Bir Şube Müdürünün Yeşil derdi!

Koyu yeşil bankadan, bir ton daha açık yeşil bankaya transfer olan şube müdürü Can’ın yaşadıkları. Deniz Ateş’in biraz gerçek biraz mizahi kaleminden…
Can;
Siz tanımazsınız Can’ı ben de tanımıyorum, bildiğim tek şey onun hakkında candan olması. Her karşılaştığımızda sıcak selamlaşmasından bilirim Can’ı. İstanbul’da küçük bir şube Müdürü iken tanıdım onu o hep yeşili severdi, yeşil bankada çalışır, bense diğer renkteydim. Özel bankalar kendilerini renkler ile temsil ederler grafikler dahi yeşil, mavi, kırmızı, lacivert diğer şeklinde ifade ederler, “diğer” genelde renklerin dışı sektörü temsil eder. Kamu bankaları diğerlerinin içerisindedir performans karşılaştırmalarında.
Bayılır banka yönetimleri boy sırasına dizmeyi. Şubeleri, bölgeleri kendilerini hep boy sırasına dizerler;  her sey orada ki sıralamada belirlenir.
Can da boy sırasında hep üst yerlerde yer alırdı. Uzun sayılabilecek bir boyu vardı Can’ın. Ne haber? dedim Can’a keşke demeseydim. “Canları çıksın bunların” dedi. Belli ki canı sıkılmış Can’ın canına tak etmiş artık yeşil banka. Can’ı ben başka yeşil bankada biliyordum meğer ayrılmış başka bir ton yeşile geçmiş. Şimdi ise yeter artık diyor “…canıma yetti …”diyor bıkmış Can. Sektörde ki baskıdan usanmış artık. Can çıkmadan huy çıkmaz diyor Can. Hepsi aynı, özel bankalar artık çalışanlarının canına kast ediyorlar diyor . Can’ın canı çok sıkılmış.
İK’cılar nefis çalışıyor Can’ın kredi kartı ödemesi asgarisiymiş, çekmiş olduğu kredi bir ay gecikmesi varmış, hadi demişler Can ayrıl bankadan sana işsizlik maaşını toptan verelim, teklifi ile karşı karşıya kalmış.  Önce can tabii bankalarda kendilerini düşünecekler normal. Normal olan hiçbir şey kalmasa da normal geliyor. Can tatlı tabi! Can alıcı nokta da tam burası. Can ayrılmayı kabul etmemiş. Şimdi aynı koltukta iki çalışan var, Can’ın yerine hemen tayin yapmış banka. Can çıkar başkası gelir ne de olsa! Bankalar ücretsiz izne çıkartmasalar çalışanlarını, her bankada potansiyel atılacaklar ve tayin edilenlerle birlikte aslında istihdam artmış durumda. O yüzden işsizlik düşük çıkıyor! Can ayrılamayınca, Can’la başla çalış o zaman satışlara başla demiş istifasını almak isterken müdürü. Canına susamış bu adam diyor kavga çıkacakmış az kalsın. Böyle saçmalık olur mu?
Olur!
Bankalar da covid gibi! çok ne yaptığını bilmiyor bu zamanlarda. İşten çıkarmaların ertelenmesi de çalışanların canına tak etmiş artık! bir an önce ayrılmak canını kurtarmak isteyen o kadar fazla çalışan var ki sektörde. Ekonominin can damarı olan bankalarda anlayacağınız işler iyi gitmiyor hissedarlar çok mutsuz! Sendikacıların canlarına deysin! hepsi refah içinde çalışanların ise ne olacağı beli değil. Önce can sonra canan ama Can’ı unutmuşlar. Canı cehenneme bu anlamsız politikaların.
Can’a canın sağolsun dedim ama,  işsizlik ayrı bir bela, kimse işinden memnun değil bu aralar herkes canını dişine takmış çalışmaya çalışıyor.
Gel hadi birkaç kadeh bir şey atalım dedim ama Can’ın canı çok sıkkın, belli canı yanıyor. Can hadi vur bakalım “can cana, cam cama” , al bakalım şu lokmayı can boğazdan gelir Can. Umursamıyor beni, Can çağla badem alıyor yanda ki tezgahtan, “çocukların canı çeker bu mevsim” diyor. Baba adam bizim Can, içki sofrasında da çocuklarını düşünüyor onu kimse düşünmezken.
Hep yeşili sevdi Can umarım yeşillikler içerisinde bir hayatı olur bizim, ya da sizin Can’ın.
Oh canıma değsin bir yazının daha sonuna geldik.
 
Deniz Ateş
denizatate@yandex.com