Yapan Nasıl Yapıyor!

yazar:

kategori:

HANİFE SERTER,  12 yıllık bankacılığı bırakıp, kendi işini yapıp, hayatın banka ve bankacılıktan ibaret olmadığını çok iyi anlayan Duygu Sayılgangil ile konuştu. Yapan nasıl yapıyor? Elbette siz de başarabilirsiniz!

Duygu Sayılgangil 12,5 yıl bankacılık yaptıktan sonra görevinden  ayrılarak bambaşka bir alanda çalışmaya başlamış genç bir girişimci.
Halen ailesi ile birlikte Homemade Aromaterapi İzmir’i işletiyor.
Kişilere ve kurumlara yönelik Parfüm atölyeleri düzenliyor, yoga dersleri veriyor, blog yazıyor ve bu yolla bir çok insanın hayatına ve kalbine ulaşma şansı buluyor.
 Duygu ile yıllardır birbirimizi tanıyor olmamıza rağmen yakın zamanda katıldığım ” Doğal Parfüm Atölyesi” sayesinde yeniden tanışmış gibi olduk. Kokular, kokuların bize hatırlattıkları , tekrar tekrar yaşattıkları, farkında olmadan üzerimizde bıraktığı izler…
Güzel kokularla ilgili seçimlerimiz, isteklerimiz, doğru bildiklerimiz, yanlış bildiklerimiz ve hiç bilmediklerimiz hakkında konuşurken gözleri ışıl ışıldı Duygu’nun.  Sevdiği işi yapan insanların gözlerindeki o ışıltıyı nerede görsem tanıyorum artık. Kendinden vererek çoğalanların, verdikçe daha fazlasını kazananların yüzüne vuran o aydınlık size de yansıyor ve sizi de mutlu ediyor. Kendini arama, tanıma, bulma yolculuğunda bir adım öne çıkanları izlemenin keyfi başka oluyor. Onların kendine olan güvenleri, hayalleri, eylemleri  ilham verici ve etkileyici.
 
Ben de buradan hareketle, daha çok kişiye ilham ve güven vermesi, örnek olması dileği ile ” Yapan Nasıl Yapıyor ?” diyerek sormaya başlıyorum Duygu’ya  :
 
– Son 10 yıldır (!) dört duvar arasında, masa başında, günde 10-12 saat çalışan ve sürekli aynı işi yapan bir Duygu hatırlıyorum ? Ona ne oldu, bu işler buraya nasıl geldi ?
– 12 yılın üzerinde özel bir bankanın farklı birimlerinde çalışırken sizinle tanıştık doğrudur. Ama iş hayatım banka ile başlamadı. Daha öncesinde özel şirketlerde yazılım ve dijital ses sistemleri pazarlaması yaptım. Dergicilik ve metin yazarlığı deneyimlerim oldu. Mesai kavramı belli bir iş istediğim için de bankacılığa başvurdum. Bankacılık çok isteyerek girmediğim ama yer yer çalışırken keyif de aldığım ve kendimi çok geliştirmeme vesile olan bir alan oldu. Özellikle de pazarlama ve istihbarat anlamında.. Üniversite sonrası ilk iş yerim banka olmadığı için yaşadıklarımı biraz daha farklı değerlendiriyorum. Bankacılık kapitalist sistemin bir gereğidir ve hiç de kolay bir meslek değildir. Herkesin yapabileceği bir iş hiç değildir. Bunu bankanın farklı birimlerinde çalıştıkça daha iyi anladım. Çok şükür ki sevgi ve anlayış ile ayrıldım yıllarca çalıştığım bir kurumdan. Bir aileden aynı zamanda.. Ne oldu da ayrıldım?

 
Bir iş düşünün tam içindeyim dediğinizde çok dışında olduğunuzu gördüğünüz. Dışına çıkayım dediğinizde de yüksek bir motivasyonla içine çekildiğiniz..
 
