Remzi Özdemir

Büyük vurgunda zafiyet var mı?

Özel bir bankanın şube müdürü aralarında çok ünlü futbolcu ve teknik direktörlerinin de bulunduğu bazı kişilerden milyonlarca lirayı kayıt dışı topluyor.
Bunu yaparken aylık yüzde 30 gibi tefeci faizinin üzerinde bir getiriye kanarak paraları banka müdürüne elden ve hiçbir belgesiz teslim ediyorlar.
Bir süre bu zincir kopmadan devam ediyor. Yüzde 30 faizi alan bir başka arkadaşını getiriyor ve halka kopunca saadet zinciri de kopuyor.
Sonuç olarak tefeci gibi para toplayan şube müdürü tutuklanıyor ve mağdurlar soluğu savcılıkta alıyor.
Öncelikle bir gazeteci olarak yaptığım araştırmada dava ile ilgili tutuklanan şube müdürünün gizlilik kararı aldırdığını öğrendim.
Yani internet sitelerinde yer alan bilgilerin büyük bir bölümü bilgi kirliliğinden öteye gitmiyor.
Zincirdeki para miktarı 40 milyon lira civarı. Ancak sisteme giren çıkana bakınca rakam büyüyebiliyor.
Olayın bundan sonrası yargının işi. Ancak ben bugün işlemek istediğim konu zafiyet….
Bu olaydaki zafiyet nereden geliyor?
Türk bankacılık sistemindeki açıktan mı?
BDDK’nın yeterli denetim yapmamasından mı?
Olayda adı geçen bankanın iç kontrol sisteminin zayıflığı mı?
Ya da müşterinin zafiyeti mi?
Önce Türk bankacılık sistemi dünyada en iyi sistemlerden biri. Yani bu sistemde kusur aramak Türk bankacılığına haksızlık olur.
Gelelim denetleyici ve düzenleyici kurum BDDK’ya…
BDDK bu konuda çok katı kurallar koymuş durumda. Özellikle bankalar üzerindeki denetim ve uygulamaları tartışılamaz.
YA BANKA?
Söz konusu bankanın ve üst düzey yöneticilerinin bu olayda ne kadar hatası var?
Şu ana kadar aldığım bilgiler ve her iki tarafla da yaptığım görüşmede söz konusu paranın banka şubesinde değil restoran ve bazı pastane ortamında elden verildiği ortaya koyuyor.
Yani öyle ıslak imzalı dekont ve görüntüler ne savcılığın ne de BDDK’nın elinde yok.
Olay banka dışında ve kayıt dışı para alışverişi ile gerçekleşmiş.
Dolandırılan taraf söz konusu parayı o kişiye banka müdürü diye verdiğini ve güvendiğini iddia ederek paranın banka tarafından kendilerine geri ödenmesi gerektiğini söylüyor.
Tabii ki bankanın net bir itirazı var.
Karşı tarafın ünlü futbolcu ve teknik adam olması bu olayın ilgi görmesine neden oluyor.
Burada dolandırılan kişiler biraz da şöhretleriyle banka üzerinde baskı oluşturarak paralarını kurtarma çabasında oldukları izlenimi doğuyor.
Peki bankanın zafiyeti var mı?
Kesinlikle var!
Personelinin yaşam tarzında bir değişiklik varsa ve bunu fark etmemişse bu bir zafiyettir…
Bana göre banka tarafındaki tek zafiyet burada.
Bu tür usulsüzlüğe ne bir banka üst yönetimi ne de eleştirdiğim o bölge müdürü göz yumar. Üst yönetimi bu konuda zafiyet ya da başka bir şeyle suçlamak tamamen kişisel kinden öteye gitmez.
Geldik müşteri zafiyetine…
Son 10 yılda gazeteci olarak buna benzer 19 olaya şahit oldum.
Bu tür olayların kahramanlarının tamının kadın olması aslında kafaları karıştırıyor. En son 2 yıl önce ünlü bir kolejin patronunun 7 milyon dolarını zimmetine geçirip Amerika’ya kaçan bayan bankacının çekmecesinde onlarca imzalı boş dekont ve imza atılmış A4 kağıtları çıktı.
Bir müşteri bankacıya neden boş imzalı kâğıt verir?
Bu devride kardeş kardeşe güvenmez iken bir kişi milyonlarca lirasını boş imzalı bir talimatla riske atar?
Bankacıların hepsi birbirinden güzel, bakımlı ve alımlı kadınlar.
Bu ortak nokta insanın aklına bir kadın zafiyeti var mı sorusunu akıllara getiriyor.
Elbette bu olayda kadın zafiyeti var demiyorum ama şu soruları sormadan da geçemiyorum:
-Milyonlarca lirayı neden kayıtlı bir sistem üzerinden değil de restoran ve pastanelerde elde teslim ettiniz?
-Acaba bu para kayıt dışı elde edilen bir para mı?
Şube müdürü tarafından dolandırılanların hepsi bankanın üst yönetimini tanıyor ve cebinden bile ulaşacak kadar güçlü isimler. Neden bir telefon edip ayda yüzde 30 gibi yüksek akla mantığa sığmayan bir faizin nasıl verileceğini sormadınız?
Dedim ya bu iş çok ama çok karışık!