Hanife Fişek

Üst Yönetimlerin Primi Bankacıları Gerdi ( mi ?)

Paramedya köşe yazılarının son dönemde parlayan yıldızı , bilanço cerrahı, Doç. Dr. Soner Gökten geçtiğimiz günlerde yine önemli bir araştırmaya imza attı. Banka bilançolarının içinde Üst Yönetimlere ödenen tutarların izini süren , bunun önemini vurgulayan , kurallarını hatırlatan , yurtdışı uygulamalar ile karşılaştırmasını yapan değerli akademisyenin bu makalesi on binlerce bankacının da dikkatini çekti ve önemli bir tartışmayı tekrar başlattı .

BİZ NE KADAR KAZANIYORUZ, ( BANKAMIZA ) NE KADAR KAZANDIRIYORUZ…BiZi YÖNETENLER NE KADAR KAZANIYORLAR ?

İnsanın aklına bir soru düştü mü … beyin onun cevabını bulmadan asla rahatlamazmış . O yüzden psikolojinin ve terapilerin temelinde her zaman “ doğru sorular” yatar… Doğru sorulara maruz kalıp ( ancak iyi bir terapist sorabilir ..) cevaplarını aramaya, bulmaya başlayan insan iyileşmeye de başlamış olur… Yaşadığımız dünyaya, hayata, koşullara ve insana dair sorular sormak her açıdan önemli ve gereklidir . Diğer taraftan bir topluluğu yönetenlerin de en çok rahatsız olduğu şeydir genelde .. Sorular soruları doğurur , sorgulayan zihinler yöneticiler için genelde problem yaratır … Yasaklar da genelde bunun için vardır.

65.500 takipçiye ulaşan Paramedya İnstagram platformunda son yıllarda en çok sorguladığımız konulardan biri de bankacıların “ Maaşını başkalarına ( çalışma arkadaşlarına ) söylememe kuralı/yasağı..” oldu. Bankacılar bu konuyu yıllarca açık açık konuşamadığı , hep bir “ gizlilik” şartı konduğu için yıllarca yan yana çalışan , benzer işler yapan kişiler arasında bile bariz farklar olabildiği ortaya çıkmıyordu. Gizlilik kuralına uyarak, gizli gizli sorguladığımızda , isimsiz yapılan paylaşımlar sonucunda , hangi Bankada , hangi kıdemde, hangi konumda / görevde / unvanda çalışmakta olan kişinin yaklaşık ne kadar maaş aldığı az çok ortaya çıkmış oldu. Bu tür bir şeffaflık bile bir çok bankacının durumun farkına varmasına , hakkını daha yüksek bir tondan aramasına , bazı pozisyonlar için iyileştirmeler yapılmasına yol açtı . Çünkü “ bilgi “ güçtür . Bilirseniz , haklarınızı daha cesurca savunabilirsiniz . Bir şeyi bilmenizi ısrarla istemiyorlarsa , saklıyorlarsa , orada mutlaka sizi ilgilendiren ve muhtemelen de aleyhinize durumlar vardır … Merak etmek , sormak , sorgulamak bazen hayat kurtarır ( bazen hayatı zorlaştırdığı da olabilir tabii bazı durumlarda ve ülkelerde …)

Yine geçtiğimiz günlerde Paramedya İnstagram hesabında yaptığımız bir soru -cevap akışında bankacılara “ bankanıza ne kadar kazandırıyorsunuz , ne kadar kazanıyorsunuz ?” diye sorduğumuzda gelen cevapların geneline ve ağırlığına göre bu oran “1000’de 1 “ olarak ortaya çıktı . Bankacılar yönettikleri müşteri portföyünden bankaya kazandırdıkları karın binde birini “ maaş” olarak alıyorlar . Bir çok bankada artık “ primler “ sembolik düzeyde yarım maaş , bir maaş gibi tutarlara düştüğü için onlar dikkate bile alınmıyor.

Kısacası bankaların en çok emek veren, en yoğun çalışan, en uzun mesai yapan, müşteri karşısında en büyük stresi yaşayan kesimi olan çalışanların büyük çoğunluğu , bu “ en çok kazanan “ sektörün “ en az kazananları “ olarak kayıtlara geçiyor . Üst yönetimlerin bu pastadan aldığı pay ise ne yazık ki şeffaf değil ve itina ile gizleniyor . Bilançolarda en net şekilde , tüm açıklığı ile belirtilmesi, gösterilmesi gerektiği halde çeşitli kalemler altında eritiliyor , perdeleniyor.

Neyse ki hala “ merak eden, sorgulayan , araştıran” gerçek akademisyenler var … Onlar akıllarına düşen bir sorunun cevabını bulmadan rahat uyuyamazlar. Bu artık aynı zamanda yüz binlerce bankacının da merak ettiği bir soru … Bize her bir ürün için ayrı ayrı bu kadar baskı yapan üst yönetimlerimiz bu yıl ne kadar kazandı , bu karlılıktan ne kadar pay aldı ? Yoksa bu kadar ağır baskı sırf “ rakamlar “ iyi çıksın, “bu bölgenin performansı yüksek “ densin diye miydi ? Yani “ kendileri için bir şey istiyorlarsa namert miydiler ?”

İşte bankacıların aklında da artık bu soru var… ve cevabı bulmadan da rahatlamayacaklar …