-Burada en önemli konu insanın kendini iyi bilmesi. Ben her zaman farklı bir çocuk oldum. Öğrenmeyi, keşfetmeyi ve paylaşmayı sevdim. İdaresi kolay bir personeldim ya da çoook uyumlu bir mesai arkadaşıydım diyemem. Özgürlüğüne düşkün, yaratıcılığı güçlü bir yay burcu olarak standartları hep zorlamayı sevdim.
 
Bankacılık bana görev aldığım her alanda hep sonuç ve çözüm odaklı çalışmayı öğretti. Her zaman bir şeylerin son dakika da olsa dönüşebileceğine değiştirilebileceğine inanmışımdır. Ama bir gün şöyle bir hata yaptığımı anladım. Zorlandığım her alanda kendime odaklanacağıma karşımdakileri değiştirmeye çalıştığımı ve sürekli eleştirdiğimi fark ettim. Bankacılıkta her ne yeteneğiniz birikiminiz olursa olsun önemli olan hangi ekiple ve kime bağlı çalıştığınız. İlk ayrımına vardığım ve beni zorlayan da bu olmuştu. Kiminle çalışıyorsam onun gibi davranmamın beklenilmesi beni ben olmaktan hep alıkoymuş.. Kendim olmayı unutmuşum bu süreçte.
 
Finans sektöründe çalışmanın, kapitalist rejim şartlarında yaşamanın, kriz dönemlerinden geçmenin her zaman zorlayıcı tarafları olmuştur siz de biliyorsunuz. Personelin ailesinden, özünden, kendisinden çok ciddi fedakarlıkları içerir belli dönemler. Her sektörün de kendi içinde çok zorlayıcı yanları elbette ki mevcut. İsterse mükemmel bir müdürünüz veya yöneticiniz olsun, isterseniz sizler çok düzgün, ahlaklı, etik ve vicdanlı yöneticiler olun sistem size kendi gerçeğini bir şekilde yaşatır. Esas farkındalık benim için bu zor anlarda başladı. İnsani değerlerin unutulduğu anlarda yani..
 
Beni az çok tanıyorsunuz her zaman kendimi geliştirecek şeyler yapmayı sevdim. Farkettiğim şeyler doğrultusunda işime de devam ederek bazı ufak değişiklikler soktum hayatıma. Akıllıca rötuşlardı bunlar aslında. Önce yogaya başladım mesela.. Tatillerimi bile yoga eğitimlerime göre seçtim. Yoga eğitmenliği, sürekli müzik dinleyerek masada elimde kalem kağıt bir şeyler yazıyor olmak bana yeniden doğum sancılarımı getirdi. Ancak ne yaptıysam yetmedi. Stres bitmiyordu. Halsizlik, yorgunluk, şüphe, gelecek kaygısı..
Bir gün yıllık iznimde doğal ürünler alırken bir arkadaşım beni Homemade Aromaterapi’ye götürdü. Firma sahibi ile tanıştık. Bizimle o ilgilendi. İstanbul’da Kuzguncuk’ta Paris’teki gibi butik, ön vitrininde atlı karınca olan bir dükkanda beni bir şeyler satmak gayesiyle değil gerçekten bana da iyi gelecek bir şeyler önererek ağırladı. Güya o dükkana annem için gitmiştim kendimi de mutlu ederek çıkmıştım. O günkü diyaloğumuz kopmadı ve emeklilik hayatı süren ailem bu dükkandan bir tane de İzmir’de olmalı diye yola çıkarak bana da şahane bir hediye sundular. İstanbul – İzmir arasında ailevi dostlukla bir köprü kurduk. Homemade Aromaterapi’nin kurucusu Aslı Bilgin ile ailesi ben annem ve babam arasında bir akış başladı. Aslı Bilgin hayatımdaki özel kadınlardan bir tanesi oldu. Dertleştiğim, fikirlerine güvendiğim, öngörüsü yüksek, potansiyellerini gören ve bazen o potansiyellerine sıkı sıkıya yüklenen biridir. Ailem için iş veren benim için güçlü bir arkadaş girdi hayatıma o gün. Ben ailem kadar kendimi işin içinde görmemiştim. Hatta yapamayacağımı bile düşündüğüm oldu. Çünkü annem gibi ne bitkileri tanıyordum, ne cilt bakımından anlıyordum. Ne de babam gibi firma yöneticilik deneyimim bulunuyordu.
 
