem tazminatını da ödemeden 14 yıllık personelden, zoraki olarak istifasının alınma yolu fırsatçılığına başvurulmuş.
İYİ BİR MÜFETTİŞ NASIL OLMALIDIR?
Aslında bankanın tutumu hiç şaşırtıcı değil, hatta günümüzde birçok banka maalesef bu tür ucuzluklara başvuruyor. Ben de aynı bankada 15 yıl göre yaptım, bu bankada çalışmış herkes gibi türlü haksızlık ve vefasızlıklardan fazlası ile ben de nasibimi aldım, ama kendimi ezdirmedim, dik durdum, her türlü mobbing uygulamasına sessiz kalmadım, istifa ettirme tuzaklarına düşmedim, hukuki haklarımı da gecikmeli de olsa, sonuna kadar talep ederek aldım. 
15 yıllık bankacılık yaşantımın bir kısmı teftişte, bir kısmı da bölge ve şube yöneticiliğinde geçti. Burada asıl sorgulanması gereken kendisi de bir beyaz yakalı, emekçi bir çalışan olan müfettişin tutumudur. Müfettiş yönetimin tetikçisi olamaz, hakkı hukuku gözetmelidir, eşit ve adil davranmalı, empati kurmalıdır. Sadece kurum menfaati için değil, adaleti ve çalışanların da hukukunu gözeterek çalışmalıdır. Bunu yapamayan müfettiş,  zalim, bencil ve vicdansız olur, sırf para ve unvan için benliğini satmış duruma düşer, bu durumda simit satıp onurlu yaşamayı tercih etmek en doğru karardır.
Benim de müfettişliğim sırasında birçok kişiyi işten atmışlığım, hatta hapise bile göndermiş ligim vardır, ama vicdanım her zaman rahattır, çünkü kendimi onların yerine koyduğumda şunu düşündüğümü gördüm:” ben bilerek veya ciddiye almayıp, ihmal ederek, mevcut mevzuatı, kuralları, yasaları ihlal ettim veya görevimin gerektirdiği kontrolleri savsakladım, yapmadım, burada suçlu olan görevini yapan müfettiş değil, benim, ben eğer o hataları yapmasa idim, müfettiş bana dokunamazdı bile.”
ATTIĞINIZ PERSONELDEN HAYIR DUASI ALMAK
Kredi dosyalarındaki suiistimalini yakaladığımız ve istifasını aldığımız, usulsüz kullandığı kredi tutarlarını da elinden senet alıp, iki kışlık evini ve yazlığını ipotek alarak, arabasını da rehin alarak, bilahare sattırıp ödettirdiğimiz personel bana gelerek “Müfettiş Bey size çok teşekkür ediyorum, Sağ olun, Allah sizden razı olsun, sizin sayenizde kurtuldum bu beladan.” demişti. İlk önce durumu anlayamayarak “ Şaka yapıyorsunuz herhalde, biz sizi yakaladığımız için işinizi, iki kışlık evinizi, yazlığınızı, arabanızı her şeyinizi kaybettiniz, istifa ettiğiniz için kıdem tazminatınız da yandı, şimdi bize kızgın olmadığınızı, hatta minnettar olduğunuzu mu söylüyorsunuz?” dedim.
Adam şöyle cevap vermişti:” Aslında şaşırmakta haklısınız, ama siz beni bu sene, önceki teftişlerdeki müfettişler gibi yakalayamayıp, böyle bıraksaydınız, benim bankaya ödemem gereken borç, mevcut toplam varlığımın çok üzerinde olacak, o zaman istifa da etsem de tüm varlığımı satsam da kurtulamayacaktım, çoluk çocuğumun yüzüne bakamayacak duruma gelip, hapse girecektim, sadece iş arkadaşlarıma değil, herkese rezil olacaktım. Şimdi geldiğim yere, köye baba ocağına dönüp, eskiden beri bildiğim çiftçiliğe geri dönüp, çoluk çocuğumu öyle doyuracağım, bu benim için bulunmaz bir fırsat oldu, inanın son bir yıldır geceleri bu pis işten nasıl yırtarım diye gözüme uyku girmiyor, etrafımdaki herkesi kırıyor, hatta intiharı bile düşünüyordum.  Onun için tekrar tekrar teşekkür ediyorum. “
O dönem birçok şubede idareci olsun, personel olsun, önceleri iyi para kazandıran borsaya dadanmış, ama daha sonra ani düşüşlerle kaybettikleri paralarını kurtarmak için ellerinin altındaki yetki ile açığa işlem yapıp, sonraları ise kendilerinin emanetindeki paraları kullanmaya başlamışlar, ama borsadaki dalgalanmalar zararlarını iyice katlayınca, işin içinden çıkamamışlar, birçok üzücü sorun yaşanmıştı. En son baş edilmeyerek, tüm personele kendi bankasından sürekli alım satım yapma yasağı getirilmişti.
