Doç.Dr. Burak Özdoğan

Uzaylılardan gelen mesaja inanırım ama Bitcoin’e asla!

Yıl 1954. Şikago’da yayımlanan yerel bir gazetede Lake City’nin 21 Aralık şafağında su altında kalacağına dair bir ilan yer alıyordu. İlanın sahibi, kehaneti uzaylılardan aldığını iddia eden Amerikalı ev hanımı Dorothy Martin yalnız da değildi. Onun bu kehaneti gerçekten aldığına inanarak tüm malını mülkünü satıp evini terk eden, işinden istifa eden ve kurtarılmayı bekleyen (hepsi eğitimli, işinde gücünde insanlardan oluşan) bir grup takipçisiyle birlikte 21 Aralık’ta kendilerini almaya gelecek uzay aracını beklemeye koyuldular.

Ne şehri sel götürdü ne de beklenen araç geldi. Martin “yaşanmayanlar” üzerine, son dakikada yeni bir mesaj aldığını ve kurtulduklarını duyuruverdi. Kuşkusuz Martin ve takipçileri bu tip “kehanetlerle” ciddi aksiyonlar alan ilk insanları değil, son da olmayacaklar. Ancak Martin’in kehanetleri ve peşinden giden bir grup eğitimli insanın tüm hayatlarını bir kenara bırakarak bu işe inanmaları, bilim insanı Leon Festinger’in “bilişsel uyumsuzluk” olarak adlandırdığı sosyal psikolojinin önemli bir alanının ortaya çıkmasına vesile oldu. Festinger’ın kuramı, insanların bir konuya dair temel inançlarıyla çelişen bir durum ortaya çıktığında çelişkiyi ortadan kaldırmak adına mevcut inançlarını destekleyen fikirlere daha da sarıldığını ortaya koydu. Yani kişinin karşısına ne kadar somut ve mevcut düşüncesini tersine etkileyebilecek veri, durum, kanıt koyarsanız koyun, fikrine daha da sıkı bağlanıyor. Festinger, insanların kanaatiyle çelişen bir gerçeklikle karşı karşıya kaldığında gerçeklikle çelişen inançlarına daha güçlü bağlandığını söylüyor. Üstelik bu durumun kişinin eğitim düzeyi ya da toplumdaki yeri gibi değişkenlerle bir ilişkisi de bulunmuyor.

2008 yılından bu yana dünya finansal anlamda yeni bir gerçeklikle yüzleşiyor. Belirli aralıklarla dünyaya ciddi sorunlar çıkaran geleneksel finansal sistemin kusurlarını yamamaya çalışmak, görmezden gelmek yerine alternatifi üzerine çalışan insanlar karşımıza kriptovarlıkları çıkardı. Bu alternatif, hedefine başta parayı ve paraya dair otorite kabul ettiğimiz kurumlarla birlikte bankaları aldı. Başlarda bir grup internet kurdunun sistemde ufacık bir etki dahi yaratamayacak oyuncağı veya kriminal dünyanın yeni finansal silahı olarak nitelenen bu yeni “gerçeklik” bir süre sonra milyarlarca dolar değerinde yatırım yapılan, tedarik zincirinden hisse senedi piyasalarına beraberinde bir dizi etkiyi, analizi tetikleyen bir ekosisteme dönüşmüş vaziyette.

Tıpkı Festinger’in kuramındaki gibi bazı gerçekleri görmekten kaçıyoruz. İzninizle basit bir örnek üzerinden gideceğim, küresel tedarik zincirine dair meseleleri ya da finansal piyasaların en büyük meselesi “değer” problemini ileride tartışırız. Mesela onca yıllık teknoloji birikimine, küresel ağın gücüne, on binlerce çalışana ve dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca dolarlık kulelerdeki ofislere rağmen neden hala bankacılık sistemi kullanarak bir ülkeden diğerine para göndermek hem zaman alıcı hem de maliyetli?

Mesela 1 milyar doları bir ülkedeki hesabınızdan diğerine göndermek isteseniz işlem süresi ne olur? Maliyeti ne olur? Dahası bankanız “hayır kardeşim göndermiyorum” ya da “bugün değil de haftaya gönderirim” derse ne yapabilirsiniz? 26 Ekim 2022’de bir Bitcoin adresinden diğerine 81 bin 842 Bitcoin (o günkü değeri itibariyle 1,69 milyar dolar) transferi sadece 10 dakika sürdü*. İşlem ücreti mi? 70 sent. Üstelik ne zaman yollayacağınıza sizden başka kimse karar vermiyor. Ya da dur kardeşim ben izin vermiyorum demiyor! Üstelik ne plazada ofis var ne bolca “C seviye” yöneticisi.

Şimdi “bilişsel uyumsuzluk” mağdurları “kardeşim bizim 1 milyar dolarımız mı var? Bu mu yani çözdüğü mesele” diyebilir ama Festinger’dan öğrendiğimiz kadarıyla onları zaten ikna etme şansımız anlatarak ya da kanıt sunarak yok. Onlar, ancak gerçekten ihtiyaç duyduklarında kullanarak/uygulayarak bu gerçekliği kabul edecekler. Bugün kriptovarlıklar ve blokzinciri altyapısı hala emekleme ve gelişme aşamasında. Dolayısıyla kusurlu ve aksak. Ancak gelişme sancılarının arkasında müthiş bir potansiyel ve gelecek yatıyor. Çünkü mevcut finansal araçlar ve kurumlar bugünün gerçekleriyle ve ihtiyaçlarıyla örtüşemeyecek derecede geçmişe ait.

Biz istesek de istemesek de dünya, giderek fizikselden dijitale hızla yol alıyor ve görünen tek şey var o da geleceğin siber-fiziksel yaşamında para olarak kullandığımız kağıtların, onları basan kurumların ve aradaki finansal kurumların bugünkü halleriyle var olabilmelerinin mümkün olmadığı. Keynes’in de dediği gibi; “Zor olan yeni fikirleri anlamak değil, eskilerden kaçabilmektir”. Ne dersiniz, konfor alanımızdan çıkmanın zamanı gelmedi mi?

* Merak edenler 1,6 milyar dolarlık Bitcoin transferinin teknik işlem detaylarına linkten erişebilir: https://mempool.space/tx/a98b4b1eb25166cda54abb9e90f7f2b57dae402ab6f995a27a5e3763ab625e5d