Nedir bu bankamatik memurları?

Eski banka müfettişi GÜRCAN KONUR,  Ankara’da bir devlet kuruluşunda çalışan binlerce bankamatik memurunu yazdı. Fındık satan müdür yardımcısı, büfe işleten memur. Hayret, şaşkınlık ve yok artık nidaları.. Hepsi bu yazıda:
HAVALAR NASIL OLURSA OLSUN, İSTİHDAMINIZ İYİ OLSUN.

Ülkemizde, kamu kurum ve kuruluşlarında, partizanlık amaçlı  gereksiz istihdam, yani parti arpalığı, diğer bir adı ile bankamatik memurluğu hep varolmuştur,  ama şimdi geldiği durum çok daha vahimdir.
Zamanında(yaklaşık olarak  bundan 10-15 yıl önce)  Ankara’da  müdür olarak atandığım banka şubesi, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün  maaş ödemelerine aracılık yapıyordu.
Genel müdür ile tanışmak üzere randevu alıp, yanıma şubeden kurumla ilgilenen yetkiliyi de alarak, ziyarete gitmiştim.
Kurum kampüsü,  yemyeşil ağaçlar arasında iki ve üç katlı eski binalardan oluşuyordu. 1200 kişiye ödeme yapılmakla birlikte yaklaşık bin kişi merkezde ve on ile dağılmış, 200 kişi taşra teşkilatında görev yapıyordu. Kampüs içerisindeki binalara baktığımda burada 1000 kişinin fiilen çalışması zor, o kadar oda bile yoktur diye düşünmüştüm.
TAZE FINDIK GELDİ HANIM!
Tam öğle molası bitimine yakın gitmiştik, genel müdürlük binasının girişinde sivil bir doblo aracın arka kapağını açarak taze fındık satan takım elbiseli-kravatlı bir kişi ile bizim yetkili selamlaştı, satıcı “öğleden sonra kredi işi için yanına uğrayacağım” dedi.” Hayırdır takım elbiseli seyyar satıcılara kredi mi veriyoruz? “ diye sordum. Yetkilim ”Müdür bey, o kişi burada çalışıyor, maaş ödenen kurum personeli,  Ordulu, memleketinden taze fındık getirip, satıyor. Şimdi zaten arabayı kapatıp, mesaiye başlayacak.”dedi. Devlet memuru, çalıştığı kurumun önüne araba çekip, seyyar fındık satıyordu, demek ki sadece bana alışılmadık gelmişti.
Genel müdür bizi odasında kabul etti, çay ikram etti, sohbete başladık, bu kadar az binada 1000 kişinin nasıl çalıştığını sordum, taş çatlasa, 250-300 kişinin çalışabileceğini söyleyince, “aynen öyle, yaklaşık 300 kişi, kuruma sürekli gidip, geliyor, zaten hepsi gelse oturtacak ne odamız, ne masa-sandalyemiz var. Bazıları dışarıdan çalışıyor.” diye cevap verdi.
TAŞRANIN UFAK TEFEK ŞUBELERİ
Bu bir şey değil, eskiden çok daha kalabalıkmış, Ecevit hükümeti zamanında atanan genel müdürün girişimi ile çok geniş olan taşra teşkilatını küçültmüşler, aslında taşra teşkilatına hiç gerek yok, ama siyasi baskı ve direnmelerle, o dönem bazı bölge müdürlükleri kapanmaktan kurtulmuş.” diye devam etti.
Ben şaşkınlıkla” Ama niye gereksiz olsun ki, farklı bölgelerde hava ölçümü için istasyona ihtiyaç yok mu” diye sordum. “ Genel Müdür “ Tabii ki, ihtiyaç var, ama ölçüm yapıyorsanız, biz artık ölçüm filan yapmıyoruz, Amerikan Nasa kurumundan uydu görüntülerini düzenli olarak satın alıyoruz, önceden bu görüntüleri kendi bünyemizde analiz ettiriyorduk, daha sonra hava tahmin raporlarını satın almanın daha verimli olacağını gördük, hem daha garantili, hem de daha ucuza geliyor, yanılma payı çok düşük, hatırlarsınız, eskiden çok hatalı ölçümlerle hava güneşli olacak derken kar yağar, kar beklenirken güneş çıkardı. Aslında burada  bu işi yapmak için dil bilen birkaç eleman ile diğer işler için az sayıda eleman hesabı ile toplam ihtiyaç 50 kişi bile değil.” dedi.
“Peki taşra teşkilatı ne iş yapıyor?” diye sordum. Genel müdür “ Pek bir iş yapmıyorlar, arada yerel basını çağırıp, şov amaçlı meteoroloji balonu filan uçuruyorlar. Çünkü oradan ölçüm bilgisi almıyoruz. Yurtdışında diğer batılı ülkelerin ölçüm istasyonları var, ama hiçbirinde sabit çalışan personel yok, bilgisayarlı sistem ile internet vasıtası ile anlık olarak bilgi aktarımı yapılıyor.” dedi.
ELEMAN AZALTMAK MÜMKÜN MÜ?