İDARİ YÖNDEN TAHSİLATLA, OLAYIN KAPATILMASI NE KADAR DOĞRUDUR?
Bankalarda suiistimal tespit edildiğinde öncelikle banka zararının tazminine uğraşılır, personelin işe devamına riskin büyüme ihtimali nedeniyle, tabii ki izin verilmez, zaten haklı iş akdi feshi mümkün olduğundan, öncelikle personelden istifa mektubu alınır. Eğer suiistimali yapan kişi bütün zararı faizi (bazı durumlarda anaparaya da razı olunur.) ile tazmin ederse, savcılığa intikal ettirilmez, idari soruşturma ile konu kapatılır, eğer tahsilat sağlanmazsa, yasal soruşturma açılarak konu savcılığa sevk edilir. Mahkemede banka da şikayetçi ve zarar gören olarak yer alır.
Aslında hukuki açıdan bakıldığında bu süreçte bir sakatlık gözlenebilir, kanuna aykırı hareket eden ve yüz kızartıcı suç işleyen birisi zararı karşıladığı zaman mahkemeden kurtarılıyor görüntüsü ortaya çıkıyor. Bankalar açısından en sıkıntılı durum personelin müşteri hesapları üzerinde suiistimal yaptığının duyulmasıdır. Maalesef milletimiz çok işkilli ve evhamlı olduğu için, “kesin benim hesapta da olmuştur”, diyerek ortalığı birbirine katmayı pek sever, kendisinin yaptığı ama unuttuğu para çekimini, bu benim işlemim değil diye lüzumsuz yere itiraz eder, özellikle yaşlı ve kadın müşteriler büyük sorun yaşatır, bu arada kötü niyetliler de anında türer ve bankadan nasıl para koparırız diye açık aramaya başlarlar. Bu yüzden bankalar güven krizi yaratan bu tür işlemleri mümkünse savcılığa intikal etmeden çözmek isterler, savcılığa intikal ettirildiğinde hemen duyulur, yerel gazeteler haber yapabilir.
TÜRK TRAKTÖR HALKA ARZI FİYASKOSU
Yıllar önce Türk Traktör firmasının halka arzı gerçekleşmişti.  O zaman kendisine güvenen firmalar belli süre ile(15 gün-1 ay) halka arz fiyatından alım garantisi veriyorlardı. Yani o süre içerisinde aldığınız fiyatın altına düşerse, firma ve banka arz fiyatından sizden geri alma sözü veriyordu, tabii ki bu garanti talebi oldukça arttırıyordu. O dönem banka üst yönetiminde yer alan sektörün açık ara galip ve muzaffer yöneticilerinden birisi, şubelerin satışlarındaki yavaşlığa dikkat çekerek son günün öncesinde “Arkadaşlar bu halka arzda biz hedefi yapamadık mazereti kabul etmiyoruz, 15 günlük fiyat garantisi varken daha satmak için neyi bekliyoruz, kısacası “win win” yani kazan kazan diyoruz hem müşteri hem biz kazanacağız, satmak için daha ne bekliyoruz?”  şeklinde bir e-posta mesajının tüm banka birimlerine göndermişti.
