Ayhan Bülent Toptaş

Arjantin ve Türkiye’de TÜFE tartışmaları: Tarih Tekerrür mü ediyor?

Geçen hafta TÜİK, TÜFE’nin Mayıs ayı içinde yüzde 2.98 arttığını açıkladı. Bu artış oranı kamuoyu tarafından inandırıcı bulunmadı. Rakamın inandırıcı bulunmaması ile ilgili olarak makul nedenlerin ileri sürüldüğü söylenebilir. Birincisi, Mayıs ayı enflasyon beklentisi TCMB anketine göre yüzde 4,87, Reuters Haber Ajansına göre yüzde 4.8, Anadolu Ajansı anketine göre yüzde 5.49 olarak açıklanmıştı. Ayrıca aynı ay için İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksinin yüzde 5.84, ENAG TÜFE rakamının yüzde 5.46 arttığı bildirildi. TÜİK’in tespit ettiği artış bütün bu oranlarının oldukça altındaydı. İkinci olarak, alt kalemlere bakıldığında örneğin konut (yüzde 2.25) ile alkolsüz içecek ve gıda (yüzde 1.63) fiyatlarındaki artışların yaşanan ya da beklenilenden çok aşağıda olması oldukça dikkat çekiciydi. Üçüncü olarak, TÜİK’in Mayıs ayı enflasyonu hesaplamasında kullandığı fiyatları paylaşmadığı görüldü. Sayısı 400’ü aşan maddenin fiyatlarının yer aldığı sepet, enflasyon açıklamalarıyla güncelleniyor ve TÜİK’in sitesinde Madde Sepeti ve Ortalama Madde Fiyatları tablosunda gösteriliyordu. TÜİK, sepetin yayınlanmamasının sebebini birtakım uluslararası standartlara uyum çalışmaları olarak açıklamıştı. Dördüncü olarak, açıklanan aylık artış oranının düşük seviyede olmasının önümüzdeki aylarda özellikle kamu tarafından belirlenecek ücret ve emekli maaş zammı öncesi manipülatif önlem olduğu ileri sürüldü. Beşincisi, Mayıs ayı içinde TÜİK’in Fiyat İstatistikleri Daire Başkanı’nın görevden affını istemesi ve görevinden ayrılması oldukça dikkat çekiciydi. Mayıs ayı TÜFE rakamının açıklanmasından kısa bir süre sonra da Tüketici Fiyatları Grup Başkanı’nın da görevinden istifa ettiği, ayrıldığı haberleri yayıldı.
Yönetici değişiklikleri TÜİK’e duyulan güvensizliği artırıyor
TÜİK’de yönetici değişiklikleri yeni bir olay değil. Kurum Mayıs 2020 ile Mayıs 2022 dönemi arasında dört ayrı başkanla çalıştı. Başkan değişikliklerinin yanı sıra Başkan Yardımcısı değişiklikleri de soru işaretleri oluşturuyor. Geçtiğimiz Mart ayımda, iki Başkan Yardımcısı atanmalarından yedi ay sonra görevden alındılar. Yine tartışmalı Mayıs 2022 TÜFE açıklamasının hemen ertesinde kurumun saha çalışmalarını yöneten yirmi bölge müdürünün yerlerinin değiştiği görüldü.
Rakamların inandırıcı bulunmaması ve sık yönetici değişiklikleri Kurumun gidişatı konusundaki endişelerin dile getirilmesine yol açıyor. Özellikle TÜİK’le daha yakın ilişkisi olan kaynakların da bu endişelerini açıklamaları çok ciddi bir sorunla karşı karşıya olunduğunu ortaya koyuyor. Örneğin; 2011-2016 yılları arasında TÜİK Başkanlığı yapmış olan Birol Aydemir TÜİK’in rakamlarını güvenilir bulmadığını beyan ediyor. Diğer yandan, Uluslararası İstatistik Enstitüsü (ISI) geçen Şubat ayında yaptığı bir açıklamayla TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer’in görevden alınmasının Türkiye’de enflasyonun yüksek seviyelerde olduğu bir dönemde gerçekleştiğine dikkat çekmiş, Başkan da dahil olmak üzere TÜİK’deki atama ve görevden alma prosedürlerinin kurumun güvenilirliğini azalttığını öne sürmüştü.
TÜİK’in güvenilirliği alternatif enflasyon hesaplamaları ile de zorlanıyor. Ünlü ekonomist Steve Hanke ve ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) tarafından Türkiye için hazırlanan enflasyon rakamları TÜİK’in belirlediği rakamlardan daha yüksek olmasına karşın kamuoyu tarafından çok ciddiye alınıyor. Bundan rahatsızlık duyan TÜİK geçtiğimiz Ocak ayında (ENAG) yöneticisi Prof. Dr. Veysel Ulusoy’a karşı TÜİK’in güvenilirliğine zarar verdiği iddiasıyla dava açtı.
