Enflasyonun düşmesi için neden yok!

Eylül ayı enflasyon rakamı yarın açıklanıyor. Cumhurbaşkanı bir TV programında enflasyonun Ağustos ayından sonra düşeceğini söylemişti. Dr.Ayhan Bülent Toptaş, enflasyonun neden düşmeyeceğini yazdı:
ENFLASYONUN DÜŞMESİ İÇİN BİR NEDEN YOK
TUİK’ten aylık ve yıllık enflasyon rakamlarını yarın öğreneceğiz. Eylül ayının özel bir önemi var. Bunun nedeni Ağustos ayının başlarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir TV programında sarf ettiği sözler.  
“Enflasyon noktasında da ben özellikle şu anda, tabi Ağustos ayını inşallah geride bıraktığımızda, biz Ağustosla birlikte enflasyonda da düşüşü göreceğiz. Ama bunun oranı ne olur? Şu anda bulunduğumuzun bir defa çok çok altında olur. Bunu da özellikle buradan bir yerde ben de sinyalimi belli yerlere her halde vermiş oluyorum. Çünkü bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Zira faiz oranlarında da bir defa düşüşe geçiyoruz ve yüksek faiz yok. Çünkü yüksek faiz bize yüksek enflasyonu getirecektir. Ama düşük faiz de bize düşük enflasyonu getirecektir. Ağustos ayı kırılma noktasıdır ve Ağustos ayı ile beraber de artık biz düşük enflasyona inşallah geçeceğiz.”
Son dört senenin enflasyon rakamları çift haneye demir atmış durumda. Buna karşın devamlı tekrarlanan bir süreç var. Ayın ilk günleri geldiğinde nefesler tutuluyor, TUİK’ten aylık ve yıllık TÜFE ve ÜFE rakamlarının açıklaması geliyor. Arkasından bu rakamların TCMB’nin politika faizi ve dolarla ilişkisi ile ilgili çok çeşitli değerlendirmeler başlıyor. Yaklaşan Para Politikası Kurulu toplantısında ne karar alınacağına dair sorular soruluyor, cevaplar aranıyor. Sonra da, PPK öncesi nefesler tutuluyor. Piyasalar kalecinin penaltı anındaki endişesini yaşıyor. Artırıma mı gidecek? Düşürecek mi? Aynı mı bırakacak?  Karar açıklandıktan sonra ise kararın enflasyona ve dolar kuruna etkisi ile ilgili yoğun tartışmalar sürüp gidiyor.  
Evet, enflasyon rakamları açıklandığında ya da PPK kararının öncesinde veya sonrasında açığa çıkan düşünsel enerji gerçekten çok etkileyici ama her ay tekrarlanan bu sürecin Türkiye’deki enflasyonun aşağıya çekilmesine bir katkısı olmuyor. Üstelik ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) ve tanıdığım en aksi iktisatçı olan Steve Hanke’nin Türkiye için hesapladığı enflasyon rakamları Türkiye’nin dört nal (galopante) ya da bir Latin enflasyonu ile karşı karşıya olduğuna işaret ediyor ve her market alışverişinde bu alternatif enflasyon hesaplamaları akla geliyor.
PPK raporları, enflasyon raporları ve TCMB Başkanlarının sunumlarının onlarcası geçti gitti. Sıkı duruş, sıkılaştırma, patika, optimal, görünüm gibi kelimelerle ilginçleştirilmiş, tablolarla ve grafiklerle zenginleştirilmiş bu sunumlar okuyucularına entelektüel tatmin sağlıyor. Yazarlar, ekonomistler tarafından raporlardan çıkan veya raporlara eklenen veya değişen cümlelerin altları çiziliyor üzerine yorumlar yapılıyor. Bu nüanslar belki onları fark edenler ve takipçileri ile paylaşanlara gurur, tatmin ve haz sağlıyor. Ama enflasyon cephesinde yeni bir şey yok. Enflasyonun çift haneye demir atmış olduğu gerçeği hala karşımızda. 