Ama zaman ilerliyordu ve kendime yaptığım rötuşlar, yamalar tutmamaya başladı. Belli bir yerden sonra artık bankadaki koltuğumda oturamadığımı gördüm. Annemin yaşadığı bir sağlık sorunu da üzerine gelince ailevi nedenlerle bankacılığa veda ettim.
 
Bu sektörde çalışan çoğunluğa baktığınızda emeklilik için yaşı da bekleyeceği için (yaş ortalamasının 30-40 bandı dikkate alınırsa) her zaman bir ayrılışı konuşur, düşünür, atılacak mıyım endişesi de yaşar hedef baskısı nedeni ile ama bir türlü de yerinden kıpırdayamaz… Ama tüm bunları düşünür de düşünür.. Konuşur da konuşur. O yüzden gitme kararını almak aileme destek olmayı seçmek o tarihteki en doğru hareket oldu benim için o an bu kararı vermek hiç kolay olmasa da..
 
Ben kendi hayatımın sorumluluğunu aldım. Sadece bankacı kimliğimden ayrılmadım. Evimi değiştirdim. Bir kedi sahiplendim. Yeni bir yaşam kurdum. Tüm bunlar içinse sadece bir istifa dilekçesini verme cesaretine sahip olmam gerekiyormuş..
 
– Bu yeni işinde sana iyi gelen neler var ?

– Alışmak, öğrenmek, kızıp dursan da konfor alanından çıkmak kolay değil.. Sonra bazı şeyler değişmeye başladı. Yani ben değişmeye başladım. Endişelerim gitti. Başta sağlığım daha iyi. Kolay değil kriz piyasasında kendi işini yapmak. Hiç de kolay değil ailenle çalışmak. Bir kere kurumsalda alışmışsın astına üstüne. Burada astın da üstün de senin canın. Annen baban. Onlar için de çocukları. Ailece çalışmayı seven insanlarız. Ailem ağırlıklı olarak dükkanın içinde ben ise üzerime dükkan dışı tanıtım, koordinasyon ve atölye işlerini aldım. Ailem en büyük destekçim. Sürekli eğitimler alıyorum. Yoga dersleri vermeye devam ediyorum. 1 yılı aşkın süredir de şamanlık alanında eğitimler alıyorum. Önce yolculuğumun yapı taşı olan şamanım Kübra Saatçioğlu ile çalışmaya başladım sonra Ustamız Dona Felis ile çalışmaya devam ettim, ediyorum. Aynı zamanda da koku ve aromaterapi eğitimleri alıyorum. Kendim olmak istiyorum diye çıkmıştım bankadan, insan olmak neymiş onu öğrenmeye başladım.
 
Başkasından medet ummakla olmuyor. Birilerini de değiştiremiyoruz. Yeni işim ve bu iş ile birlikte aldığım eğitimler nasıl ne şekilde ben olacağıma odaklanmamı sağladı. Hep şunu diyorum kendime rağmen kendimle çıktığım bir yolculuk bu. Yaradan’ın bana getirdiği hiç bir şeyden şüphe etmeden, güzellikler kadar acının, yaraların, hataların getirdiği her hediyeyi görmeye çalışarak iyinin de iyisine bir yolculuk..
 