Arjantin’de de Türkiye’dekine çok benzeyen gelişmeler yaşandı
Resmi ekonomik istatistiklerle ilgili tartışmalar dünyanın birçok ülkesinde ortaya çıkabiliyor. Örneğin; geçtiğimiz ay ortasında Birleşik Krallık Kuzey İrlanda Bakanı’nın Kuzey İrlanda’da istihdam durumunun Covid 19 öncesinden daha iyi bir düzeyde olduğunu açıklaması büyük tepki çekmişti. Tepkinin nedeni açıklamanın yapıldığı tarih itibariyle istihdam seviyesinin Covid öncesine göre 500 bin aşağıda olmasıydı. Geçen yıl ortasında ise Avusturalya İstatistik Ofisi Morrison Hükümetine avantaj sağlayacak şekilde istatistikleri manipüle ettiği suçlamasına maruz kaldı.
Arjantin’de ise bir süre önce meydana gelen gelişmeler bugün Türkiye’de yaşadıklarımıza çok benziyor. Arjantin’de 2007 yılından itibaren enflasyon rakamları iki haneyi zorlamaya başladı. Hükümetin bu gelişmeye ilk tepkisi üreticileri yeterli ve uygun fiyatlarda üretim yapmamaları halinde cezalandırmakla tehdit etmesi oldu. Üreticiler bu tehdide tepki gösterince hükümet enflasyon rakamlarını manipüle etmeye başladı. Bu şekilde resmi enflasyon rakamları alternatif kaynaklarda tespit edilen enflasyon rakamlarının yarısı kadar gözükmeye başladı.
Hükümet bir taraftan da Arjantin İstatistik Enstitüsü’nün yöneticilerini değiştirmeye başladı. Örneğin; 2007 yılının başında aylık enflasyonu yüzde 2.1 olarak tespit eden Arjantin İstatistik Kurumu’nun Tüketici Fiyatları Endeksi Daire Başkanı bu rakamı yüksek bulan üstleri tarafından görevinden alındı ve pasif bir göreve verildi. Yeni atanan yöneticilerden verilerle oynayarak enflasyonu düşük göstermeleri istendi. Bu uygulama yıllarca devam etti.
Arjantin Hükümeti’nin bir başka hamlesi resmi enflasyon dışında enflasyon hesaplaması yapanları ve açıklayanları cezalandırmakla tehdit etmek oldu. Buna karşın Arjantin mahkemeleri davalılardan yana kararlar verdi.
Verilere duyulan güvensizlik Arjantin’in önemli sorunlar ve prestij kaybıyla karşılaşmasına yol açtı. Şubat 2013’e gelindiğinde IMF tarihinde ilk kez bir ülkeyi kınadı. Kurum kınama açıklamasında Arjantin’i büyüme ve enflasyon verilerini çarpıtmakla suçladı ve gerekirse yaptırım uygulayacağını ileri sürdü. Bu gelişme de özellikle Arjantin’in ülke dışından borçlanmasına önemli kısıtlar getirdi.
2014 yılının Ocak ayına gelindiğinde Arjantin Hükümeti’nin ilan ettiği enflasyon yüzde 11 civarında iken, muhalefet ve alternatif kaynakların tespit ettiği yıllık enflasyon oranı yüzde 31 civarındaydı. Arjantin hükümeti alternatif enflasyon hesaplamalarını tam bir karmaşa ve muhalefetin iktidarı haksızca eleştirmek için kullandığı bir araç olarak değerlendirdi. Alternatif hesaplamaların teknik alt yapıdan uzak olduğunu ileri sürdü.
Arjantin!in enflasyon rakamlarının doğruluğu ile ilgili tartışmalar yaklaşık on yıl sürdü. Tartışmaların sonlanmasına zemin hazırlayan ilk gelişme Kasım 2015’te yeni Devlet Başkanı olarak seçilen Mauricio Macri’nin göreve başlar başlamaz Arjantin İstatistik Kurumu’nun profesyonel bağımsızlığına kavuşmasını sağlamak oldu. Kurum birkaç sene içinde enflasyon rakamlarına olan güveni yeniden sağladı.
Şimdilerde Arjantin’in enflasyonu rakamı yıllık yüzde 50’lerin üzerine yükseldi ama en azından rakamların dürüstlükle hazırlandığına olan inanç oldukça artmış durumda. Türkiye Arjantin’e göre çok büyük avantajlara sahip. İyi bir yönetimle bundan daha iyisini yapabilir, yani enflasyonu düşürürken rakamların da güvenilirliğini artırabilir.