Bankacılığın yüz karası !

Yıllar önce bankacılığın yüz akı olarak görülen bir kurumun  Pandemi sürecinde ve son dönemde personeline yaşattığı kabusu anlatılır gibi değil.Ödül almaya pek alışkın olan bu banka, bu kez de  İnsan kaynakları yönetimi açısından Bankacılığın ” yüz karası ” olma ödülüne aday. Hanife Serter yazıyor
Bankacılığın yüz karası !
Yıllar önce bankacılığın yüz akı olarak görülen bir kurumun  Pandemi sürecinde ve son dönemde personeline yaşattığı kabusu öğrenince çok üzüldüm. Personeli tazminatsız şekilde kurumdan göndermek üzere yapılan planlı eylemler hakkında öyle şeyler duydum, öğrendim, okudum ki …
Bunları düşünenler , planlayanlar, uygulayanlar adına ben utandım. Ödül almaya pek alışkın olan bu bankanın, İnsan kaynakları yönetimi açısından Bankacılığın ” yüz karası “ olma ödülü verilecek olsa bu dönem açık ara öne geçeceğini  düşündüm. Kurumun yıllar önce de kriz döneminde işten çıkarmalar konusunda yaptığı bir hatayı bu defa daha da ağır şekilde tekrarlamasına çok şaşırdım . Küçülmeyi daha ucuza getirmek için bu kadar aciz bir politika izledikleri için  onlara çok acıdım. Bana gelen çok sayıda yazıdan sadece biri , buyrun siz de okuyun, notunuzu verin bu kuruma… ;
Bir kurum düşünün 10.000 emekçi si olsun.
Gelişen teknoloji ile bu emekçi lerin 1000 veya 2000′ i boşa çıkacağını düşünün.
Bu emekçileri nasıl işten çıkartabilirim diye düşünürken…
Dünyayı sallayan bir kriz patlak versin…
Devlet işten çıkarmaları yasaklansın…
Burada kurumun çaresiz kalacağını düşünebilirsiniz ama yanılıyorsunuz…
Akabinde alelacele düşünülmeden bu fazlalık kadroyu bu krizi ( malûm pandemi krizi diyelim) bahane göstererek alt yapıyı tam hazırlamadan çalışanlar uyanmadan çağrı merkezi ekibine destek amacı ile sizi düşünüyor ve önemsiyoruz diyerek ‘destek’ adı altında ellerine sadece bir bilgisayar verilerek geçici görevlendirme yaptılar.
Çalışanlar kurum bizi önemsiyor sağlığımızı düşünüyor bu yüzden böyle bir aksiyon alıyor diyerek ve geçici olarak düşünerek bu çalışmayı .
İnternet, elektrik ,yemek gibi haklarını isteyemeden kabul ettiler.
Tabii kurum bu arada kendi çıkarları doğrultusunda süresiz bir geçici görevlendirme sözleşmesi imzalamayı ihmal etmedi.
Planları tıkır tıkır işleyen kurum her geçen gün bu ekibe daha çok çalışanını dahil ediyordu.
Ve sonunda asıl vuruş geldi…
Bir cuma akşamı bu ekip tek tek aranıp “hayırlı olsun çağrı merkezi bölümüne tayin oldunuz!”  dendi.
Psikolojik olarak yıpranmış olan bu grupta  hem iş kaygısı hem pandemi etkisi ile kimsenin sesi çıkmadı.
Kurum emekçilerini yavaştan işlemişti çünkü…
Asıl süreç şimdi başlıyor.
Ayşe hanımın 2 küçük çocuğu var kendini bir odaya kilitleyip iş yapmaya çalışıyor. Çocuk bu çalışmadan anlar mı?
Odanın kapısında ” anneciğim ne olursun kapıyı aç !” diye yalvarıyor. Doğal olarak anneden ilgi bekliyor.
Ayşe hanımın çalışması gerek PC başından 5 dakika kalksa ekip liderlerinin tacizine uğrayacak…
Çocukları hüngür hüngür ağlarken o PC başında   çağrı karşılayacak müşterilerin sorunlarını çözecek.
Buna benzer yüzlercesini sayabiliriz, kurgulayabiliriz.
Fakat inanın bunlar gerçek…
Zamanla bu emekçilere vardiya atayacaklar.
Elektrik kesintisi, internet kesintisi gibi teknik problemlerle karşılaşan çalışanlardan çalışma süreleri tamamlanmaları istenecek…
Bayram seyran çalışacaksınız denilecek…
Sürekli taciz edilecekler…
Ee tabi çalışan bu baskılara dayanamayıp psikolojisi bozulacak istifa edecek…
Bazıları bu istenilen şartları yerine getiremiyecek verilen gorevi yerine getirmedi diye kıdemsiz, tazminatsız işten atılacak…
Ve bu kurum ….
Neyse…”