Bankacı ile buzdolabının arasındaki ortak nokta

Evla Fazlı, herkesin evinde bulunan buzdolabı ile bankacının arasındaki ortak noktayı yazdı!
Herkesin evinde buzdolabı vardır. Nasıl çalıştığı hakkında az da olsa fikir sahibisinizdir.
Aldığınız gün evinize girer girmez fişini prize takarsınız ve çalışmaya başlar.
Hep tam performans beklersiniz çünkü tek ihtiyacı olan elektriktir ve onu sağlamışsınızdır. Hiç dediniz mi yazık biraz fişini çekeyim de dinlensin diye?
Fişini prizden çıkarttığınız an işlevini yerine getiremez. İhtiyacı olan elektrik sağlanamadığında soğutamaz, muhafaza etmesi gereken tüm yiyecekler bozulur.
Mutfak dolaplarınızdan farkı kalmaz. O yüzden 7/24 çalışmak zorundadır.
Sizin çalışma şekliniz nasıl?
Bankacılar, bankacı olmayanlar için sabah 9:00 akşam 17:00 çalışırlar.
Her hafta sonu evdedirler, yazın tatilleri vardır. Neden böyle düşünürler?
Çünkü; banka şubesinin giriş kapısında öyle yazıyor.
Çalışma Saatleri
9:00 – 12:30
13:30- 17:00

Ne güzel değil mi?
Sabah ‘3,5’ saat çalışıyorlar sonra koskoca bitmek bilmeyen ‘1’ saat yemek arası.
Artık ne yiyorsanız, tatlıda vardır hatta…
Banka öyle böyle yemek kartı vermemiştir, ye ye bitiremezsiniz bile onlara göre.
Yemek dönüşü akşam çıkana kadar da ‘3,5’ saat dediğin nedir ki hop geçer çabucak…
Çoğu bilmez o kapıda yazan saatlerin sadece müşteri kabul saati olduğunu.
Kapıda yazan saatler müşteriler için, yazmayan saatler yöneticiler içindir bankada.
Hiçbir bankacı çalıştığı saat aralığını sorsanız söyleyemez. Yoktur çünkü öyle bir saat aralığı. Günü gününe, haftası haftasına tutmaz bankacıların çalışma saatleri.
Hafta içi hafta sonu mefhumu da yoktur, gece gündüz de…
Aslında sadece şubede de çalışmaz bankacı. Evine giderken yolda, ailesiyle vakit geçirirken evde, alışverişteyken markette, uyuyacağı zaman yatağında da çalışır.
Telefonu ulaşılabilir olduğu her dakika her saniye her an çalışır bankacı.
Öğle saati yemeğini yerken arar bir müşterisi, şubeye geldiğinde sormayı unuttuğu sorusu için. Akşam eve vardığında arar yöneticisi, saat 17:00’ den sonra yaptığı, saatlerce süren toplantısında aklına gelmeyen, nedense şubeden gidildikten sonra aklına gelen şeyi söylemek için.
Ertesi günü bekleyemez; kokar, bozulur çünkü…
Aaa! Yöneticim gecenin körü mail atmış aman aman ne kadar çalışkan diyor musunuz sabah bilgisayarınızı açtığınızda 02:48’ de gönderilmiş maili gördüğünüzde? Hiç kimsenin demediğini siz biliyorsunuz, kendisi ne yazık ki bilmiyor! Hafta sonu telefonunuzu kapatabiliyor musunuz? Ya işkolik olduğunu düşünen, sizin de onun öyle olduğunu düşünmenizi isteyen yöneticiniz ararsa…
Cuma günü hesabındaki paraların hesapta durduğundan emin olan müşteriniz, pazar günü hâlâ paraların hesabında olup olmadığını teyit için ararsa mesela…
Telefonu açmıyorum ya da mesajları okumuyorum diyebiliyor musunuz?
Yöneticinizin mesajlarınızın görüldüsüne kadar müdahil olması sizce de tuhaf bir durum değil mi?
Tüm iplerinizin sımsıkı tutulması sizi kukla yapmaz mı?
Siz 7/24 çalışmaya programlı buzdolabı değilsiniz. Bunun eğer siz farkına varmazsanız karşınızdaki ama müşteri olur ama yöneticiniz olur, sizi 7/24 kullanmak ister.
Farkındaysanız ve rahatsızlığınızı söylemeyip içinizde yaşarsanız kimsenin haberi olmaz bu durumdan.
Mesai saati dışı kavramını yöneticinize, müşterilerinize öğretmek için geç değil.
Evet bir işiniz var ama iş dışında da bir hayatınız var.
Bankanızın nöbetçisi siz değilsiniz.
İdeal çalışma zamanının sınırını sadece siz belirleyebilirsiniz.
Sonuç olarak bankanızın atm i değilsiniz 7/24 hizmet veresiniz..
Ruhsal, zamanla fiziksel sonrasında da sosyal olarak çökmemek için işi işyerinizde bırakın.
Peşinize takıp evinizden içeri girmesine izin verdiğiniz an bir daha dönüşü olmayan o yolda birlikte ilerlemeye devam etmek zorunda kalırsınız.
Evla FAZLI