“Madem bu kadar gereksiz ve fazla eleman var, niye azaltmaya gitmiyorsunuz*” diye sorduğumda, “Kusura bakmayın da, müdür bey siz beni buradan göndermek mi istiyorsunuz, zaten emekliliğim doldu, bir iki yıla kadar ben de ayrılacağım, ama henüz değil, üzerimizde çok siyasi baskı oluyor, artmaması için, bu kadar sayıda tutmak için bile insanüstü çaba sarf ediyoruz. Bakanlığa baskı yapılarak, partinin taşra teşkilatlarından sürekli ek kadro isteniyor, vekilleri tutmak, ikna etmek çok zor. Maliye bakanlığı kadro artış taleplerini onaylasa kadromuz hemen artar. Zamanında personel azaltımı yapan genel müdür de zaten yerinde çok fazla duramamış, kendi partisi görevden almış. İşe fiilen gelmeyenler de zaten hep parti teşkilatından, onları işe getirmek hem zor, hem  gelseler de yapacakları bir iş yok .” diye cevapladı.Çok öğretici olan bu samimi sohbet için teşekkür edip, müsaade istedik.
BÜFECİ MEMURLAR
 Şubeye döndüğümde, kirli kotlu, saç ve sakalı uzamış iki müşteri benimle görüşmek istedi, kabul ettim, Kızılay’da halen çalışan büfe devir almak için yüksek limitli bireysel kredi istiyorlardı. Maaş ödenen kurum personeli olduklarını söylediler, kimliklerini alarak, sistemden kontrol ettim doğru idi,  “izinli misiniz, saç sakal uzamış da” dedim, “yok biz meteorolojide memuruz, ama dışarıdan çalışıyoruz, işe gitmiyoruz.” yanıtını verdiler. Büfe kredisi fizibilitesi için yanınızda kaç kişi çalışacak filan diye sorduğumda ” İki arkadaş ortağız, başında biz duracağız.” dediler. “Peki devlet memuru olunca, orada çalışır gözükmek riskli değil mi ?” diye sordum, gülerek” Biz sadece kurumla ilgili olarak sizin bankamatiği görüyoruz, bizi dışarıda kimse tanımaz, hiç sorun olmaz. “dediler. (Krediyi kefalete ilaveten ipotek karşılığı verdik, sorunsuz ödediler.)
SANDALYELİ MEMURLAR
Bu olay bana eski bir anımı hatırlattı, bir evrak almak için Konya’da kaymakamlığa gitmek zorunda kalmıştım, evrağı hazırlayan kişi içerideki odadan onay kaşesi vurdurmanız gerekiyor diye beni yönlendirdi. Odaya girdiğimde içerisi kalabalıktı, üç küçük  masada oturan görevliler  ve yan yana konulmuş 7-8 sandalyede oturanlar vardı, içimden “ne kadar düşünceliler, vatandaş işlem sırasında ayakta beklemesin diye sandalye koymuşlar”, diyerek kapının hemen yanındaki boştaki sandalyeye oturdum. “ hayırdır sizin bir işlem mi vardı?” dediklerinde “Evrak onay işlemim var ama galiba sıra var.” Dedim. “Sıra yok , diğer arkadaşların hepsi çalışan memur, ama oda küçük kaldığı için onlara masa koyamadık,  o yüzden şimdilik sandalyede oturuyorlar. “ diye cevapladı ve akabinde hemen işlemim gerçekleştirildi.
BUGÜN NASIL ACABA?
Bugün  acaba Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nde acaba kaç kişi çalışıyor diye araştırdığımda, merkezdeki personelin yine yaklaşık olarak aynı sayıda kaldığını, ama taşra teşkilatının 200 kişiden 800 kişiye çıktığını gördüm, yani Ecevit hükmeti döneminde kapatılan bölge ve şubeler fazlası ile tekrar açılmış ve arpalık olarak kadrolar yandaşlarla doldurulmuş. Toplam personel sayısı 1200 kişiden  iki bine yükselmiş.
Muhtemelen yine hava tahmin raporları Nasadan satın alınıyor, ama ikibin kişinin büyük bölümü, devletten hiç yapmadıkları işler için maaş almaya devam ediyor, hatta bazıları kurumu sadece ATM’den tanıyor.
BANKAMATİK MEMURLARI
Zaten Türkçeden başka hiçbir dilde “bankamatik memuru” diye bir tanımlama yoktur.  Yabancı birisine anlamını izah etmekte zorlanırsınız, mantığı almaz, bu sadece bize özgü bir garabettir.
Ülkenin niye gelişemediği, hep batının gerisinde kaldığı, kaynakların niye hiç yetmediğine en iyi örnek, bu arpalık düzenidir, yanlış anlamayın, bu durum  sadece  bugünkü iktidar için geçerli değil, neredeyse tüm iktidarlar bunu az veya çok yapıyorlar, parti için seçim kampanyalarında çalışan partililere de bu kadrolar ödül olarak veriliyor, seçmenleri  ve aileleri de bu durumdan nemalandığı için bu bir siyasi yöntem olarak hep işliyor. Halbuki buna her aklı başında insan karşı çıkmalı, bu yağma düzeni artık bir yerde sonlandırılmalıdır. Çok mu idealist veya hayalperestim, olabilir, belki de ben yanılıyorum, ülkemizde siyaset dedikleri bu olsa gerek, onun için dürüst, namuslu insanlar maalesef, politikada pek barınamıyor.
Son Söz: Dürüstlük en iyi politikadır.(Honesty is the best policy.) Bu bir gavur atasözüdür, ama aynı konuda bizim de atasözlerimiz var: Bal tutan parmağını yalar. Devletin malı deniz, yemeyen domuz.