Bastırılan her şey er ya da geç patlar !

Neyi baskılarsanız er ya da geç patlayarak tepki verecektir. Kurlar için de faiz için de , işsizlik , enflasyon, cari açık oranları için de bu durumu test ettik sanırım yeterince. Kırk kere söylemekle olmadığını, düştü, düşüyor, düşecek … demekle düşmediğini. Hanife Serter yazıyor:
Yıllardan beri işim nedeniyle ekonomi , ilgi alanım, özel merakım olması nedeniyle psikoloji hakkında ne bulursam okuyorum.
Eğitimler alıyorum. Okumakla, öğrenmekle kalmayıp, öğrendiklerimi gözlemlerimle, deneyimlerimle birleştiriyorum. İşime yarayacak her bilgiyi kullanıyor, ekonomi tarafında paraya , psikoloji tarafında duygularıma en doğru yatırımı yapmaya gayret ediyorum. Hayata geçirilen her bilginin yaşam kalitesine farklı boyutlar , derinlikler kattığını görüyor, doğrusu genellikle kazandığımı düşünüyorum. Ama bazen kaybetmemek de bir başarı tabii …
Bu bilgiler ve deneyimler ışığında, öğrendiğim bir konuya dikkat çekmek istedim bu haftaki yazımda. Ekonomi ve psikolojinin ortak kurallarından biri belki de… Her iki alanda da doğruluğu defalarca ispatlanmış, hepimizin hayatında karşılığı olan bir gerçek. Bazen travmatik boyutlarda yıkıcı olabilecek , bazen de iyi yönetilirse hayat kurtarabilecek bir deneyim. Lütfen bu konuya hem psikolojik açıdan kişisel yaşantınızda, hem de ekonomik açıdan dünya çapında, yönetimler bazında dikkat edin. Farkında olun. Elinizde imkan varsa yönetin. Yönetemiyorsanız en azından zararlarından kendinizi koruyun ya da fırsata çevirin.
“Neymiş bu ortak ilke ?” diyorsanız …Açıklıyorum:
“Bastırılan her şey er ya da geç patlar !”
Psikolojik alanda bu konuda çok fazla araştırma var. Yok sayılan, ifade edilmeyen, bastırılmış duyguların bedensel ve ruhsal olarak insanda yarattığı yıkıcı etkiler uzun uzun anlatılıyor. Lütfen araştırın ve okuyun. Ama kestirmeden ve halk diliyle söylemek gerekirse ;
” Çok yutkunan, nihayetinde boğulur…”
ya da…
” Seviyorsan git konuş bence…”
dedikleri gibi.
..
İfade edilememiş her duygunun insanın bedeninde ve ruhunda adeta patlayarak ortaya çıkışı çok acı sonuçlara yol açabiliyor. Bastırılan bir öfke, bir üzüntü, bir kırgınlık ya da bir tutku hayatınızdan öylece yok olup gitmiyor . Bambaşka bir şeye dönüşüyor ve bir gün bir bakıyorsunuz misli ile büyümüş olarak kontrolsüzce ortaya saçılıveriyor. O yüzden ne yapın edin.duygularınızı düşüncelerinizle buluşturup , dengeleyip uygun bir dille ifade etmenin bir yolunu bulun derim. Bunun hayatınızı değiştireceğine ve sizi birçok dertten kurtaracağına da garanti veririm.
Gelelim ekonomiye. Bu konuda çok fazla söz söylemeye gerek yok belki de. Ülkemizde son yıllarda ekonomiyi takip eden herkes az çok bunun sonuçlarını  yaşayarak gördü . Neyi baskılarsanız er ya da geç patlayarak tepki verecektir. Kurlar için de faiz için de , işsizlik , enflasyon, cari açık oranları için de bu durumu test ettik sanırım yeterince. Kırk kere söylemekle olmadığını, düştü, düşüyor, düşecek … demekle düşmediğini.. Düşse de er geç tekrar kendini dengeleyecek seviyelere döndüğünü , bunun dış güçlerin oyunlarından çok iç işlerimizin  gücü, dengesi, durumu ile ilgili olduğunu anladık sanırım.
O yüzden hem psikolojik hem de ekonomik açıdan dönüp kendi  içimize bakmalı, kendi gerçeklerimiz ile yüzleşmeli ve gerçekleri korkusuzca, çarpıtmadan , açıkça ve dürüstçe ifade etmeyi bilmeliyiz . İlk başta acıtsa da iyileştirici gücü ve etkisi çok hızlı şekilde kendini gösterecektir. Bunu yapmak ise ciddi bir özgüven ve yetişkin sorumluluğu, davranışı gerektirir .
Psikolojik açıdan, bireysel olarak sizde, ekonomik açıdan ise ülkeyi yönetenlerde bu özgüven ve sorumluluk duygusu var mı ?
Dilerim vardır ve zararın neresinden dönersek kardır.