Bu e-postayı görünce ben de şaşırmış, “madem fiyat garantisi vardı, biz bunu niye fark etmedik, öyleyse ben de alayım” diyerek tüm birimlere aracı kuruluş tarafından gönderilen halka arz kılavuzunu tekrar tekrar okumuştum, ama kılavuzda böyle bir fiyat garantisinden eser yoktu.  Bölge müdürüne giderek durumu anlattım, kılavuzdan da gösterdim, bölge müdürü duruma inanamadı, koskoca genel müdürlük böyle bir hata yapamaz, mutlaka sen atlamışsındır diyerek tekrar tekrar kılavuzu okudu, sonunda o da böyle bir garantinin olmadığına ikna olmuştu, “İsterseniz genel müdürlüğü arayıp uyaralım, geç olmadan yanlıştan dönülsün.” dediğimde, “sakın ha üst yönetimin yanlışını adamların yüzüne nasıl söyleriz, sonra bize takarlar. “ demişti. “ O zaman ben şubelerimizi uyarayım, haberleri olsun, yanlış bilgi vermesinler. “ dediğimde “ sakın ha, şimdi diğer bölgeler satış hedeflerini tuttururken, biz geride kalırız, madem genel müdürlüğün hatası, eğer risk gerçekleşirse, banka zararı karşılar, zaten Türk Traktör firması Koç Grubuna ait, fiyatı iki haftada kolay kolay hemen düşmez.” diyerek beni de ikna etti. Zaten bölge müdürü diğer tüm bölge müdürlerini telefonla aradığını, herkesin o sayede olaydan haberdar olduğunu,  ama kimsenin genel müdürlüğü arama cesaretini kendisinde bulamadığını ifade etmişti.
AYNI EYLEM İÇİN ÖNCE ÖDÜL, SONRA CEZA VEREN BANKA
Halka arzda, birisinde seans salonu, diğerinde foreks ekranı da olan iki şubemiz satış hedefinde rekor kırarak, bölgeyi bankada dereceye sokmuştu. Halka arzdan birkaç gün sonra tüm borsa inişe geçti, bu düşüş 15 gün boyunca sürdü, süre sonunda müşteriler haklı olarak fiyat garantisinden kaynaklı zararlarının tazminini de istediler, ama genel müdürlük böyle bir garantinin olmadığını belirterek talepleri reddetti. Şube müdürü genel müdürlüğü aradığında mesajı gönderen kişinin yardımcısına söz konusu e-posta mesajında böyle bir husus olduğunu belirtince, “halka arz kılavuzu tüm şubelere gönderiliyor, siz de oradan okuyup, ona göre hareket etmeniz gerekirdi, e-posta mesajında gözden kaçan bir husus hata yapmanızın gerekçesi olamaz “şeklinde yanıt almıştı. E-posta mesajını atan adı geçenden bu konuda hiç ses çıkmıyordu.
BELGELİ YALAN
Diğer şubelerde rakamlar ufak olduğu için fazla ses çıkmamıştı, ama iki şubede sorun devam ediyordu. Seans salonu olan şubeden bir müşteri beni arayarak, kendilerine böyle bir garantinin verildiğini yazılı olarak da ispat edebileceklerini söylediğinde, belgeyi fakslamasını istemiştim, gelen faksta halka arz duyurusu ve 15 günlük fiyat garantisi açıkça yazıyor, altında da şube müdürü ile bitlikte seans salonundaki yetkilinin şube kaşesi üzerinde imzaları yer alıyordu. Müşteriye bu belgeyi nereden bulduklarını sorduğumda seans salonu önündeki panodan söktüklerini söylemişti. Hemen şube müdürünü aradım, nasıl çözeceksiniz diye sorduğumda, “Üstat sorun değil, demedik diye inkâr ederiz, nereden ispatlayacaklar ki, müşteri kaybederiz ama, yerine yenisini buluruz. “Diye pişkin pişkin konuşurken, “müdür bey ıslak imzalı, kaşeli belge vermişsiniz, daha nasıl inkâr edilecek, gönderdiğim faksa bir bakın, bunun seans salonu panosunda ne işi var? “Diye sorduğumda “Tüh biz onu kaldırmayı nasıl unuttuk. “ diye hayıflanmıştı.
AYNI HATAYA, İKİ AYRI MÜFETTİŞ, İKİ AYRI CEZA UYGULAMASI
Neticede her iki şubeye de müfettiş geldi, her iki müdüre de e-posta mesajına dayanarak ve genel müdürlüğe güvenerek böyle bir uygulama yaptıklarını, yanlışlık varsa bunun sorumlusunun kendileri olmadığını, eğer genel müdürlükten gelen her talimat ve bilgiyi sorgulamaya kalkarlarsa, bunun başıbozukluğa ve disiplinsizliğe yol açacağını söylemelerini tavsiye ettim. Seans salonu olan şubenin müdürü savunmasını genel müdürlükten gelen mesaj üzerine yapmışken, diğer şube onu pek fazla dile getirmeyerek, bizim de kontrol etmemiz gerekirdi, hatalıyız ama yoğunluktan kontrolü ihmal ettik üzerine kurmuşlardı.