– Yeni işinde kendini en iyi hissettiğin anlardan bahseder misin ?
– Eğer dükkanda ve ürün satıyorsam karşımdakini doğru anlamak bana iyi hissettiriyor. Kısa bir sohbetle gerçek ihtiyacını belirlemek.. Çünkü dükkan bizler için bir mikro kozmos ve çok büyülü. Bir anda her şeyi satın almak istiyor insan ama sonra bir kenara koyup unutuyor. Doyumsuzluk sıkıntılı bir durum. Bu nedenle eğer ki doğru anlayabiliyorsam ve doğru skalada ürün önerebiliyorsam geri dönüşleri daha etkili ve tabii ki karlı oluyor. Öteki türlü amaaaan aldım da kullanmadım oluyor. Firmanın kurumsallaşma yapısında da bu var. Aslı Bilgin tanıştığımız gün bana bir ürün önermişti. Bir sabun ve hala o sabundan kullanıyorum. Oysa o kadar iyi bir pazarlamacı ki bana o gün asla kullanmayacağım en az 5-6 ürün de satabilirdi. Ama o bir ürünle benim kendime uyan bir çok ürüne kapı açan anahtarımı sunmuş oldu. İstanbul merkezimiz de ben ve ailem de işimizi yaparken kendi yaşam kalitemizi paylaşıyoruz. Bir bütünleşme var bunun içinde. Farklılıklarımıza rağmen bir noktada buluşuyoruz. Bunu yapabilmek bana çok iyi hissettiriyor. Aynı zamanda bugüne dek biriktirdiklerimi de kullanabileceğim bir alan. Gerek genel kültür-felsefe, gerek dini mitolojik birikimler, yoga, şamanik çalışmalar, şifa kısaca ruh-beden-zihin bütünlüğünü sağlayacak ne biriktirdi isem.. İşte bu bana çok iyi hissettiriyor. Özgürce paylaşabilmek, yaptığım şeyle insana dokunabilmek ruhuna hitap edebilmek..
 
– Kurumsal bir çalışma hayatından sonra kendine ait bir işin olmasının kolaylıkları ve zorlukları neler ?
–  Esnaflıkta bir teslimiyet var. Garanti bir gelirin yok. Niyetinle işine başlıyorsun. Piyasa belirsiz. Bence en büyük sorun dünya genelinde bu. Aile ile çalışmak bir yabancı ile çalışmaktan bazen daha zor. Yabancıya sırtını dönebiliyorsun ama ailenle olunca aynı eve girdiğini unutmuyorsun. Küslük yapamıyorsun, tartışmayı uzatamıyorsun. Hemen çözüme odaklanıyorsun. Bence en güzel yanı da bu. Çok da büyük bir güven var. İstanbul merkezle de bu şekilde çalışıyoruz. Güzel tarafı, kendin için oradasın. Zorunluluk yok. Severek istekle gidiyorsun. Bu işte hislerimi daha çok kullanıyorum. İçime sinmeyen hiç bir şeyi yapmıyorum. Bunu isteyen ailem dahi olsa samimiyetsizce artık hiç bir şey yapmıyorum. Bu sanırım aile işletmelerindeki en zor ve en kolay taraf. Zor çünkü ailen istiyor hayır demek bir mesele, kolay çünkü ailen sana en büyük sabrı gösterecek kişilerden oluşuyor..
 
– Bu tür bir girişimciliğin maliyeti nedir, nasıl finanse edilir ?

– Bayilik veya franchise maliyetleri firmadan firmaya değişkenlik gösteriyor biliyorsunuz. O yüzden net bir rakam konuşmak kolay değil. Doğru adres bu tür konularda her zaman bayilik veren ya da franchisee olan firmadır. Girişim alanının ne olacağına göre maliyet elbette ki farklılaşacaktır. Bazı şeylerde beklenti ile ilgilidir. Kimi insan para koyup paradan para kazanmak ister ona göre iş seçer kimi insan kendini de geliştirmek ister. Başta da paylaştığım gibi biz gerek İstanbul gerek İzmir dükkanları olarak bir yaşam kalitesi satıyoruz. Kendi yaşam kalitemizi ve düşlerimizi paylaşıyoruz. Şu anki işim sayesinde çok özel insanlarla tanıştım. Yazar, sanatçı, bilim insanı, doktor, yoga eğitmenleri, şamanlar, gazeteciler, spritüel işler yapanlar, politikacılar, parfümörler, yerli ve yabancı pek çok uzman sayabilirim.. Çok güzel yerlere seyahat ettim. Çok özel mekanlarda atölyeler yapmaya başladım. Çok farklı eğitimler almaya başladım ve bu sayede her gün kendime bir adım daha yaklaştım. Yaklaşıyorum. Finansman sadece maddi bir araç değildir. Bazen sizi bir kapının önüne getirecek bilgi ya da kişidir. Kapıyı açacak anahtar ise sizde. Maliyet sizin istek ve niyetinizin gücüne bağlıdır. Eski bir bankacı olarak da en iyi finansman her zaman özkaynaktır derim. Bu maddi anlamda finansman gücü de olabilir bilgi – beceri – çevre gibi faktörleri de içerebilir.
 
