Çekirdek enflasyon ve faiz algısı

 Dr.Ayhan Bülent Toptaş, Merkez Bankası’nın tarihi toplantısı öncesi gelişmeleri yazdı. PPK’ya giden yoğun trafikli yol!
PPK’YA GİDEN YOĞUN TRAFİKLİ YOL   
Geçtiğimiz ay başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldığı bir televizyon programında Ağustos ayı ile birlikte enflasyonda düşüşün görüleceğini ifade etmişti. Bu da Eylül ayı başında açıklanması beklenen yıllık enflasyon oranının bir önceki aya göre daha düşük olacağı beklentisi yaratmıştı.
Eylül ayının ilk gününde ise TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun yatırımcılarla yaptığı bir toplantıya katılanlardan alınan bilgilere göre Kavcıoğlu, IMF’nin yaklaşımı doğrultusunda enerji ve gıda fiyatlarını dışarıda bırakan çekirdek enflasyona dikkat çekmişti. Toplantının bazı katılımcıları TCMB’nin manşet enflasyonu değil de çekirdek enflasyonu göz önüne alarak karar alabileceğine dair bir izlenim edindiklerini bildirmişlerdi. Bu durum doğal olarak neden çekirdek enflasyonun ön plana çıkarıldığı sorusunu da gündeme getirmişti.
Birkaç gün sonra yukarıdaki soruya yanıt olabilecek bir gelişme ortaya çıktı. Manşet enflasyon (TÜFE) yüzde 19.25’e ulaştı ve TCMB’nin yüzde 19’luk politika faizini aştı. Bunun üzerine gözler 23 Eylül’de yapılacak Para Politikası Kurulu’na çevrildi. Çünkü Kavcıoğlu, görevi süresince para politikası ile ilgili değerlendirmelerinde piyasalara politika faizinin TÜFE’nin üzerinde olacağı vaadinde bulunmuştu.
Alman Yatırımcılarla Toplantı
 PPK’nın nasıl bir karar vereceği üzerine değerlendirmeler sürerken 8 Eylül’de Şahap Kavcıoğlu, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası ekonomi toplantısında yaptığı konuşmada bir kez daha çekirdek enflasyonu ve enflasyon beklentilerini ön plana çıkaran açıklamalarda bulundu: “…. “Küresel merkez bankacılığında, para politikası duruşu belirlenirken, para politikasının etkisi dışında olan kısa vadeli arızi unsurlardan arındırılmış çekirdek enflasyon göstergeleri esas alınır. Özellikle salgının getirdiği olağanüstü koşullar, az önce bahsettiğim sebeplerden ötürü, enflasyonun kısa vadeli oynaklıklardan arındırılmış ana eğilimini ölçmeye yarayan çekirdek enflasyon göstergelerinin önemini artırmakta…”
Çekirdek enflasyona yapılan vurgudaki bu ani yoğunlaşma 23 Eylül’de yapılacak PPK toplantısında yüzde 16.76 düzeyinde olan C endeksinin gösterge alınacağı algısı yaratmış olacak ki, 8 Eylül günü Başkanın konuşma yaptığı saatlerde Türk Lirasında dikkat çekici bir değer kaybı gerçekleşti ve 7 Eylül günü 8.26’yı gören dolar 8 Eylül günü 8.46 TL.’ye kadar yükseldi.  Bu durum Kavcıoğlu’nun açıklamalarının samimi bulunmadığına, piyasalara makul gelmediğine ve güvensizliğin devam ettiğine işaret ederken, muhtemel bir faiz indirimine piyasanın olumsuz tepki vereceğine ve söz konusu indirimin TL’nin değer kaybına yol açacağına dair bir kanaatin oluşmasına da neden oldu.
Çekirdek enflasyon mesajı net bir mesaj değil
Çekirdek enflasyon zaten önemlidir. Takip edilmesi gerekir. Pandemi nedeniyle daha fazla önem kazanmış da olabilir. Ama Kavcıoğlu’nun, konuşmacı olduğu son iki toplantıda çekirdek enflasyona ve enflasyon beklentilerine fazlaca vurgu yapması daha da ileri götürülerek, para politikasında bir yaklaşım değişikliği olarak algılandı. Bu yaklaşım değişikliğinin nedeni de manşet enflasyonun faiz oranının üzerinde gerçekleşmesi olarak değerlendirildi.  Yalnız, geniş bir kesim, bu davranışı enflasyondaki yükselişin engellenemediğini örtmek için yeni bir kılıf uydurulması olarak da değerlendirdi. Çekirdek C yüzde 16.76 olduğuna göre 23 Eylül’de bir faiz indiriminin gelebileceği daha yoğun bir şekilde konuşulmaya başlandı
Bununla birlikte, Başkanın konuşması dikkatle incelendiğinde TCMB’nin çekirdek enflasyon hedeflemesine geçeceğinin açık ve net bir şekilde ifade edilmediği görülüyor. Son toplantıdan sonra belki burada ne demek istendiğinin biraz daha açık bir şekilde ifade edilmesi faydalı olabilirdi ama TCMB’de Başkandan başka kimsenin konuşmaması, PPK üyelerinin sessizliği piyasanın böyle kendi kendine bilmecenin parçalarını birleştirerek bir sonuç çıkarmaya çalışmasına yol açıyor.