Müfettişlerle de telefonla görüştüğümde seans salonu olan şubedeki görevli müfettiş “asli kusurun genel müdürlükte olduğunu, şubenin hatasının ikincil olduğunu “söylerken, foreks ekranı olan şubedeki müfettiş ise, “sorumluluğun genel müdürlüğe yıkılamayacağını, şubenin kontrol sorumluluğu olduğunu, asıl hatanın şubede olduğunu “söylemişti.
GENEL MÜDÜRLÜK HEP MASUMDUR
Neticede, ilk önce iki şube müdürü de yaptıkları rekor satış nedeniyle genel müdürlüğe çağırılıp, törende kutlanıp, ödüllendirilerek plaket verilmişti, ama birkaç ay sonra seans salonu olan şubenin müdürü küçük bir uyarı ile kurtulurken, foreks ekranı olan şube müdüründen emeklilik dilekçesi alınarak emekli edilmişti. Halbuki sorumluluğu kendi başına üstlenmese, genel müdürlüğü de ortak etse belki o da kurtulacaktı. Aynı olay, farklı iki sonuç ortaya çıkarmıştı. Asıl ilginç olan, iki raporda da genel müdürlüğün rolüne dair kısımlar çıkarılarak, genel müdürlük ve e-posta mesajını atan kişi korunup, aklanmıştı.  Birçok müşteri mahkeme ile uğraşmamak için zararı sineye çekip, işi mahkemeye taşımadı, ama maddi kaybı büyük olan müşterilerle banka mahkemelik oldu, neticede hem ortada yazılı belge, hem de birçok şahit olduğu için banka müşterilerin zararını faizi ile ödemek zorunda kaldı.
İSTİFA ÇÖZÜM OLAMAZ
Eğer genel müdürlük hata yaparsa korunur, şubeler ise günah keçisi yapılır. Personel hiçbir surette tüm sorumluluğu üzerine almamalıdır, ortada suç varsa sadece uygulayıcının suçu olamaz, emir veren de müştereken sorumludur. İstifa veya emeklilik dilekçesi vermek  ise akıldan bile geçirilmemelidir. Madem öyle onlar gereğini yapsınlar, tazminatınızı ödeyip, iş akdinizi feshi etsinler, eğer yüz kızartıcı bir suç işlememişseniz, işe iadeden dava açarsınız, size ödenen tazminat kadar kötü niyet tazminatı da alırsınız.  İstifa etmezseniz işten atarız, mesleki siciliniz bozulur, tehditlerine de aldırış etmeyin, zaten bu şartlarda eğer bir torpiliniz yoksa, yeniden sektörde işe girmek çok zor, sizinle uğraşmayı kafaya koydularsa, zaten istifa etseniz de kötü referans verip, yine başka yerde işe girmenize engel olurlar.
BATAN KREDİDE DE ŞUBE GÜNAH KEÇİSİDİR
Başka bir olayda, otorize kredili kurumsal bir tavukçuluk firmasından kötü duyumlar gelmeye başlamıştı, şube müdüründen firmaya kefalet karşılığı verilen kredinin teminatına ivedilikle ipotek almaya çalışmasını istemiştik. Firma Foça’da denize kıyısı olan kıymetli bir gayrimenkulü üçüncü şahıs ipoteği olarak vermeyi tek şartla kabul edebileceğini, o da mevcut dağınık kredilerinin tek kredide birleştirilip, vadesinin de uzatılarak yeniden yapılandırılması olduğunu ifade etmişti.
