Ayhan Bülent Toptaş

Dünya Bankası’ndan Türkiye’ye Yeşil Maliye önerisi

                 DÜNYA BANKASI TÜRKİYE’YE YEŞİL MALİYE ÖNERİYOR

 Geçen hafta Bahçeşehir Üniversitesi ekonomi bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. İbrahim Ünalmış’ın sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım dikkat çekiciydi. Ünalmış, paylaşımında, kendisinin de katkı sağladığı, Dünya Bankası tarafından hazırlanan, Türkiye’de Kamu Maliyesi’nin durumu üzerine hazırlanmış yaklaşık 200 sayfalık, kapsamlı bir raporu tanıtıyordu. Raporun hazırlanmasında Ünalmış’ın yanı sıra otuzun üzerinde araştırmacı görev almış. Ayrıca, çalışmada Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan destek alınmış.

Rapor, geçen Nisan ayı itibariyle hazırlanmış ama raporda yer alan analizlerde kullanılan veriler Mart 2021 döneminden sonrasını kapsamıyor. Raporda Mart 2021 sonrasının veri seti içinde yer almadığının altı çizilerek, raporda yer alan sonuçların ve tavsiyelerin bu durum dikkate alınarak değerlendirilmesi öneriliyor. Türkiye gibi iki saat içinde pek çok dengenin değiştiği bir ülkeyle ilgili olarak iki yıldan fazla bir zaman öncesinin verilerine dayanarak yapılmış bir çalışma okuyucuda tereddüt uyandırabilir. Nitekim, özellikle 2021 Eylül ayında başlayan faiz indirimleri ile 2022 yılı boyunca ve 2023 yılının ilk aylarında izlenen maliye politikaları dolayısı ile köprülerin altından   çok sular geçti. Bununla birlikte, onlarca araştırmacının katkı sağladığı bu rapor, problemleri tanımlamada ve çözümlere yönelik seçenekleri sunmada oldukça başarılı bir sistematiğe sahip olduğu için kamu maliyesi ile ilgilenen herkese önemli bakış açıları kazandırabilecek bir el kitabı niteliğinde.  “Türkiye’de Kamu Maliyesinin Üzerine Bir Değerlendirme: İstikrar ve Dirençlilik İçin Mali Kaynakları Güçlendirme” başlıklı raporu okumak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

https://documents1.worldbank.org/curated/en/099061223051040196/pdf/P1739790d808590290a2420a500bf6fc3b3.pdf

Kamu maliyesindeki iyileşme duraklatıldı

Raporda ön plana çıkan değerlendirmelerden birisi Türkiye ekonomisi ve kamu maliyesi ile ilgilenenlerin iyi bildiği bir durum. Rapora göre 1990’lı yılların sonunda Türkiye’de maliye politikası kamu iktisadi teşebbüslerinin ağırlığının fazlaca hissedildiği kamu sektöründeki verimsizliğin esiri olmuştu. Bu dönemde bütçe açıkları büyük ölçüde merkez bankası ve kısa vadeli dış krediler ile kapatılmaktaydı. Dış borç sürdürülebilir düzeyin ötesine geçmiş, faiz yükümlülükleri ise kalkınma için gerekli kaynakların temin edilebilmesini engelleme noktasına gelmişti. Bu durum, makroekonomik istikrarsızlıkları körüklemiş, sürdürülebilir bir büyümenin gerçekleşmesini zorlaştırmıştı.

Rapor, 90’lardaki kötü tablonun 2000 ile 2010 yılları arasında olumlu yönde değişerek bir başarı hikayesine dönüştüğünü anlatıyor. 2000’li yıllarda başlatılan reformlarla Türkiye’nin maliye politikası ve kurumları kalkınmanın önünde bir engel olmaktan çıkarak, kalkınmanın destekleyicisi faktörler haline geldiler. Sağlıklı makro maliye çerçevesi istikrarlı bir zemin oluşturarak, kamu kesiminin yüksek borçlanmasının üzerindeki baskıları azalttı. Bu da kamu gelirlerinin toplanmasına, harcamalarda kalkınmaya dönük hedeflerin ön plana çıkmasına olanak sağladı. Diğer yandan, bütçede yapılan tasarruflar ve kamu borcunun azaltılması Türkiye’nin 2008 küresel krizinden kısa süre içinde toparlanarak çıkmasını ve artçı şoklardan sıyrılmasını kolaylaştırdı.