– Bankacılık sırasında edindiğin bilgi ve tecrübelerin yeni iş hayatına yansımaları nasıl oldu ?
– Piyasayı okumak anlamında içim çok rahat çalışıyorum. Bankacılık müthiş bir çevre ve diplomasi becerisi getirdi bana. En önemlisi de çözüm odaklı olmayı. Pire için yorgan yakmamayı öğretti. Mevcut malzeme ile ne yapılabiliri bankada öğrendim. Çok çabuk adapte oldum. Kendimden bile beklemediğim bir adaptasyon süreci geçirdim. Elindeki paket bu ise onunla neler yapabilirsin, yaratabilirsin ona bakıyorsun.. Çalıştığın insanları da kendinle birlikte nasıl geliştirebilirsin.. Çünkü bankacılık bir ekip işiydi. Şu anki işimiz de öyle. Homemade Aromaterapi İzmir dükkanı sadece bir aile şirketi değil arkasında çok büyük bir firma ve ekip var. Laboratuvarı, danışmanları, kimyagerleri, mühendisleri, finansçıları ve satış temsilcileri ile kocaman bir ekip benim büyük ailem. Zincir olarak da birbirine bağlı. Bankacılığın bana kattığı en önemli şeyin insana verilmeyen değerden değer yaratmak olduğunu anladım. Bana nasıl davranılmasını istedim ve bekledimse şimdi tüm ekibe aynı şekilde davranıyorum. O yüzden de artık İstanbul ikinci evim. Beni bir misafir gibi değil bir kardeşleri gelmiş gibi karşılıyorlar. Oradaki çalışan herkes bir parçam. Bende onların bir parçasıyım. Aslında hepimiz birbirimizin bir parçasıyız. Bir de bankada öğrendiğim en önemli şey; sorunu sorunun olduğu yerde çözmek. Bir üste taşımadan büyütmeden yaymadan uzatmadan çözebilmek.. Bastırmamak.. Yok saymamak.
 
– Çok isteyen ama cesaret edemeyenlere ne önerirsin ?
Çok isteyen zaten cesaret eder. Edemiyorsa bir yerde şüphe vardır. Şüphe varsa hareket edemeyiz. Ne zaman ki mevcut konuma dair içimizde hiç bir duygu kalmamıştır o zaman orada mesaimiz bitmiştir. Burada yapılacak en doğru şey kişinin kendi iç sesini duyması. Gerçekten ne yapmak istiyor? Kendini nereye ait hissediyor? Ne için saatlerini hayıflanmadan verebilir? Çünkü zaman şu an para ile satın aldığımız en önemli kavram olmaya başladı. İnsan ömrünü ne ile geçirmek ister? Nerede yaşamak ister? Kendini nereye ait hisseder? Bu soruların cevapları varsa olması gereken de olacaktır.. Çabasız bir çaba ile hem de.

Sana ne denmesinden hoşlanıyorsun en çok ? Bankacı’dan sonra.. Şimdi sorduklarında ne diyorsun?
“ Duygu” … Ünvan ve sıfatlar çok uzak. Ben insanlara ünvanların yaptığı işle verildiğine inanıyorum. Marangoz ustayım demez. Şaman şamanım demez.. Ben bütün ceketleri çıkardım. Yani bildiklerimi. Daha da soyunacağım çok şey vardır.
Bu güzel söyleşi için Duygu’ya çok teşekkür ediyor, yolun açık , yolculuğun keyifli olsun diyorum.

“Yapan Nasıl Yapıyor”  söyleşilerim devam edecek… Bu daha başlangıç.

Duygu@homemadearomaterapi.com
0 232 3430222
İtalya Sokak No 6 / C Alsancak