Genel müdürlük, biz bölge olarak talebi desteklediğimiz halde, ipotekli krediyi mevcut vade ile onayladı, bu durumda firma ipoteği vermeyi kabul etmedi. Aradan geçen zamanda firma hacizlerle karşılaşınca genel müdürlük acilen ipoteği alalım, vadeyi uzatalım dese de firma artık çok geç diyerek reddetmişti.  Hemen müfettiş görevlendirildi, müfettiş ile görüştüğümüzde şubenin elinden geleni yaptığını ama genel müdürlüğün hatalı olduğunu söylerken, kredilerden sorumlu genel müdür yardımcısı şubeye gelince durum 180 derece değişmişti, batık krediye tepkili genel müdürlük müfettişin şube lehindeki tutumunu sezince, firma istihbaratını zamanında yapmayarak, kredinin emniyetini tehlikeye attığını ileri sürerek, teftiş kurul başkanı ile de görüşerek müfettişin bakış açısının değişmesine neden olmuştu.
BİR YANLIŞ KARARI HAKLI ÇIKARAN 3 DOLAYLI KREDİ
Müfettiş ile görüştüğümde “genel müdürlük krediyi zamanında onaylasa daha iyi olurdu, ama şube teklifinde firmanın durumunu daha iyi vurgulamalıydı, bu açıdan hatalı, zaten müdürün emekliliği dolmuş, fazla zarar görmez.” diyerek niyetini belli etmişti. İşin ilginç tarafı aslında şube müdürü bu kredide masum idi, ama geciken devre sonu faizlerini araştırmak için şubeye gittiğimde dolaylı bazı usulsüz krediler yakalamış, risklerin tasfiyesini istemiştim.
Şube müdürü “ Haksızlığa uğradım, ben bu kredide elimden geleni yapmıştım. “ dediğinde “ haklısınız ama diğer sorunlu kredilerden de ceza alabilirdiniz, ona sayın, üzülmeyin.” demiştim. Bölge müdürüne niye şube müdürüne haklı olduğu yerde destek çıkmadığımızı sorduğumda, “ Bir günah keçisi lazımdı, genel müdürlük zaten her zaman suçsuzdur, biz şubeyi korusaydık, suç bizim üzerimize kalırdı, şube müdürü de zaten emekli olacaktı, yapacak bir şey yok, akıllı davranmak gerek. “diyerek mantıklı bir açıklama yapmıştı.
GANYAN BAYİİ Mİ, YATIRIM SEANS SALONU MU?
Seans salonu veya foreks ekranı olan şubelerin borsa ile ilgili müdavimleri ilk bakışta yatırımcıdan çok sanki altılı ganyan bayisinden gelmiş bir görünüm arz ederlerdi, eskiden internetten hisse işlemleri yapılamadığı için bu tür işlemler hep şubeden halledilirdi. Ancak bu hisse alım satımı kumar gibi hastalık halini alıyordu, bölgeye bağlı bir ilçe şubesinde müdür ve diğer personelin karıştığı hisse senedi alım satım usulsüzlüğü şubedeki bayan bir personelin ihbarı ile açığa çıkmış, ihbarcı hariç tüm personel işten atılmıştı, çünkü müdürün usulsüz işlemlerini itirazsız gerçekleştirmişlerdi.
BAHTSIZ ŞUBE VE İHLAH OLMAZ MÜDÜRLERİ
Yeni müdür ve personel atanmış, müdür özellikle hisse senetleri konusunda uyarılmıştı, ancak kredi devre sonu faizlerini ödeyemeyen firmalarla ilgili inceleme yapmak için gittiğim şubede , aynı kadın personel yeni müdürün de bazı usulsüz işlemler yaptığından şüphelendiğini ifade edince, müdüre çaktırmadan işlemleri incelemiştim, ilginçtir, hiç ders alınmamış gibi, yine benzer durum ortaya çıkmıştı, hemen müfettiş çağırdık, şube  müdürü ve işlemlerini yapan  yeni yetme genç ve deneyimsiz bir gişe yetkilisi kız işten atıldı, ağır cezada yargılanan şube müdürü bir müddet hapis de yattı.