PPK Öncesi Hazırlıklar
Alman yatırımcılarla yaptığı toplantıda enflasyonun yılın son çeyreğinde düşeceğini ifade eden Kavcıoğlu’na toplantının soru cevap bölümünde çok mantıklı bir soru soruldu: Enflasyonla ilgili beklentilerinizin olumlu olduğunu dile getirdiniz ve enflasyonda düşüş beklediğinizi söylediniz. Bunu yıl sonuna doğru ve onun dışında olacak bir eğilim olarak mı görüyorsunuz? Bir trend olarak mı görüyorsunuz? Kavcıoğlu bu soruya küresel koşulların elverişsizliğini, bu koşullarda IMF’nin halen sıkı para politikası yaklaşımlarından kaçınılmasını önerdiğini ileri sürerek yanıt verdi ve enflasyonun yılın son çeyreğinde düşeceğini tekrarlamakla yetindi. Yani, yeni yılda enflasyon görünümünün nasıl olacağını yaşayarak göreceğiz.
Aynı toplantıda dikkat çeken bir diğer husus uzunca bir süredir kimsenin lafına kulak asmadan para politikası yürütülürken birdenbire IMF’nin önerilerinin ve önde gelen merkez bankalarının uygulamalarının pek mühim hale gelmiş olmasıydı. Söz konusu toplantıda özellikle Kavcıoğlu, IMF’nin Dünya Ekonomik Görünümü raporuna sık sık atıfta bulundu, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının uygulamalarından örnekler verdi. Enflasyonu yüzde 19’a ulaşmış bir ülkenin merkez bankası başkanı olan Kavcıoğlu’nun toplantıda sürekli olarak gelişmiş ülke merkez bankalarından örnek vermesi de çok ilginçti. Sanki politikalarımız o merkez bankalarının dayandığı prensiplere dayanıyormuş gibi.  
Piyasalar ve kamuoyu TCMB’nin hedefinin güncel/manşet enflasyondan çekirdek/beklenen enflasyona dönüşmesine uyum sağlamaya çalışırken Eylül ortasında TCMB’nin bir başka sürpriz hamlesi ile karşılaştı. TCMB yabancı para yükümlülükler için karşılık oranlarını artırdı. Bu da bazıları tarafından 23 Eylül toplantısından önce brüt rezervleri güçlendirmeye yönelik bir hamle olarak algılandı ve faiz indirimine bir adım daha yaklaşıldığı düşüncesi ileri sürüldü. Kimisi ise bu hamleyi bir sıkılaştırma eylemi olarak görüp, politika faizinin düşme olasılığının azaldığı şeklinde yorumladı. TCMB birkaç gün sonra da ihracat ve döviz kazandırıcı işlemler reeskont kredileri miktarını 30 milyar dolara yükseltti. Bu da net rezervleri artırmaya yönelik bir hamle gibi gözüküyor. Diğer taraftan, BDDK yine serbest piyasa anlayışı ile bağdaşmayacak şekilde 50 bin TL. üzerindeki tüketici kredilerinde taksit süresini 36 aydan 24 aya indirdi.
Faiz İndirmek İçin Koşullar Uygun mu?
Muhtemel bir faiz indirimi gündeme geldiğinde dikkate alınan en önemli husus kurun nasıl tepki vereceği. Çekirdek enflasyonun konuşulmaya başlanması ve faiz indirimi söylentilerinin yayılması sonucunda Eylül ayı başında 8.27 TL’ye kadar düşen dolar kuru PPK’ya birkaç gün kala 8.60 TL.’nin üzerine çıktı. Enflasyon beklentileri ise yükseliyor.  Naci Ağbal TCMB’nin görevinden ayrılmış son dört başkanı içinde para politikası hakkında görüş bildiren ilk TCMB başkanı oldu ve başkanlığı döneminde, para politikası hakkında muhafazakar (para politikası anlayışı olarak) üslupla kaleme aldığı bir yazısını kamuoyuna hatırlattı.  “Bunları TCMB’de görüyor” düşüncesinde olan çoğu piyasa aktörü PPK’nın pas geçeceğini ve politika faizinin değişmeyeceğini ön görüyor. Buna karşın, TCMB’nin sınırlı da olsa faiz indirimine gidebileceğini düşünen bir kesim de var.
Kış yaklaşırken ve muhtemel kapanmalarla ekonominin ve talebin yavaşlaması muhtemelken bir faiz indirimi belki faydalı gibi gözükebilir ama kurun tekrar yükselişe geçmesi halinde enflasyon da yeniden yükselişe geçebilecek hatta kontrolü çok daha zor bir noktaya ilerleyebilecek. Bu nedenle politika faizi ile oynamamak daha doğru bir karar gibi gözüküyor. Ama Türkiye’de politika faizi konusuna gereğinden fazla odaklanıldığını, aslında Türkiye’nin bugünkü ve hatta gelecekteki ekonomisinin sorunlarının çözümü için çok ciddi, gerçekçi yaklaşımlarla, yetkin kadrolar tarafından çözülmeyi bekleyen pek çok sorunu olduğunu hatırda tutmakta fayda var.