Orta Vadeli Programı Daha Okumaya Başlamadan…

Dr.Ayhan Bülent Topbaş, Bakan Albayrak tarafından açıklanan ve adı YEP olarak değiştirilen Orta Vadeli Program yazdı. Daha ilk başta programa olan güven sarsıldı. işte nedenleri:
Yarının ne getireceğini bilemediğimiz ve gözümüzü vaka sayısı, ölümler, dolar, Euro, borsa gibi göstergelerden ayıramadığımız günlerdeyiz.
Covid-19’a karşı kesin bir tedavi ya da aşı henüz bulunamadı. Bu belirsizlik ortamında “Orta Vadeli Program” (OVP) kavramı, hele ki Türkiye koşullarında kulağa fazla lüks geliyor. Yine de geçen hafta başında 2021-2023 OVP’sinin sunumunun Ekonomi Bakanı Berat Albayrak tarafından yapılacağı haberleri yayıldı ve doğal olarak kamuoyunun ekonomiyi yakından izleyen kesiminin ilgisini çekmeyi başardı. 
5018 Sayılı Kamu Yönetimi ve Mali Kontrol Kanununun 16. Maddesinde OVP’nin merkezi bütçenin hazırlık sürecinin ilk adımı olduğu belirtilmekte. Söz konusu maddeye göre makro politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri de kapsayan OVP Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak Eylül’ün ilk haftasının sonuna kadar Resmi Gazetede yayımlanır.
Planlar ve Programlar Gelişmiş Toplumların Zihniyetini Yansıtan Belgelerdir
Programın içeriğini incelemeye başlamadan önce önemli bir husus dikkat çekiyor: Kanuna göre Eylül ayının ilk haftası sonuna kadar Resmi Gazetede yayımlanması gereken programın Eylül ayının son haftası içinde, 29 Eylül tarihinde yayımlanması. Bu durum, bütçe süreci için çok kötü bir başlangıç oluşturuyor.
Ortada üç yıllık zaman dilimi içinde erişilmesi öngörülen hedefleri ve bu hedeflere erişilmesi için gerçekleştirilmesi programlanan eylemleri anlatan bir belge var. Bu belgenin belli bir tarihte hazırlanıp, Resmi Gazetede yayımlanması Kanun tarafından görev olarak belirlenmiş. Bunun belirlenen süre içinde hazırlanmaması ve bunun zincirleme gecikmeler yaratması daha ilk baştan programa olan güveni sarsıyor. 50 küsur sayfalık bir belgeyi Kanunun öngördüğü zamanda sunmayı başaramayan bir ekip 80 milyonu aşkın bir ülkenin binlerce parametre içeren ve belirsizliklerle dolu ekonomisi ile ilgili hedefleri belirlemede ve bu hedeflerin tutturulmasına yönelik eylemleri gerçekleştirmekte ne kadar başarılı olabilir?
Bakan Albayrak’ın 29 Eylül sabahı yaptığı sunuma böyle bir gecikme yokmuş gibi başladığı görülüyor. Halbuki sunuma bu gecikmeden dolayı kamuoyundan, Cumhurbaşkanından ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden özür dilenerek başlanması gerekirdi. Geçen sene de aynı şekilde gecikme yaşanmıştı. Geç kalmak ve özür dilememek alışkanlık haline gelmiş.  
Gelişmiş bir toplumda randevusuna geç kalan kişi bunun nedenini buluşacağı kişiye açıklar, özür diler.  Bir sözleşmenin taraflarından biri edimini yerine getirmezse karşı tarafa mazeretini, üzüntüsünü belirtir, özür diler ve sözleşme gereği olarak gecikme dolayısıyla cezai şartın gerektirdiği şekilde hareket eder.
Gelişmiş toplumlarda zaman önemlidir. 
Zamanında teslimat önemlidir. Ama tarım toplumunun zihniyetini taşıyan kültürlerde zamanın fazla bir önemi yoktur. Doğaya olan bağımlılık nedeniyle, ekim, dikim, hasat zamanları kayabilir. Bu yüzden bir hedefin bugün, ya da yarın, gelecek hafta hatta öbür ay gerçekleşmesi tarım toplumu insanı için doğal olabilir.