İşten atılan şube müdürünü iş akdi feshinin tebliği için bölgeye çağırmıştık, hali ile kendisine karşı tepkili ve sinirli idik, aynı şubede aynı olaydan üst üste iki müdürün atılması bölgeye de zarar veriyordu. Kendisi ile bölge müdürü ile odasında bir araya geldiğimizde bölge müdürü çok sakin olarak kendisine uyarıda da bulunduğu halde niye bu işe karıştığını sordu, “haklısınız size karşı mahcubum, sözümü yerine getiremedim, şeytana uydum, ama isteyerek yapmadım “demişti, bölge müdürü tebliği yaptıktan sonra koca adam hüngür hüngür ağlamıştı, bölge müdürü teselli ederek göndermişti. Bölge müdürüne “Üstat, niye yumuşak davrandık, bence daha fazlasını hak etmişti. “Dediğimde “Zaten Allah’ından belasını bulmuş, biz aracıyız, mahkeme hâkimi değiliz, cezasını onlar keser, bize düşmez. “ demişti ve düşününce kendisine hak vermiştim.
İHBARCIYI ÖDÜLLENDİREN DEĞİL, ATMAK İSTEYEN SİSTEM(!)
İşin ilginç tarafı, genel müdürlükten, şube müdürlerini ihbar eden kadın personeli de işten atmaya kalkmışlardı, “herkesi attık tek bu kadın kaldı, yine aynısı oldu, yine bu ihbar etti, bunu da gönderelim, şubeyi tümden temizleyelim” demişlerdi, ama biz hem şurada emekliliğine birkaç yıl kalmış, hem de o zaman kimse kimseyi ihbar etmez, diyerek, atılmasını zorlukla engellemiştik. O olayda sonra, şubedeki foreks ekranını kaldırıp, şubeden hisse alım satımına son vermek zorunda kalmıştık.
ZORAKİ EMEKLİ EDİLEN HASTA KADIN PERSONEL İNATLAŞMASI
Emekliliğe hak kazanmış bir bayan bir çalışandan emeklilik dilekçesi istendiği halde vermiyor, ben Ocak ayına kadar emekli olmam, yeni katsayıdan faydalanarak daha yüksek emekli maaşı almak istiyorum, diyerek tanıdık bir doktor bularak hastaneye yatış alıp, sürekli rapor gönderiyordu. Hasta yatan birisinin iş akdi feshi sendika ile sorun yaratacağı için, gerçekten hastanede yatıp yatmadığının kontrolü ve orada yoksa tutanak tutturmam için, bölgede iken, bayram öncesi arife günün akşamı Adapazarı devlet hastanesine gitmekle görevlendirilmiştim.
 Kendisine çaktırmadan orada olup olmadığını kontrol için gitmiştim, ama “Müdür Bey, benim gerçekten burada yatıp yatmadığımı kontrole geldiniz herhalde, hoş geldiniz.” sesi ile arkamı döndüğümde hastane kıyafeti ile, aradığım personelle karşılaştım, “yanlış anladınız herhalde, bölge müdürünün talimatı ile hem bayramınızı kutlamaya hem de geçmiş olsun demeye gelmiştim.” demiştim. Ama hiç inanmamıştı, “Ben çok şey istemiyorum, 3 ay sonra emekli olsam ne kaybedeceksiniz, aslında şu an hastanede yatmam gerekmiyor, hatıra binaen buradayım, ama geçmişte yaşadığım önemli bir rahatsızlığım var, tekrar nüksedebilir diye aylarca da burada yatabilirim, gitmeden hatırlatayım, arife gecesi geldiğinize göre bayramda da gelirsiniz, beklerim tüm bayram buradayım. “demişti.
Bölge müdürünü telefonla aradığımda konuyu aktarmıştım, bölge müdürü bir de bayramda git, kesin orada olmaz deyince, kadının o konuda söylediklerini de aktardım, ikna oldu, geri döndüm, bayramdan sonra da kadının iş akdi feshi edildi. Banka insanların en temel haklarını bile istismar ediyor, hastalık filan dinlemiyordu.
GADDARLIK VE VİCDANSIZLIKTA LİDER BANKA OLMAK
Aynı banka 6 ay önce terfi ettirdiği ve emekliliğine 4 ay kalmış çalışanını bile, süre beklemeden ve emekli olması yönünde telkin ve teklif bile etmeden 1400 kişi ile işten atmıştı ki, aralarında işe girmek için başka bankalardan istifa edip gelen evli-çocuklu kişiler, işe yeni girmiş çiçeği burnunda genç stajyerler ve 15-20 yıl emek veren çalışanlar dahi vardı. En acı olanlardan birisi de eşi kanser tedavisi gördüğü için, çok masrafa neden oluyor diye, 20 yıllık personelini, performans yalanı ile işten çıkarmıştı.  