ENFLASYONU BESLEYEN FAKTÖRLER
Türkiye’de enflasyonun kronikleşmesini besleyen pek çok faktör var. Bu faktörler Mülga Kalkınma Bakanlığının On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023) Enflasyonla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda çok başarılı bir şekilde izah edilmiş.  Bu faktörlerin hepsi birden değerlendirildiğinde bu ülkede yaşayan insanların üretiminin tüketiminden az olduğu, yani talebin arzı aştığı görülüyor. Ciddi şekilde odaklanılması, üzerinde çalışılması, oya gibi işlenmesi gereken pek çok sorun var. Bu ince ayarlamalar bir yana, enflasyonun daha teknik ayrıntıya girmeden bile hafifletilebileceği alanlarda da harekete geçilmiyor. Hala kamuda savurganlık, kullanılan makam araçları, makam uçakları ve liyakatsiz atamalar, birden fazla yönetim kurulunda görev alan bürokratlarla ilgili haberlerin arkası kesilmiyor. Diğer yandan dünya bir pandemi sürecinden geçiyor. Dünya tedarik zinciri hala sorunlu, hala kapanmalar gündemde, delta varyantı önemli bir sorun. Küresel enflasyon var. Yani Türkiye’de fiyat istikrarını olumsuz etkileyen faktörlere bir de küresel olumsuz faktörler eklenmiş durumda.  
Aylık çift haneli enflasyonun açıklanması, arkasından PPK kararı, sonra aylık enflasyon döngüsü sürüp gidiyor.  PPK raporlarının, enflasyon raporlarının, ya da son ekonomik istikrar paketinin fiyat istikrarı bölümünün ve merkez bankası başkanı sunumlarının enflasyonu düşürmek değil de ona kılıf uydurmak için oluşturulmuş dokümanlar olduğu izlenimi oluşuyor. 
ENFLASYON NASIL DÜŞECEK?
Enflasyonun olağan yöntemler kullanılarak ya da yapısal sorunlar çözülerek düşürüleceğine inanmak gittikçe daha zorlaşıyor. Tam bu noktada Cumhurbaşkanının yukarıda belirtilen iddialı sözleri devreye giriyor. 
Cumhurbaşkanı konumu itibariyle ekonomide neler olup bittiği ile ilgili olarak herkesten çok fazla bilgi elde edebilme olanağına sahip. Bütün kurumlar emrinde, istediği her türlü veriye ulaşabilir. Buradaki sorun verdiği enflasyonun düşeceğine ilişkin müjdesinin piyasa tarafından nasıl algılanacağı. Cumhurbaşkanı geçmişte de ekonomik manada pozitif gelişmeleri ifade eden sinyaller göndermişti piyasalara. Piyasalar, bu müjdelerin bugüne kadar ne ölçüde gerçekleştiğine bakarak Cumhurbaşkanın enflasyonun düşeceğine ilişkin açıklamasını değerlendirecektir. Diğer yandan Cumhurbaşkanının yukarıda verilen ifadesinde bu müjdenin nasıl gerçekleşeceğine dair net bir içerik yok. Bunun faizin düşürülmesi ile gerçekleşeceğini söylüyor. Ama hepsi bu kadar. Bunun dışında ifadesinde enflasyonu düşürmek için neler yapıldığı, nasıl olup da enflasyonun düşeceğini açıklayan bir bilgi yok. 
Özellikle delta varyantının yarattığı kafa karışıklığı ile dünyada hala enflasyona karşı kısmen bir hoş görü mevcut. Hala bazı ülkeler pandeminin yarattığı ekonomik daralmayı telafi edici politikaları sürdürüyorlar. Ama ihtiyatlı davranarak faizlerini yükselten ekonomiler de var. Bizde ise enflasyon mücadelenin arz tarafında bir iyileşme sağlamak bu gidişle mümkün olmadığı için talebe baskı yaparak enflasyonu indirmek yıkıcı sonuçlar yaratabilirdi. Bu durumda Türkiye’de de para politikasının gevşek tutulması mümkün olabilir. Zaten anlaşılan,   faizin düşürülmesi önerisi ile Cumhurbaşkanı da bunun yapılmasını istiyor 
TUİK VE ŞÜPHE
Ama burada ana sorun TUİK’in hesapladığı enflasyonun bile çok yüksek olması ve dikkatsiz bir parasal genişleme ile enflasyonun kontrolü daha zor bir noktaya gelmesi. Eğer bir de TUİK’in enflasyonla ilgili ölçümleri şüphelenildiği gibi gerçeği yansıtmıyorsa o zaman kısa bir süre sonra süre sonra çok daha karmaşık sorunlarla karşı karşıya kalınabilecek olunması ihtimali de yüksek. Mevcut koşullar altında Türkiye bir süre daha hem enflasyon oranında hem de enflasyonla mücadele edebiyatında dünyada ön sıralarda olmayı sürdürecek gibi gözüküyor.