Planlar ve Programlar gelişmiş toplumların zihniyetini yansıtan belgelerdir. Tarım toplumuna özgü bir zihin yapısı ile bu belgeler üzerinden modern bir ekonomi yaratmak mümkün olmaz. Sanayi ve bilişim toplumlarında durmaksızın yürüyen montaj tezgahları, dakikası dakikasına uyulması gereken teslimat zamanları, birbiriyle entegre ve koordine olmuş eşanlı çalışan kurumlar, şirketler ve piyasalar, dolayısıyla zamana karşı ama zamanla işbirliği içinde bir yaşam vardır.
Geçen yıl Japonya Olimpiyat Bakanı Yoshitaka Sakurata parlamentodaki bir toplantıya üç dakika geciktiği için meslektaşlarından özür dilemişti. Fakat Bakanın parlamentodaki meslektaşları bu özre rağmen Bakanın gecikmesini saygısız bir davranış olarak değerlendirdiler ve bütçe görüşmelerini beş saat boyunca boykot ettiler.
Daha önceki yıl ise İngiltere Hükümetinden bir Bakan olan Michael Bates Lordlar Kamarasındaki bir toplantıya geç kaldığı için utandığını belirterek istifasını vermişti. Başbakan Theresa May istifasını kabul etmeyince görevine devam etmişti.
Bu politikacılar eğer Kanun gereği belli bir zaman itibarıyla sunmaları gereken bir belgeyi bir ay geç sunsalardı ve başka belgelerin de zincirleme olarak geç hazırlanmasına neden olsalardı ne yaparlardı ya da ne gibi tepki alırlardı?
Bunu tahmin etmek güç değil.
Bütçe sürecinde geçen yıl da gecikmeler yaşanmıştı. Orta Vadeli Programda bahsedilen Yeni Normal bu gecikmelerin kanıksanması ve itiraz görmemesini “normalleştiriliyor” ise burada bir sorun olduğu aşikar. “Yeni Ekonomi” ye zamanı önemsemeyen, görmezden gelen bir yaklaşımla geçilmesi imkansız.
Orta Vadeli Programın Kanundaki Adı Kullanılmalı
5018 Sayılı Kanundaki Orta Vadeli Program ifadesi yerine Yeni Ekonomi Programı ifadesi 2018 yılından bu yana Bakan Albayrak tarafından kullanılıyor. Programın Kanun’daki adının kullanılmaması Kanuna ve Kanun koyucuya saygısızlık olduğu gibi birbiriyle tutarsız değişikliklerden kafası iyice karışmış kamuoyu için de yeni bir karışıklık yaratıyor. Bir sonraki Bakan ve ondan sonraki Bakan da programın ismini kendi isteklerine göre değiştirirse biri OVP’ye “Bütçe Hazırlık Programı” diğeri “Üç Yıllık Bütçe Programı” derse o zaman ne olacak? 
Kanunda belirlenen sürelere ve belirlenen adlara riayet edilmemesi programın odaklandığı yakın gelecek için hiç iyi işaretler değil. Usulün göz ardı edilmesi içeriğin ciddiyeti hakkında soru işaretleri yaratıyor. 
Değişim, Dönüşüm, İnsan Odaklı   
Sunumu izlerken etkileyici, vurucu sözlerin birbirini takip ettiği görülüyor. Türkiye’de “yeni”, “dönüşüm”, “sinerji”, “stratejik reform”. “insan odaklı” gibi kavramlar kullanılınca sunumun çok etkili olacağına hatta sunumda vaadedilen hedeflerin de kendiliğinden gerçekleşeceğine inananlar var gibi gözüküyor. Bu kelimeler sanki sihirbazlar dünyasının abrakadabra veya hokus pokus komutları gibi görülüyor. Ama ne yazık ki dönüşüm, değişim sihir gibi kendiliğinden gerçekleşen şeyler değil. Bunlar ciddiyet, tecrübe, bilgi, beceri ve yetenek ile on yıllarca çalışma deneyiminin birlikte harmanlanmasını gerektiren sözler.
Daha programı okumadan endişe ve güvensizlik bulutları toplanıyor. Türkiye gibi çok özel bir coğrafyada bulunan bir ülkede bu tutarsızlıkları görmek geleceğe güvenle bakmayı zorlaştırıyor ve çoğu işin yalnızca yapılmış olmak için yapıldığı hissiyatını pekiştiriyor.