Rapor, 2010 yılından itibaren bu başarı hikayesinin başka bir yöne doğru gittiğini anlatıyor. Buna göre, karşı karşıya kalınan ekonomik ve sosyal sorunlar ile birlikte kurumsal bazı değişiklikler bu iyileşmenin önünü kesti. Makroekonomik koşullar 2016 yılından itibaren konjonktüre karşı kullanılan maliye politikalarının etkisini azalttı. Ekonomideki oynaklığın artması kamu gelirlerinin zeminin aşınması ve birey ve kurumların kamu gelirleri ile ilgili düzenlemelere daha az uymaya başlamasına yol açtı ve beklenen ve gerçekleşen gelirler arasındaki fark yükselmeye başladı.

Bu olumsuz gelişmelerin engellenmesi için öncelikle tutarlı, güvenilir, güçlü iletişimi olan bir makro-mali  çerçeveye ihtiyaç olduğu vurgulanıyor. Yani, geleceğe dönük makroekonomik ve mali tahminlerin yapılması, uygulanacak makroekonomik politikaların, maliye ve vergi politikasının ortaya konması, maliye politikasında karşılaşılabilecek risklerin iyi analiz edilmesi çok önemli. Bunun yapılabilmesi, Katma Değer Vergisi, Kurumlar Vergisi ve ücretlerden alınan vergilerin tahsilatlarının iyileştirilmesi ve fakirliği azaltabilen ve büyümeye hız verebilen harcamaların artırılabilmesi açısından önem taşımakta. Eğitim ve sağlık harcamalarında da etkinliğin artırılması da üzerinde çalışılması gereken bir konu. Diğer yandan, yaşlanan nüfus nedeniyle sosyal güvenlik sistemi sosyal harcamalar üzerinde büyük bir baskı oluşturmakta. Bu durum, sosyal güvenlik sisteminin finanse edilmesinde kullanılan ücret vergilerinin dikkatli bir şekilde takip edilmesini gündeme getirmekte.

Yeşil kamu gelirlerinin ve çevre kirliliği vergilerinin kapsamı genişletilmeli 

Rapora göre, makroekonomik istikrarsızlık nedeniyle daralan kamu yatırımlarının genişletebilmesi mümkün. Yeşil mali politikalarla daha fazla ve etkili kamu yatırımları gerçekleştirilebilir. Bu yatırımlar, kamu gelirlerinin tahsilatına da katkı sağlayabilir. Raporda 6 önemli mesaj ön plana çıkıyor:

Birincisi, maliye ve para politikası kombinasyonunda değişiklik gerektiriyor. Buna göre, kısa dönemli büyümeyi teşvik edebilmek için maliye politikasına para politikasına göre daha fazla ağırlık verilebilir,

İkinci olarak, vergi sisteminin modernize edilmiş olmasına rağmen, ekonomik istikrarsızlık ve vergilerin karmaşıklığı vergi tahsilatının etkinliğini azalttı. Bu da emek üzerinden alınan vergilerde, katma değer vergisinde ve kurumlar vergisinde meydana gelen açıkların kapatılması gereğini ortaya çıkartmakta.

Üçüncüsü, kamu harcamalarının aşamalı bir şekilde ülkenin kalkınma ihtiyaçlarına göre ayarlanması sağlanmış olsa da, sadece daha iyi harcama yapmak için değil, Türkiye’nin emek piyasasındaki zorlukları, değişen sağlık ihtiyaçlarını, yaşlanan nüfusunu ve sosyal güvenlik taleplerini karşılamak için de çalışma yapılmasına gerek var.

Vurgulanan bir başka husus, Türkiye’nin güçlü bir beşeri sermaye (insan kaynağı) oluşturduğu, fakat bir sonraki aşamaya geçilebilmesinin sosyal harcamaları daha sistemli bir şekilde entegre edecek bir kamu harcamaları ve beşeri sermaye yaklaşımına ihtiyaç duyulduğu.

Beşinci olarak, sosyal yardım harcamaları fakir ve hassas durumdaki hane halklarına temel ihtiyaçlarını sağlayabilmelerinde destek olmakta ama bunların yeterliliğini ve kapsamını iyileştirebilmek mümkün.

Son olarak, Türkiye karbon yoğun bir ekonomiye sahip ve iklim değişimine duyarlı bir ülke. Halihazırda ülkede artan sıcaklıklar, azalan yağışlar ve aşırı doğa olaylarının yoğunlaştığı ve sıklaştığını gözlemlemek mümkün. Bu gelişmeler karşısında sera gazları da dahil olmak üzere çevreyi kirletmenin vergilenmesi seçeneği öne çıkmaktadır. Diğer yandan, fosil yakıtların kullanımına yol açan vergi istisnaları ve teşviklerin de yürürlükten kaldırılması bir diğer önemli seçenektir.

Raporun özellikle kamu maliyesi ile ilgili olan araştırmacılar, öğrenciler, uygulamacılar ve bürokratlar için önemli bir kaynak olduğunu tekrar belirtmekte fayda var.