Bankada gidene mi kalana mı üzülmek lazım?

Hanife Serter yazıyor: Bu yıl 10 bin bankacı işten atılacak! Ya geride kalacak olan 175.000 bankacı ? Onlara ne olacak ? Bu stres seviyesine, bu saçma taleplere , yönetemeyen yöneticilere rağmen onlar bu sektörde nasıl çalışmaya devam edecekler ?
Paramedya’da sık sık bu yıl kaç bin bankacının işten çıkarılacağını okuyorsunuz.
En son 10.000 bankacının işten çıkarılabileceği bilgisi yer alıyordu bir haberde. Sektörde yaklaşık 185.000 çalışan var. İnanın ben artık işten çıkarılacaklara üzülmüyorum .
Geride kalarak bu sektörde çalışmaya devam edecek olanlara üzülüyorum.
Her gün bu sektördeki yüzlerce çalışandan ( daha çok da özel sektör, küçük, büyük, yerli, yabancı sermayeli bankalarda çalışanlardan ) “ Haklarımı alarak ayrılmak, kurtulmak istiyorum artık bu sektörden ..” şeklinde şikayetler alıyoruz.
Bir sektör düşünün ki yüz binlerce çalışanı var ve çok önemli bir kısmı bu işten “ bir şekilde kurtulmayı” hayal ediyor. İşi olduğuna bile şükredemez hale getiriliyor .
Peki neden ve nasıl bu hale geliyor bu insanlar ?
Bunun gerekçelerinin en somut göstergelerini bu ay başında sonuçları açıklanan Bankacılıkta Mobbing Anketinde bulabilirsiniz. Gerçekten sektör çalışanlarının durumunu en net gösteren sonuçlar ankete yansımış durumda:
-Sektör çalışanlarının antidepresan kullanımı, alkol ve sigara tüketimi, psikolojik tedaviye ihtiyaç duyma oranları korkutucu boyutta.
-Çalıştıkları kurumlara güven duymuyorlar.
-Kurum içinde kendilerini değerli hissetmiyorlar.
-Yöneticilerinin bilgi ve yönetim becerilerini yeterli bulmuyorlar.
-Düşüncelerini açıkça ifade edemiyorlar.
-Hedef baskısı altında eziliyorlar.
-Adil şekilde değerlendirilmiyorlar.
-Mobbinge uğradıklarında kurum içinde şikayet edebilecekleri güvendikleri bir merci bile yok.
-Kurumların bu konuda bir çalışması, gayreti de yok.
Ne bu konuda bir eğitim var, ne de bir duyuru, bilgilendirme , bilinçlendirme çabası.
Bankacılar bu koşullarda çalışırken kendilerini her geçen gün daha zayıf, daha çaresiz hissediyorlar.
“Mobbingi şikayet konusunda ilk aklınıza gelen hangisi, en çok hangisine güveniyorsunuz  ?” sorusuna ise yüzde 40’ı “Paramedya” cevabını veriyor. Kalan oranlar Cimer, Alo 170, BDDK, Çalışma Bakanlığı, Mobbingle Mücadele Derneği vs. arasında dağılıyor.
Resmî kurumlara yapılan şikayetlerin sonuçsuz kalması, şikayet edenlerin kimliklerinin deşifre olması, mobbing yapanlara herhangi bir yaptırım uygulanamaması  bu konudaki hak arayışlarını zayıflatıyor ne yazık ki. Paramedya’da sorunların ifşa edilmesi Mobbingle  en etkili mücadele yöntemi olarak kabul görüyor.
Başta da söylediğim gibi ben artık bu sektörden haklarını alarak bir şekilde kurtulacak (!) olmayı dileyenlere üzülmüyorum . Onların kendilerine güvenli bir şekilde yeni girişimler, yeni işlerde daha mutlu, huzurlu, sağlıklı bir hayat kurma ihtimaline inanıyor , güveniyorum .
Ama ya geride kalacak olan 175.000 bankacı ? Onlara ne olacak ? Bu stres seviyesine, bu saçma taleplere , yönetemeyen yöneticilere rağmen onlar bu sektörde nasıl çalışmaya devam edecekler ?
Artan iş yükü ve hedef baskısı onları da gün gün tüketmeyecek mi ? Onlar da kurtulmak (!) için sıranın kendilerine geleceği günü sabırsızlıkla beklemeyecek mi bu koşullar böyle devam ederse…
Bu sorunların iki çözümü olabilir ancak .
1-Kurumların bu konuda bilinçli , dirayetli, samimi adımlar atarak çalışma koşullarını çalışanlar lehine revize etmesi: Örneğin -Hedeflerin piyasa ve ekonomik koşulların gerçekliği doğrultusunda, abartılmadan ve gözü dönmüş kar hırsına kurban edilmeden güncellenmesi. Kabul edilebilir , ulaşılabilir seviyelere çekilmesi.
-Yönetici, çalışan ilişkilerinin etik ilkelere uygun şekilde olması için her iki tarafın bilinçlendirilmesi , mobbing davranışlarının kurum içinde açıkça tanımlanması ve taraflara bildirilmesi.
Çalışanları taciz boyutuna varan mail, mesaj  bombardımanına, telefon trafiğine, toplantı emrivakilerine son verilmesi…iyi bir başlangıç olabilir .
2- Kurumların üstte belirtilen adımları atmaması halinde;
Çalışanların bireysel olarak kendilerini korumaya alacak şekilde hukuki ve psikolojik açıdan kendilerini güçlendirecek konularda bilgilerini arttırmaları,
-Kendilerinin dışında gelişen sorunlu durumlardan kendilerini sorumlu hissetmeden,  özgüvenlerini kaybetmeden , ruh sağlıklarını koruyarak bu işe devam etmenin ya da doğru zamanda doğru şekilde ayrılmanın  yollarını aramaları  gerekebilir.
Dileğimiz ilk seçeneğin sendikaların baskı ve yönlendirmesi ile hayata geçmesi , Üst yönetimlerin ve IK’ların sorumlu ve çözüm odaklı davranarak sektördeki bu sancıyı dindirmesi yönündedir elbette. Bu stratejik sektörü daha sağlıklı bir yapıya dönüştürmek , çalışanların daha huzurlu, mutlu, verimli, kendinden emin çalışacakları bir ortam oluşturmak aynı zamanda bir vatandaşlık görevidir. Bankalar kapitalizmin kalesi olabilir ama bankacılar kölesi olmak zorunda değildir. Her işçi gibi bankacıların da emeği kutsaldır ve hakları korunmalı, karşılığı verilmelidir.