Bu bankanın işten attığı insanlardan birisi de Manavgat şubesi bireysel müşteri ilişkileri yöneticisi gencecik bir çocuk idi, yeni evlenmiş, ev takdisine, mobilya borcuna girmiş, 3 ay önce terfi almış ama aniden 1400 kişi ile nedensiz olarak işten atılmıştı. Bunu kaldıramayan genç adam intihara kalkmış, zor kurtarılmıştı, getirildiği Ankara Üniversitesi tıp fakültesinde psikiyatrik tedavi görürken, en yakın şube olan, o zamanki şubeme gelen ailesi ile tanışarak konuyu öğrenmiştim. Yasal süre dolmadığı halde İlaç paralarını banka bilerek ödemiyordu, araya girip, tanıdıklardan rica ederek ilaçların ödenmesi için yardımcı olmuştuk.
AMİRLERİNİN YAKTIĞI İTFAİYE BİNASI VE HALA HORTUMLA SU VEREN ŞAPSAL PERSONEL SORUNSALI
Bankalar bu kadar gaddar davranırken, kimse istifa politikalarına yenik düşmesin. Hakkını sonuna kadar arasın. Kimse kendiliğinden istifa etmesin, ayrılmak isteyen kendisini attırsın, bunlara böylesi reva, deveye diken, bankaya direnen personel yaraşırmış.
Kimse çekinmesin, diyelim sürüldünüz, tayin olunan yere mutlaka gidilsin, ama sürüldüğü yerde sorun çıkartsın, bakın bu tür yöntemlere bir daha cesaret edebilecekler mi?
Kendinizi attırmanın sayısız yolu var, tabii ki bunu yaparken, iş kanununa göre haklı fesih imkanını da bankaya sunmamak gerek. Sadece iş yavaşlatma değil, sürekli küçük hatalar yapmak, müşteriye karşı soğuk ve isteksiz davranmak, mevzuatın zayıf yönlerini yakalayıp haklı olarak işi yokuşa sürmek aşırı titiz ve mevzuatçı davranmak gibi çok yolu var. Kısacası bankayı seveceksiniz, ama belini incitmeyeceksiniz.
Ama çok sabırlı ve aldırmaz olmak gerekiyor. Bir arkadaşım kendisini üç ayrı bankadan attırıp, hepsinden sıra ile, ayrı ayrı tazminat almıştı. İşten ayrılırken de kendinizi bağlayacak hiçbir şeyi imzalamayın, kıdem tazminatınızı bir an önce ödenmesi için, ibranameye illa imza atmanız gerekiyorsa” fazlaya ilişkin her türlü haklarım, yıllık izin, fazla mesai ve diğer hususlar saklı kalmak kaydı ile şartlı ibra ediyorum.” yazarak imzalayın, genel müdürlük bu şekilde kabul etmiyor palavralarına inanmayın, kabul etmek zorundalar, zaten ısrar ederseniz sonunda razı olurlar.
Şeytan azapta gerek, banka yatağında değil, kendi mevzuatında sevilir.
ÇSGB VE BDDK NE İŞE YARAR?
Hepsinden daha acıklısı, bu ülkede, sosyal güvenlik ve çalışma bakanlığı ile BDDK diye bir kurumun varlığından bu sektörde ve özellikle bu konuda kimsenin haberinin bile olmamasıdır, on binlerce kişiyi ilgilendiren böyle bir konuda harekete geçemeyeceklerse bu kurumlar niye varlar? Taktıkları at gözlüklerini çıkartarak sektördeki kıyıma dur deme vakti artık çoktan gelmiş, hatta geç bile kalınmıştır.
Daha geç olmadan, başka bankacılar ölmeden konuya el atılmalı, çalışanlar sahiplenilmelidir. Bankacılar da artık bir ses vermeli, örgütlenip, plazaların önünde hep beraber toplanıp, sokağa da çıkabilmelidir, yoksa daha ne canlar yitip, gidecektir…
SONSÖZ: Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
GÜRCAN KONUR
ESKİ MÜFETTİŞ, BÖLGE VE ŞUBE YÖNETİCİSİ